20"iman edenler, "Bir sure indirilmeli değil miydi?" derler. Fakat muhkem (hüküm ifade eden) bir sûre indirilip, içinde savaştan bahsedilince, kalblerinde hastalık bulunanların üstlerine ölüm baygınlığı gelmiş olanların bakışı gibi, sana baktıklarını görürsün. Hay (o korktukları) başlarına gelesi adamlar!". Önceki Kısımla Münasebet Cenâb-ı Hak, tevhid, haşr ve bunlar dışındaki esaslar hakkındaki ilmî (itikadı) ayetleri dinlerken, münafığın, kâfirin ve hidayete ermiş mü'minin durumlarını, "Onlardan öyle kimseler var ki, seni dinlerler..." (Muhammed,16) ve "Hidayeti kabul edenlere gelince..." (Muhammed, 17) ayetleriyle açıklayınca, onların, amelî ayetler karşısındaki durum ve tutumlarını da beyân etmiştir: Çünkü hidayete ermiş mü'min, böylesi ayetleri dört gözle bekler, inmesini ister, böylesi mükellefiyet gecikince, "Acaba ona layık değil miyim?" korkusuyla, "Keşke ibadete dair birşeyle emrolunsaydım" der. Münafık ise, kendine ağır gelecek mükellefiyetten taşıyan bir ayet veya sûre indiğinde, ilim (iman) ve amel bakımından, kendisi ile hidayete ermiş arasındaki farklılığı anlar. Çünkü o, ilmi anlamaz, ameli (ibadeti) istemez. Ama mü'min bunları bilir ve ibadetten hoşlanır. Dolayısıyla onların, "Bir sûre indirilmeli değil miydi?" şeklindeki sözleri ile mü'mini ve münafığı imtihan eden mükellefiyetler taşıyan bir sûrenin inmesi kastedilmiştir. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak, içinde savaş hükümleri olan bir sûre indirmiştir. Çünkü savaş, mükellefiyetlerin en zorudur. Ayetteki, "Muhkem bir sûre" ifadesi hakkında da şu izahlar yapılabilir: a) Bu, "nesh olunmayacak bir sûre" manasınadır. b) Bu, "Rahman, Arşa istiva etti" (Taha, 5) ve "Allah'ın yanında..." (Zümer.56) ifadelerinin aksine, "hakikî manaları murad edilen, lafızların yer aldığı bir sûre" manasındadır. Çünkü Hak teâlâ "Boyunlarını vurun" (Muhammed. 4) ayetiyle öldürmeyi kastetmiştir ki bu, "Onları öldürünüz" emrinden daha beliğdir. "Onları, bulduğunuz yerde öldürünüz" (Bakara, 191) ayeti de açık bir ifadedir. Diğer savaş ayetleri de böyledir. Bu iki izaha göre, ayetteki "muhkem" kelimesi, "Kendisinde, onların "Bununla zahirî mana kastertimemiştir" diyemeyecekleri, yahut, "Bu, bir ayettir. Fakat nesholunmuştur. Dolayısıyla savaşmayız" diyemeyecekten kesin ve açık hüküm ve mana bulunan sûre" manasınadır. Kalbde Olanın Ortaya Çıkışı Cenâb-ı Hak, "Kalblerinde hastalık bulunanların, yani münafıkların, üstlerine ölüm baygınlığı gelmiş olanların bakışı gibi, sana baktıklarını görürsün" buyurmuştur. Böyle bakarlar, çünkü savaşla mükellef tutulduklarında, artık münafıklıklarının bir fayda ve manası kalmaz. Çünkü onlar, savaştan önce, her iki tarafı da idare ediyor (kandırıyorlardı). Ama savaş emri gelince, artık onlar için böyle bir imkân kalmamıştır. "Hay o (korktukları) başlarına gelesi adamlar." Bu deyim, tıpkı "Feveylün lehüm" "Yazıklar olsun onlara..."gibi bir bedduadır. Bu ifadenin, daha önce bahsi geçen, mahzuf bir mübtedanın haberi olması da muhtemeldir. O bahsi geçen şey de "ölüm'dür. Dolayısıyla Allahü teâlâ sanki, "Üstlerine ölüm baygınlığı gelmiş olanlar..." buyurunca, "ölüm onlara layıktır" demiştir. Çünkü ölüm Allah'a ve Rasulüllah'a taatla geçmeyen hayattan daha evla ve hayırlıdır. Vahidî bunun takdirinin,' yani, "Halbuki taat etmeleri, onlar için daha uygundu" şeklinde de olabileceğini söyler. Sadâkat Hayırlıdır |
﴾ 20 ﴿