20

"O şehrin en uzak köşesinden bir adam koşarak geldi ve dedi ki: "Ey kavmim, o gönderilmiş olanlara uyun"

Bu ayetin manası ve önceki kısımla münasebeti hususunda şu iki izah yapılabilir:

a) Bu ifade, o elçilerin kendilerine bir adamın koşarak gelip iman edeceği bir şekilde, apaçık bir tebliğde bulunduklarını göstermektedir. Buna göre ayetteki, "O şehrin en uzak köşesinden" ifâdesinde açık bir belagat vardır: Çünkü şehrin en uç köşesinden bir adam, iman etmiş olarak gelince, bu, onların inzar ve tebliğlerinin, tâ şehrin (o beldenin) en uzak noktalarına kadar ulaştığına delâlet eder.

b) Ayetteki darb-ı mesel (örnek), Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kalbini teselli için yapılınca, Hak teâlâ, o elçilerden bahsetmesinin peşisıra, o elçileri tasdik ve kâfirlerin eziyetlerine sabır hususunda ve en büyük mükâfaatın onların olacağı hususunda, tıpkı o elçilerden bahsetmenin, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e teselli için olması gibi, ashabın kalbine bir teselli olsun diye de, o mü'minlerin gayretlerinden bahsetmiştir.

Raculün'deki Tenvin

Ayetle ilgili birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Bu ayette bahsedilen zat, Allah katında bilinen birisi olmasına rağmen, "racul" (adam) kelimesinin nekire getirilmesinin şöyle iki faydası var:

a) Bu, o kimsenin kıymetinin çok fazla olduğunu gösteren bir şey olup, "O, adam olma bakımından mükemmel bir zat idi" demektir.

b) Elçilerin gerçeği tam manasıyla tebliğ ettiklerini gösterir. Zira, hiç tanımadıkları bir kimse bile tebliği duyup iman etmiştir. Onların onunla anlaşmış oldukları da ileri sürülemez. Ayette bahsedilen o adam, Habibu'n-Neccâr'dır ki, o, put yapıyordu. Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyaya gelmeden önce, ona iman etmişti; zira Allah'ın kitaplarını okuyan ve onu anlayan birisi idi. Dolayısıyla da, o kitaplarda Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le alâkalı vasıfları ve onun, peygamber olarak gönderileceği haberini görmüş okumuştu.

İkinci Mesele

Ayetteki yes'a kelimesi, "O kimse, mü'minlerin, yapacakları nasihatler hususunda bütün gayretlerini sarfetmeleri için, onlara yol göstermek gayesiyle koşar, çaba sarfeder" anlamındadır. Biz Cenâb-ı Hakk'ın, ayetteki "O şehrin en uzak köşesinden" ifadesinin, faydasını az önce anlatmıştık ki, bu da, o elçilerin tebliğlerinin, şehrin ta en uç köşesinde bulunan kimselere kadar ulaşmış olduğunu anlatmadır. Ayette bahsedilen şehir, Antakya olup, o zaman çok büyük bir şehir idi. Şu andaki büyüklüğü, önceki kadar değildir. Buna rağmen, yine de büyük sayılır.

Cenâb-ı Hakk'ın, "Deki: "Ey kavmim, o gönderilmiş olan elçilere uyun" cümlesinde şöyle birtakım ince manalar vardır:

1) Ayetteki, "Ey kavmim" ifadesi, onun onların üzerine titrediğine ve onlara çok şefkat gösterdiğine işaret eder. Çünkü onları, "Ey kavmim" diyerek kendisine izafe etmesi, onlara, hayırdan başka hiçbir şey dilemediğini ifade eder. Bu, tıpkı, Firavun hanedanının iman edenlerinin, "Ey kavmim, bana tabi olunuz" (Zümer, 28) demesi gibidir.

İmdi, şayet, "Bu kimse, "elçilere tabi olunuz" demiştir. O ötekisi ise, "bana tâbi olunuz" demiştir. O halde, aradaki fark nedir?" denilirse, biz deriz ki: Burada bahsedilen kimse, o kimselere gelmiş ve gelir gelmez de onlara nasihatta bulunmuş, ama onların gidişatlarını görmemiştir. İşte bu sebeple, "Size, delilleri açıklayan, yolları izah eden bu kimselere tabi olunuz" demiştir. Ama, Firavun hanedanından İman eden kimse ise, o hanedanın içindeydi. Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya tabi olmuş ve o hanedana, defalarca nasihatta bulunarak "Musa ve Harun'a iman etmek hususunda bana uyunuz. Ve, biliniz ki, şayet bu güzel ve bir hayır olmasaydı, bunu ben kendim için tercih etmezdim. Halbuki sizler, benim bunu tercih ettiğimi biliyorsunuz" demiştir. Halbuki o şehrin en uç köşesinden gelen o adam, "Sizler benim o elçilere tabi olduğumu biliyorsunuz" diyememiştir.

2) Bu zât, nasihat etmekle iman ettiğini ihzar etmeyi beraberce yapmıştır. O halde, ayetteki "uyun" ifadesi bir nasihat, "elçilere" ifadesi de, kendisinin iman ettiğini ortaya koymakta olan bir ifadedir.

3) Bu zât, nasihati, iman ettiğini ortaya koymaktan önce yapmıştır. Çünkü o, o anda nasihat etme gayreti içindedir. İman etme işi ise, daha önce olmuş bitmiş bir hadisedir. Ayetteki, "koşan bir adam" ifadesi, bu zâtın, iyilik isteyen bir zât olduğuna delâlet eder. Bu zât ile ilgili olarak anlatılan kıssa da, onun, "Allahım, kavmimi hidayete erdir" dediği sırada öldürüldüğünü bildirir.

Ücret İstemeyenlere Uyun

20 ﴿