5

"Eğer onlar, sen kendilerine çıkıncaya kadar sabretselerdi, kendileri için elbet daha hayırlı olurdu. Bununla beraber Allah Gafur ve Rahimdir"

buyurmuştur ki bu, "onların sergilediği kötü davranışın (sû-i edeb) zıddı olan güzel davranışa bir işarettir." Zira, şayet onlar sabretselerdi, böylesi bir nidaya gerek duymayacaklardı. Sen de (Ey Muhammed), (uygun zamanda) onların yanına çıktığında, o zaman onların, senin kendinle, ya da coluk-çocuğunla, yahut da Rabbinle başbaşa kaldığın bir sırada yanına gelmeleri uygun olmaz. Zira (sende), hem nefsinin hakkı vardır, hem de ailenin hakkı..." demektir.

Ayetteki, "kendileri için elbet daha hayırlı olurdu..." ifâdesi iki şekilde izah edilebilir:

a) Bu ifâdeden murad, "İşte, güzel ve hayırlı olan davranış biçimi budur.." mesajını vermektir. Tıpkı, ayetinde (mukayese sözkonusu olmadığı) gibi (Furkan, 24) ifadesinde olduğu gibi...

b) Bundan kastedilenin şu mana olmasıdır: Nida edip sabredememekle, onlar, meselelerinin halledilip ihtiyaçlarının derhal giderilmesini istemektedirler ki, bu, güzel bir şeydir. Ancak ne var ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in durumunu gözetip ona saygıda kusur etmemek, bundan daha hayırlıdır. Çünkü bu, ahirette söz konusu olan aslî ihtiyacı gidermektedir. Dünya ihtiyaçları ise, fuzulî şeyler kabılindendır. (......)'nın ismi olan merfû kelime, ya zımnî kelimesidir, ki bu durumda ifadenin takdiri şöyle olur: "Şayet sabietselerdi, sabır daha hayırlı olurdu..." yahut da, "nida olunmaksızın çıkmak..." işi.. Bu durumda da kelamın takdiri, "Şayet onlar sen çıkıncaya kadar sabretselerdi, senin, nida olunmaksızın çıkman onlar için daha hayırlı olurdu.." şeklinde olur ki, bu, anlatılan kıssaya daha uygundur. Çünkü onlar, çoluk-çocuklarını (geri) almak için, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in çıkmasını istemişlerdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de çıkmış, onların yarısını azâd etmiş, böylece de onlar, zürriyetlerinin yarısını alabilmişlerdi.. Şayet sabretselerdi, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların tamamını azâd edecekti.. Birinci açıklama daha doğrudur.

Sonra Cenâb-ı Hak, şu iki hususu kesin olarak ortaya koymak için, "(Bununla beraber), Allah Gafur, Rahîm'dir" buyurmuştur:

a) Onların, acele etmekle hiç iyi etmedikleri.. Çünkü bir kimse, çirkin bir şey yapıp da, âmiri yahut da efendisi onu cezalandırmasa, "Onun efendisi ne kadar da halim selim!.." denilir ki, bu, onun yumuşaklığını açıklamak için olmayıp, aksine, o kimsenin işlediği hatanın büyüklüğünü ifâde etmek içindir.

b) "Sabrın güzelliği, yani onların daha hayırlı olanı yapmaları sebebiyledir ki, Allah, onların günahlarını bağışlayacak, bu iyiliği, pekçok günaha bir keffâret kılacaktır. Nitekim, efendisinin kapısına geri döndüğü zaman köleye, "Ne iyi ettin de efendine geri döndün, efendin çok şefkatlidir" denilir ki, "Şu anda yaptığın iyi davranış sebebiyle, efendin, senden sadır olan kusurdan dolayı seni cezalandırmaz.." anlamındadır. Bunun, Hazret-i  Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, afvetmeye teşvik anlamında olduğunun söylenmesi de mümkündür. Bu durumda, "Onların çoğunun akılları ermez" ifâdesi, onlar için bir mazeret olmuş olur.

Takdim-Te'hîr

Biz daha önce, Cenâb-ı Hakk'ın bazı yerlerde, "gufrân-bağışlama" kelimesini, "rahmet-acıma, şefkat" kelimesinden önce zikrettiğini, -ki bu sûrede böyledir-, bazı yerlerde de, "rahmet" kelimesini, mağfiret kelimesinden önce zikrettiğini -ki, Sebe Süresi'ndeki (Sebe, 34) ifadesi böyledir söylemiştik, buyurduğu yerlerde mana şöyledir: "Allah, onun günahlarını bağışlar.. Sonra kuluna bakar da, onun adeta çıplak ve rahmetine muhtaç olduğunu görür. Bunun üzerine ona merhamet eder ve ona, ikram ve izzet elbisesini giydirir... Bazen de onu, kötülükler içinde boğulmuş görür de, onun kötülüklerini örter.. Bağışlamadan sonra da ona rahmet eder.. Böylece, bazen, mağfiretten sonra gelen rahmete işaret edilir de, mağfiret başa alınır; bazen de rahmet mağfiretten önce bulunur, onu geri bırakır. Rahmet geniş ve sınırsız olunca, mağfiretten önce de bulunur sonra da. Bundan dolay Cenab-ı Hak onu, mağfiretten hem önce zikretmiş, hem de sonra..

Yanlış Haber

5 ﴿