40"Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah herşeyi hakkıyla bilendir". Allahü teâlâ, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Hazret-i Zeyneb ile evlenmesindeki hikmetleri beyan edince, bunun her türlü kötü durumdan uzak olduğunu da bildirmiştir. Çünkü bu hususta akla gelebilecek kötülük, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in oğulunun hanımıyla evlenmiş olması hususuyla ilgilidir. Halbuki oğlun hanımıyla evlenmek caiz değildir. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, "Zeyd onun oğlu değildir. Hatta erkeklerinizden hiçbiri onun oğlu değildir" buyurdu. Eğer birisi, "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), aslında bir erkeğin babası idi. Çünkü racûl, insanların erkeğine verilen addır. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Eğer onlar, erkek ve kadın (dişi) kardeşler olurlarsa..." (Nisa, 176) buyurmuştur, Erkek çocuk için de, "racûl" kelimesi kullanılabilir?" derse, biz deriz ki: Buna şu iki şekilde cevap verilebilir: a) Racûl kelimesi kullanıldığında, buna akıl baliğ olmuş erkekler girer. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ise, bu şekilde kendisine "racûl" denecek (kadar yaşamış) bir oğlu yoktu. b) Allahü teâlâ, muhatab zamiri ile, "erkeklerinizden" buyurmuştur. Bu hitabın yapıldığı zaman, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in henüz erkek evlâdı yoktur. Cenâb-ı Allah, onun erkeklerin babası olmadığını bildirince, bunun peşinden, bazı bakımlardan hükmen baba sayılabileceği özelliklerin onda olduğunu gösteren ifadeyi getirerek, "Fakat Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur" buyurmuştur. Çünkü Allah Resulü, ümmetine şefkatli olma ve ümmetinden saygı görme bakımından, tıpkı bir baba gibidir, hatta daha ileridir. Çünkü peygamber, mü'minlere canlarından ileridir. Halbuki baba böyle değildir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından daha fazla şefkati, ümmeti tarafından da daha fazla saygıyı gerektirecek hususu da, "Peygamberlerin sonuncusu" ifadesi ile ortaya koymuştur. Çünkü kendinden sonra bir nebi gelecek olan bir peygamber, eğer nasihat ve gerekli açıklama hususunda birşey bırakmışsa, sonra gelecek olan nebi onu telâfi eder. Ama artık kendisinden sonra hiç başka peygamber gelmeyecek olan nebî ise, ümmeti üzerine daha fazla titrer, daha fazla hidayete erdirmeye uğraşır ve daha fazla faydalı olur. Çünkü bu peygamber, babasından başka kimsesi olmayan bir çocuğun babası gibidir. Allahü teâlâ, "Allah herşeyi hakkıyla bilendir" O'nun herşeyi bilmesi hususuna, artık Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceği hususu da girmektedir. Böylece O, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, evlatlığının boşanmış hanımıyla evlendirmek suretiyle, onun şeriatını tamamlayışının bir hikmet gereği olduğunu bildirmiştir. Bu böyledir. Çünkü Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sözü de şeriat ifade etmekle birlikte, o bu işten imtina edince, bazılarının akıllarında, o işe karşı bir nefret doğabilir. Baksana, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), kelerin helâl olduğunun anlaşıldığı bir söz söylemiş olmasına rağmen, kendisi ondan yemediği için, gönüllerde bu hususta bir uhde kalmıştır. Ama devenin etini yemiş olduğu için, bazı milletlerin yememesine rağmen, onu yemek güzel ve hoş görülmüştür. Tavşan da böyledir. |
﴾ 40 ﴿