46"(Allah'ın) rahmetinden size tattırması, emriyle gemilerin akıp gitmesi, fazlından nasib aramanız ve şükretmeniz için, rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi de O (Allah'ın) ayetlerindendir." Cenâb-ı Hak, fesad ve helakin ortaya çıkışının şirk yüzünden olduğunu belirtince, salah ve iyiliğin ortaya çıkmasından bahsetmiş ve bunun sebebinin, "kerim kimse yaptığı ihsanının karşılığından bahsetmez. Ama bir zulüm olduğu düşünülmesin diye, verdiği ve yaptığı zararların sebeblerinden bahseder." diye defalarca anlattığımız gibi, amel-i sâlih olduğunu belirtmemiştir. İşte bu babda "Rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi..." buyurmuştur. Bu müjde işinin, Cenâb-ı Hakk'ın bir başka ayette, "Rahmetinin önüsıra bir müjde olarak..." (Furkan, 48) diye beyan buyurduğu gibi, yağmur hususunda olduğu söylenmiştir. Bu müjdenin, o rüzgârların havayı ve durumları değiştirmesi manasında olması da mümkündür. Çünkü rüzgâr esmese, veba ve fesâd zuhur eder. Daha sonra Cenâb-ı Hak, bahsettiğimiz manaya atıfta bulunarak, "Rahmetinden size tattırması için..." buyurmuştur. Bu, "Sizi, havayı değiştirmek ve insanları sıhhate kavuşturmak hususunda sizi müjdelemek ve yağmur sebebiyle size rahmetinden tattırmak için..." demektir. "Tattırma" ifadesinin, az olan şeyler hakkında kullanıldığını daha evvel söylemiştik. Binâenaleyh dünyanın işi ve menfaati aslında az, rahatı geçici ve yetersiz olduğu için, burada "tattırma" kullanılmıştır. Ahirette ise, Cenâb- Hak, onları bol bol rızıklandıracak ve onlara beka verecektir. Allahü teâlâ, "Emriyle gemilerin akıp gitmesi, fazlından nasib aramanız ve şükretmeniz için..." buyurmuştur. Cenâb-ı Hak, hareket etme (gitme) işini gemiye nisbet edince, bunun peşisıra hemen "emriyle" ifadesini getirmiştir ki bu, "Hareket hernekadar gemiye ait imiş gibi görünüyorsa da, aslında bu Allah'ın emriyledir" demektir. Yine aynı sebebten ötürü Cenâb-ı Hak, İşi kullara nisbet edip, "Nasib aramanız için" buyurunca, bunun peşinden, "fazlından" ifadesini getirmiştir. Yani hiçbirşeyin hiçbir surette bağımsızlığı söz konusu değildir, herşey Allah'a bağlıdır. Bu ayetle ilgili birkaç mesele vardır: Bu, ayetin terkibi hakkındadır: Diyoruz ki: Rüzgârların esmesinde pek çok faydalar vardır: Havanın temizlenmesi, bulutların sürülüp götürülmesi ve gemilerin hareket etmesi bunlardandır. İşte bu sebeble Cenâb-ı Hak, rüzgârlar için, "müjdeciler" ifadesini kullanmıştır. Bu, "Onlar, havayı düzeltme hususunda müjdecidirler" demektir. Çünkü havanın düzelmesi ve temizlenmesi, rüzgârın esmesi ile olur. Yağmurlar, bundan sonra gelir. Gemilerin (yelkenlerin) hareketi ise, insanoğlunun gemi yapıp, onu denize indirmesi ile olan bîr tecrübesine bağlıdır. Allah'ın fazlından nasib aramak da, o gemiye binmek suretiyle olur. Allahü teâlâ, "Karada ve denizde fesad belirdi" (Rum, 41) ayetinde, "Yaptıklarının bir kısmını o insanlara tattırsın diye..." buyurmuştur. Burada İse, "Rahmetinden size tattırması için..." buyurarak, bunun şerefini göstermek için, muhatab zamiriyle "size" demiştir. Hem sonra, Allah'ın rahmeti muhsinlere yakındır. Binâenaleyh ihsanda (iyilikte) bulunanlar Allah'a yakındırlar. Dolayısıyla onlara, muhatab zamiri ile hitab olunmuştur. Kötülük yapanlar ise uzaktırlar. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak, onlara hitab etmemiştir. Bir de Cenâb-ı Hak orada, "Yaptıklarının bir kısmını"; burada ise "rahmetinden" buyurarak, böylece o kâfirlerin başına geleni onlara nisbet etmiş, mü'minlere ulaşan şeyi ise, Kendi rahmetine nisbet etmiştir. Burada şu iki mana yatmaktadır: a) Daha evvel de bahsettiğimiz gibi, Kerim zât, kendi ihsanı ve rahmeti için bir karşılıktan bahsetmez. Eğer bir karşılık varsa, o "Sen şöyle şöyle yaptığın için, verdim" demez, aksine "Bu, benden sanadır. Yaptığın iyiliğe gelince, onun mükâfaatı henüz katımdadır" der. b) Kulun yaptığı şeyden ötürü, verilecek şeyler azdır. Binâenaleyh eğer Cenâb-ı Hak, "Sizin fiillerinizden ötürü rüzgârları gönderdim" demiş olsaydı, bu, büyük bir müjde olmazdı. Fakat "rahmetimden" deyince, bu, alabildiğine bir müjde olur. Bir üçüncü husus da şudur. Eğer Cenâb-ı Allah, "Yapmış olduğunuz şeyler sebebiyle..." demiş olsaydı, bu, o kimselerin ahiret mükâfaatlarından bu kadar noksanlaştınlacağı manasına anlaşılabilirdi. Çünkü Allahü teâlâ, kâfirler hakkında, "Yaptığınız şeyler sebebiyle..." buyurunca, bu onlara âhirette verilecek cezanın, bu miktar noksanlaştıracağını ifade eder. Cenâb-ı Hak orada, "Olur ki rücû ederler (dönerler) onlar" (Rum, 41) buyurmuş. Burada ise "ve şükretmeniz için (umulur ki şükredersiniz)" buyurmuştur. Alimler bunu şöyle izah etmişlerdir: "Buradaki ifade, Allah'ın, mü'minleri şükre muvaffak kılmasının da, nimetlerinden olduğuna bir işaret içindir. İşte bundan ötürü, Cenâb-ı Hak, bu ifadeyi, bundan önce sayılan nimetlere atfetmiştir. Cenâb-ı Hak, bu ayeti sonraya bırakmıştır. Çünkü bahsi geçen ayetler hakkında şöyle deriz: Hak teâlâ, her konuya dâir iki ayet zikretmiş; inzâr ayetlerinden olarak da, "O, size şimşeği gösteriyor" (Rum, 24) ayetini getirmiştir. Genelde havada meydana gelen şeyler, ateş ve rüzgârdır. Dolayısıyla burada da, Hak teâlâ, delillerini iyice ortaya koymak ve hatırlatmak için, rüzgârdan bahsetmiştir. Rüzgârda, yağmurdan başka faydalar olup, şimşekte de eğer neticesinde yağmur yoksa, bir fayda olmayacağı için, o ayette, "Hem korku, hem ümit (vermek) için..." yani "Bu şimşeğin neticesinde, yağmur ya olur, ya olmaz" buyurmuştur. Burada ise, "müjdeciler" ifadesini getirmiştir. Çünkü havayı normalleştirmek ve rüzgârla onu arıtmak, gerekli bir iştir. Dolayısıyla bu kesindir. |
﴾ 46 ﴿