9"Kâfir olanlara (gelince), onların hakkı, yüzü koyun kapanmaktır. (Allah), onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar, Allah'ın indirdiğini çirkin görmüşlerdir. O da, onların amellerini heder etmiştir" buyurmuştur. Ayet, mü'minlerin kalplerini takviye etmektedir. Çünkü, Allahü teâlâ, bir önceki ayette, "Ve ayaklarınızı sabit kılar" buyurunca, kâfir kimsenin de, sabredeceği, savaş hususunda sebatlı olacağı, böylece de, kital, harb, süngüleşme ve vuruşmanın devam edeceği; halbuki bunda ise, çok büyük bir meşakkat ve zorluğun bulunacağı düşünülebilirdi... İşte bu sebeple Cenâb-ı Hak, "Sizin için sebat; onlar için zeval ve helak vardır. Dolayısıyla onların sebatı olamaz.." buyurmuştur. Bunun sebebi açıktır; çünkü, onların ilahları, kudret sahibi olan (Allah'ın) yardımda, kudret ve sebatı olmayan, cansız nesnelerdir. Binâenaleyh o putlar, Allah'ın, kâfirlere takdir etmiş olduğu helak ve yok oluşu savuşturmaya, yetkili değillerdir. İşte bu noktada, mutlaka, ayakların kayması ve tökezlemesi kaçınılmazdır. Cenâb-ı Hak, mü'minler hakkında vaad ifâde eden sîga ile, "sabit kılar" buyurmuştur. Çünkü, Allah'a hiçbir şey vâcib ve zorunlu değildir. Onlar hakkında ise, beddua sığasını kullanmıştır. Bu sîga, thbarî cümlelerden daha beliğdir. Çünkü, onların tökezlemeleri, kesin ve kaçınılmazdır. Zira, ilahlarının yardım etmeyeceği, kaçınılmaz bir olgudur. Çünkü, onların kudreti yoktur! Allah'ın sabit kadem kılması ise, O'na vâcib değildir. Zira O, dilediğini yapan, hür bir kadirdir. Ayetteki, "Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır" ifadesi, kâfirlerin ölülerinin, müslümanların şehidlerinden başka olduğuna bir işarettir. Çünkü Cenâb-ı Hak, müslümanların şehidleri hakkında, "Onların amellerini asla boşa çıkarmayacak" (Muhammed, 4), kâfirlerin ölüleri hakkında ise, "Onların amellerini boşa çıkardı.." buyurmuştur. Daha sonra Cenâb-ı Hak, bu farklılığın sebebinin ne olduğunu beyan etmek üzere: "Çünkü onlar, Allah'ın indirdiğini çirkin görmüşler, (beğenmemişler)dir. O da, onların amellerini heder etmiştir" buyurmuştur. Bunun ne olduğu hususunda da şu izahlar yapılabilir: 1) Bununla, Kur'ân-ı Kerim kastedilmiş olup, bunun izahı şöyle yapılabilir: Amel-i sâlihin keyfiyyeti, akıl ile bilinemez. Bu ancak, şeriat ile bilinir. Şeriat da, Kur'ân'la öğrenilir. Binâenaleyh, kâfirler, Kur'ân'dan yüz çevirdiklerinde, ne salih ameli, ne de onun nasıl yapılacağını bilemezler. Dolayısıyla da, batıl ve boş şeylerle uğraşırlar da, böylece Allahü teâlâ da, onların ametlerini heder edip boşa çıkarır.. 2) Onlar, Allah'ın indirdiği tevhidi kerih gördüler.. Nitekim Cenâb-ı Hak onlardan naklen, "Biz mecnûn bir şair için mabudianmızdan vaz mı geçecekmişiz?" derler" (Saffat, 36); "O, (bütün) Tanrıları birtek Tanrı mı yapmış? Bu, cidden acaib bir şey!.. Bu, uydurmadan başka birşey değildir" (Sad. 5-8) buyurmuştur. Cenâb-ı Hak yine, "Allah, bir olarak anıldığı zaman ahirete inanmazların kalbleri tiksinir.."(Zümer,45) buyurmuştur. Bu şu şekilde izah edilebilir: Şirk, iyi ameli yok eder. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Eğer şirk koşarsan, celâlim hakkı için, amelin boşa gider" (Zümer, 65) buyurmuştur. Nasıl böyle olmasın ki? Müşriğin ameli, Allah rızası için değildir. Binâenaleyh, aslında, o amel için beka söz konusu değildir. Ve yine o amel için, amelin kendisi için yapıldığı şeyin bekası sebebiyle, bir beka söz konusu değildir. Çünkü, Allah'ın zâtının dışında kalan her şey, helak olucu, yok olucudur. 3) Onlar, Allah'ın, ahiret işine dair indirdiği açıklamayı kerih görmüşlerdir. Dolayısıyla da, o ahiret için bir amelde bulunmamışlardır. Halbuki dünya, dünyada bulunanlar ve bunların akibetleri, temelsizdir. Dolayısıyla, Cenâb-ı Hak, o kâfirlerin (tamamiyle dünyaya yönelik) amellerini heder etmiştir. |
﴾ 9 ﴿