22"Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecek misim? Siz, (hepiniz) ancak O'na döndürülüp götürüleceksiniz" Bu zât, "Onlar hidayete ermiş zâtlardır" deyince, onların hidayete erdiklerini, "Çünkü onlar, putlara tapmaktan, Hayy ve Kayyûm olana ibadete; hiçbir faydası olmayan bu şeylere tapmaktan, her türlü faydanın, ancak kendisinden kaynaklandığı zâta ibâdet etmeye davet etmektedirler" demek suretiyle, açıklamıştı. Bu ayetle alâkalı birkaç incelik bulunur: 1) O şahsın, yani, "Bence bir engel yoktur" şeklindeki ifadesi, mabûd cihetinden durumun açık olduğuna, herhangi bir kapalılık bulunmadığına bir işaret olup, bu, "Kim, o mabuda ibadet etmekten kaçınırsa, kendisi buna engel olmuş olur. Halbuki, benim cihetimden bu ibadete bir engel bulunmamaktadır, işte bu nedenle, hiç şüphesiz ben, o mabuda ibâdet ettim" manasındadır. Bu zâtın, kavme hitap etmeyip de kendi durumunu ele almasında ayrı bir hikmet yatmaktadır. 2) Bu zât şayet, "size de ne oluyor ki, sizi yaratan zâta ibadet etmiyorsunuz?" demiş olsaydı, beyan konusunda, bu söz, onun "Ben, O'na niye ibadet etmeyeyim ki?!" şeklindeki sözü gibi olmazdı. Çünkü o, "Ben O'na niye ibadet etmeyeyim ki?!' deyip, herkes de, kişinin kendi durumunu bildiği hususunda şüphe etmeyince, onun, bu hususta bir sebep ve sebebin beyanını da hiç kimseden istemediği anlaşılmış olur. Çünkü bu zât, kendi durumunu en iyi bilendir. Dolayısıyla da bu konuda bir engel bulunmadığını beyan etmiştir. Ama şayet o, "Size de ne oluyor ki, O'na ibadet etmiyorsunuz?" demiş olsaydı, başkası, kendi durumunu daha iyi bildiği için, onun bu sözünden, bu sözü söyleyenin bu husustaki illetin açıklanmasını istediği anlaşılmış olurdu. İmdi eğer "Cenâb-ı Hak, "Ne oluyor size ki, Allah'a gereken saygıyı göstermiyorsunuz?" (Nûh. 13) buyurmuştur" denilirse, biz deriz ki: Burada bu sözü söyleyen, davet edilen durumunda olmayıp, tam aksine davet eden durumundadır. Halbuki, tefsirini yapmakta olduğumuz ayette bahsedilen şahıs ise, İmana davet edilen kimselerdendir. İşte bu sebeple bu şahıs, "Bu, benden istenirken, bana ne oluyor da ben O'na ibadet etmeyecek misim?" demiştir. 3) Ayetteki, "beni yaratan" ifadesi, (bu ibadeti) gerektiren bir muktezî ve bir sebebin mevcudiyetine bir işarettir. Çünkü ayetteki "Bana da ne oluyor" ifadesi, bir engel bulunmadığına bir işarettir. Halbuki, muktezî (sebep) bulunmadığı sürece, engel bulunmasa bile, fiil bulunmayabilir. Binâenaleyh, Cenâb-ı Hakk'ın "beni yaratan" ifadesi, ibadeti gerektiren bir sebebin bulunduğunu bildiren bir tabirdir. Çünkü, doğrudan doğruya yaratan zât, mâliktir. Kendisine mâlik olunana düşen görev ise, mâlike ikram ve tazimde bulunmaktır. Yine yaratan, îcâd etmesi sebebiyle, in'âmda bulunandır. Kendisine nimet verilenlere düşen görev ise, O'nun nimetlerine şükretmektir. 4) Fiili gerektiren şey bulunup da, o fiilin meydana gelmesine bir engel bulunmadığı zaman, fiil meydana geleceği için, daha uygun ve güzel olanı, sebebin başa alınması iken, bu zât, manianın bulunmayışını, sebebin bulunmasından önce zikretmiştir. Çünkü, fiilin meydana gelmesini gerektiren şeyin müstakil olarak beyan edilmesi gerekmez. Binâenaleyh burada, kendisine ihtiyaç duyulduğu için, en azından açıklanması eviâ olan şey başa alınmıştır. 5) Bu zât, (Cenâb-ı Hakk'ın varlığına dair delillerden), kendisinin yaratılışı delilini tercih etmiştir. Çünkü bu şahıs, ibadet etmeyi kendisine izafe ederek, "Bana da ne oluyor ki ibadet etmeyeyim?!" deyince, ibâdet etmesini gerekli kılan en yakın delili tercih etmiştir. Bunu şu şekilde beyan edebiliriz: Amr'ı yaratan zata, Zeyd'in de ibadet etmesi gerekir. Çünkü, Amr'ı yaratan zât ancak tam bir kudrete sahip, ilmi her şeyi kapsamış ve vâcibu'l-vücûd olan bir zât olur. O halde bu zât, bütün mükelleflere nisbetle ibadete lâyık ve müstehaktır. Ancak ne var ki, Zeyd'i yaratması sebebiyle, Zeyd'in ibadet etmesi, onun için daha gerekli ve aşikâr bir vazifedir. Bil ki, Cenâb-ı Hakk'ın (......) kelimesi hakkında meşhur olan mana, "Beni Icad ederek ve bir örneğe göre olmaksızın yarattı" şeklindedir. Bu konuda ilginç olan mana ise, "Beni fıtrat Üzere kıldı. Nitekim Allah da, "Sen yüzünü, Allah'ın o fıtratına çevir ki o, İnsanları bunun üzerine yaratmıştır" (Rûm, 30) buyurmuştur" den ilmesidir. Buna göre ayetteki, "Ben O'na niye ibadet etmeyecekmişim?!" ifadesi, "Benden yana bir engel yoktur. Çünkü ben, Rabbimin fıtratı üzereyim. Gerek şehâdet, gerekse ibadet hususlarında fıtrat yeterlidir" anlamındadır. İmdi eğer: "Sizin yaptığınız bu izaha göre, Cenâb-ı Hakk'ın, (fatır) ifadesindeki "Fatır" kelimesinin anlamı farklı olur" denilirse, biz deriz ki: Buradaki "Fâtır" kelimesinin, yarmak anlamına olan fatr kökünden geldiği söylenmiştir. O halde, aynı mahzur burada da söz konusudur. Yahut da şöyle deriz: Bu iki yerde de mana aynıdır. Buna göre Cenâb-ı Hak, "Mükellef kendi fıtratı üzere yaratıldı. Gökler de kendi fıtratları üzere yaratıldı" demek istemiştir. Birinci izah, daha açıktır. Ayetteki, "Siz (hepiniz) ancak O'na döndürülüp götürüleceksiniz" ifadesi, "korku ve ümit"e işaret olup, bu tıpkı, Cenâb-ı Hakk'ın, "Ona, korkarak ve umarak duâ edin "(A'raf, 56) buyurması gibidir. Çünkü nihaî varış kendisine olan zâttan hem korkulur, hem de ümitlenilir. Burada da şöyle bir nükte vardır: İbâdet edenler, daha önce, defaatla zikrettiğimiz gibi, üçe ayrılırlar: a) İster in'âmda bulunsun isterse bulunmasın bir ilâh ve bir mâlik olduğu için Allah'a ibadet edenler... Bu tıpkı, efendisi kendisine ister iyilik isterse kötülükte bulunsun, efendisine hizmeti kendisine vâcib kılan kölenin durumu gibidir. b) Kendisine ulaşan nimetlerden dolayı Allah'a ibadet edenler... c) Korktuğu için, Allah'a ibadet edenler... Bunlardan birincisinin misali, cömert bir zâta hizmet eden kimse; ikincisinin misali, zâlim bir kimseye hizmet eden kimsedir. İşte bu sebeple, mevzubahs ayetimizde bu sözü söyleyen zât, kendisini en üst kısımdan addederek, "Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecek misim?" demiştir. Yani, "O, benim mâlikimdir, sahibimdir. Ben O'na, bana vereceklerini ve bana azâb etmeyeceğini nazar-ı dikkate almaksızın ibadet ederim" demektir. Bu zât onları, bu mertebenin aşağısında görerek, "Siz (hepiniz) ancak O'na döndürülüp götürüleceksiniz" demiştir, ki bu da, "Sizin korkunuz O'ndan, ümidiniz de O'ndandır. O halde daha nasıl O'na ibadet etmeyeceksiniz" anlamındadır. İşte bundan dolayı bu zat, "Beni yarattı" dediği gibi, "O'na döndürüleceğim" dememiştir. Çünkü bu zât, İlk kısma giren âbidlerdendir. Binâenaleyh, onun Allah'a varışı, ancak ikram için olacaktır. Dolayısıyla onun, ibâdet sebebi bu değil, başka bir şeydir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, tevhidi tamamlamak için, |
﴾ 22 ﴿