7"Şeytan, sizin bir düşmanınızdır. Onun için siz de onu düşman edinin. O, (kendisine tabi olan) güruhunu ancak alevli cehennemin ashabından olmaya davet eder. O küfredenler (yok mu?), onlar için çetin bir azâb vardır, iman edip de güzel güzel amel ve hareketlerde bulunanlara gelince, mağfiret ve büyük mükâfaat da bunlarındır". Cenâb-ı Hak, "Çok aldatıcı da sakın sizi Allah hakkında aldatmasın"(Fâtır, 5) buyurunca, insanın aldanmasına mani olacak şeyi zikrederek, "Şeytan, sizin bir düşmanmızdır. Onun için siz de onu düşman edinin. Ve onun sözünü dinlemeyin" buyurmuştur. Ayetteki, "Onu düşman edinin"cümlesi, "onu üzecek şeyleri yapın" demek olup, onu üzecek şey de amel-i salihtir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, şöyle bir ince manaya işaret olmak üzere, "O, (kendisine tâbi olan) güruhunu, ancak alevli cehennemin ashabından olmaya davet eder" buyurmuştur. Düşmanı olan kimsenin, bu konuda yapacağı iki şey vardır: a) Onun düşmanlığına karşılık olmak üzere, ona düşmanca davranmak. b) Onu memnun etmek suretiyle, onun düşmanlığını bertaraf etmek. Cenâb-ı Hak, "Şeytan, sizin bir düşmanmızdır" buyurunca, mükelleflere, ona düşman olmayı emretmiş ve bu hususta takip edilecek yolun da bu olduğuna işaret buyurmuştur. Diğer yola, yani "Onu memnun etmek suretiyle düşmanlığını bertaraf etme" yoluna gelince, "Bunda bir fayda yoktur. Çünkü sizler, onu memnun edip ona uyduğunuzda, o sizi, ancak alevli ateşe götürür..." demek istemiştir. Bil ki, kendisinden kurtuluşun olmadığı bir düşmanı olduğunu bilen bir kimse, onun karşısına dikilir, onunla savaşma konusunda direnir. Çünkü zafer, sabırla elde edilir. İşte şeytan da böyledir, çünkü insanın ondan kaçıp kurtulması mümkün değildir, çünkü şeytan onun hep yanındadır ve insanın onun karşısına dikilip onu hezimete uğratması durumu hariç, o insanın peşindedir. O halde bu demektir ki şeytanın hezimete uğraması, insanın azmi ve sabretmesiyledir. O halde, bu hususta tutulacak yol ve yöntem, bu yol üzerinde sebat el.nek Allah'a ibadete güvenip dayanmaktır. Daha sonra Cenâb-ı Hak, şeytanın hizbiyle, kendi hizbinin (taraftarlarının) durumlarını beyan ederek, "O küfredenler (yok mu), onlar için çeu'n bir azab vardır" buyurmuştur. O halde şeytana düşman olan kimse, her ne kadar o anda, (dünyada) görünür bir azâb, yani sıkıntı içinde ise de, bu azâb şiddetli değildir. Çünkü insan, akıth olursa, ebedî ve şiddetli azabı savuşturmak için daha kolay ve sonlu olan azabı tercih eder. Baksana, insanın yolu üzerinde bir diken ve öir ateş bulunsa ve o kimsenin de mutlaka, bu ikisinden birisine ayağını basması gerekse, bu kimse ateşe değil dikene basmayı tercih eder. Dünyadaki ateş, ahiretteki ateşle mukayese edildiğinde, bu, dikenin dünyevî ateşle mukayese edilmesinden daha hafif olur. Cenâb-ı Hak, "iman edip de güzel güzel amel ve hareketlerde bulunanlara gelince, mağfiret ve büyük mükâfaat da bunlarındır" buyurmuştur ki, bunun açıklaması defalarca geçmişti. Hak teâlâ bu ayette, kişinin imanının karşılığında ilahi mağfirete nail olup azabta ebedî Kalmayacağını, amel-î salihin mukabilinde de, büyük bir mükâfaata nail olacağını beyan buyurmuştur. Binâenaleyh kalbinde imanı bulunan hiç kimse, ebedî olarak cehennemde kalmayacaktır. |
﴾ 7 ﴿