14

"Eğer onlara duâ ederseniz, duanızı işitmezler. İsitseler bile, size icabet edemezler. Kıyamet gününde de onlar, sizin (kendilerine) şirk koşmanızı tanımayacaklardır. Herşeyden hakkıyla haberdâr olan Allah gibi, (hakikati) sana hiçbirşey haber veremez".

Allahü teâlâ'nın bu ayeti de, müşriklerin şu sözlerini çürütmek içindir. "Putlara ibadet etmede, onlara yaklaşma, onlara bakma ve ihtiyaçları onlara bildirme açısından, bir izzet (şeref) vardır. Ama hiç kimse ne Allah'ı görür, ne O'na ulaşabilir." İste bunun üzerine Cenâb-ı Hak, "Bunlar sizin dualarınızı duymazlar. Halbuki güzel Kelimeler, Allah'a yükselir. Böylece de Allah onları dinler ve kabul eder" demek istemiştir.

Daha sonra işi, biraz daha aşağı indirerek, "Farzedelim ki, iddia ettiğiniz gibi onlar sizi duyuyorlar. Çünkü sizler putların duyduklarını ve bildiklerini iddia ediyorsunuz. Ama, onların size icabet ettiklerini, cevap verdiklerini söylemeniz mümkün değil. Çünkü bu, bilinen-görünen bir hakikati inkâr olur. Onların duymayışı da aklî olanı inkâr olur. Aklî olan hususta münakaşa edilebilirse de duyularla görülüp algılanan şeylerde münakaşaya yer yoktur" demek istemiştir.

Daha sonra Cenâb-ı Allah, "Kıyamet gününde de onlar, sizin (kendilerine) şirk koşmanızı tanımayacaklar" buyurmuştur. Allahü teâlâ, o putlarda bu dünyada fayda bulunmadığını beyan edince, ahirette de bir faydaları olmayacağını, hatta bundan da öteye, orada onlardan zararın sâdır olacağına, "şirkinizi" yani "Allah'a ortak koşmanızı inkâr edeceklerdir" ifadesiyle işaret etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak, "Şirk, büyük bir zulümdür" (Lokman, 13) buyurmuştur. Buradaki şirk, "şirk koşmanız" manasınadır.

Hak teâlâ'nın "Herşeyden hakkıyla haberdâr olan Allah gibi, hakikati sana hiçbirşey haber veremez" ifadesi, şu iki manaya muhtemeldir:

a) Bunun, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir hitap olması... Bunu şu şekilde izah edebiliriz: Allahü teâlâ, odunların, kütüklerin ve taşların, Kıyamet gününde konuşacağını ve kendilerine ibadet edenleri yalanlayacaklarını haber vermiştir. Cenâb-ı Hak, putların Kıyamet gününde onları yalanlayacaklarını haber vermemiş olsaydı, bu durum sadece akıl ile bilinemezdi. Haber verilen durum acayip bir şey de olsa, o, dediği gibidir; zira bunu bildiren, işin mahiyetini tam tamına bilen Allahü teâlâ'dır.

b) Bu sözün muayyen bir kimseye yöneltilen bir hitap olmamasıdır. Yani, "Bu bahsedilen şey, O'nun dediği gibidir" demektir. Buna göre, (......) ifâdesinin anlamı, "Ey dinleyen, sen kim olursan ol, herşeyden hakkıyla haberdâr olan Allah gibi, hakikati sana hiçbir şey haber veremez" şeklinde olur.

İnsan Rabbine Muhtaç

14 ﴿