40

"Yemin olsun ki onlara "gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, muhakkak, "Allah" diyecekler. De ki: "O halde söyleyin bana, Allah benim için bir zarar dilerse sizin Allah'ı bırakıp taptığınız o şeyler, O'nun bu zararını giderebilirler mi? Yahut Allah benim için bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini engelleyebilirler mi?" De ki" Bana Allah yeter. Tevekkül edenler ancak O'na tevekkül ederler." De ki: "Ey kavmim, bulunduğunuz hal ve minval üzere (dilediğinizi) yapın. Ben de yaparım. Kendisine rüsvay edici bir azab gelecek olan ve üzerine dâim) bir azap konacak olan kim imiş, ileride anlayacaksınız"

Bil ki Allahü teâlâ, müşriklerle ilgili va'id ile, mü'minlerle ilgili va'd hususunda genişçe mâıumal vennce, putperestlerin yolunun çürük ve bozuk olduğunu göstermek için, yeniden deliller getirip, bunu şu iki esasa dayamıştır.

Allah'ın Varlığındaki İttifak

Birinci Esas: O müşrikler, kadir, âlim, hakim ve rahîm bir ilahın varlığını kabul etmekte idiler. Ayetteki, "Yemin olsun ki onlara, "gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, muhakkak, "Allah" diyecekler" ifadesi ile bu anlatılmaktadır. Bil ki bazı kimseler şöyle derler: Kadir, hakim ve rahîm bir ilahın var olduğunu bilmek, çoğu insanların, üzerinde, ittifak ettikleri bir husus olup, bu hususta onlar arasında bir münakaşa yoktur. Fıtri akıl da, bu bilginin doğruluğuna şehâdet etmektedir. Çünkü göklerin, yerin, özellikle bitkilerin ve hayvanların ve insanın bedenindeki enteresan şeyler ile insandaki harikulade çeşitli hikmetler ve acaib maslahatlar hususu üzerinde düşünüldüğünde, bu düşünen kişi, mutlaka kadir, rahim ve hakîm bir İlahın varlığını kabul edecektir.

İkinci Esas: Putların hayra ve şerre hiçbir kudretleri yoktur. Bu husus da, "O halde söyleyin bana, Allah benim için bir zarar dilerse, sizin Allah'ı bırakıp taptığına o şeyler, O'nun bu zararını giderebilirler mi? Yahut Allah benim için bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini engelleyebilirler mi?" ayetiyte anlatılmıştır. Böylece bu kimsenin, mutlaka kadir, hakîm ve rahîm bir ilahın varlığını ikrar etmesi gerektiği ve o putların ne hayra ne şerre bir kudretinin bulunmadığı sabit olur. Durum böyle olunca, Allah'a ibadet etmek ve O'na güvenip dayanmak yeterli olur. İşte ayetteki, "De ki: "Bana Allah yeter. Tevekkül edenler ancak O'na tevekkül ederler" ifadesi ile bu anlatılmıştır. Böyle bir esas bulunduğuna göre, insan müşriklerin korkutmalarına aldırmaz. Binâenaleyh ayetin muradı, bu ayetten önce bahsedilen, "Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar" cümlesine karşı verilecek cevaba bir dikkat çekiştir.

Aslı üzere, kelimeler tenvin ile kâşifâtûn, mumsikâtun şeklinde; kolaylık olsun diye, (tenvini düşürerek) izafetle, şeklinde; okunmuştur.

Müennesdekl İncelik

Eğer, "Ayetteki, "Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar" ifadesinden sonra niçin o korkutan şeyleri "müennes" olarak, kâşifât ve mümsikât şeklinde ifade etmiştir?" denilirse, biz deriz ki: Bundan maksad, o şeylerin alabildiğine güçsüz ve zayıf olduklarına dikkat çekmektir. Çünkü dişilik, zayıflığın bulunduğu farzedilen bir durumdur. Bir de müşrikler, putlarını, müennes isimlerle niteleyip, "Lât, Uzzâ ve Menât" gibi isimler veriyorlardı. Bu sebepten de olabilir.

Cenâb-ı Hak, müşriklere karşı, savuşturulmasına imkân bulunmayan böylesine güçlü deliller getirince, bunun peşinden, tehdid üslûbu ile, "De ki: "Ey kavmim, bulunduğunuz hal ve minval üzere (dilediğinizi) yapın..." yani "Sizler, son derece güçlü ve kuvvetli olduğunuza inanıyorsunuz. Öyle ise ellerinizden gelen her türlü hile ve tuzağa başvurun. Ben de, dinimi anlatmak için çalışıp çabalayacağım. Çünkü sizler o azabın ve rezilliğin, bana mı, yoksa sizin başınıza mı geleceğini göreceksiniz" buyurmuştur. Bu ifadenin maksadı, tehdid ve korkutmadır.

Hayatın Kıymeti

40 ﴿