17"Onlar islâm'a girişlerini, senin başına kakıyorlar. Onlara de ki: "Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Aksine, sizi imana muvaffak ettiği için, Allah size minnet eder, eğer siz iman iddianızda samimi iseniz" Bu ayet de, onların dindarlıklarının, müslümanlıkların Allah rızası için olmadığını beyan etmektedir. Burada şöyle birtakım incelikler var: Bu Ayetteki Dört İncelik Birinci İncelik: "Senin başına kakıyorlar" ifadesinde, onların yaptıklarının çok çirkin olduğuna bir işaret vardır. Çünkü imanın şu iki şerefi vardır: a) Allah'a nisbetle olan şeref... Ki bu da, Allah'ı şirkten tenzih etmek ve O'nu, azamet bakımından tek bilmektir. b) Mü'mine nisbetle olan şerefi. Çünkü iman, insanı cehaletten arındırır, onu hak ve doğrulukla süsler. Binâenaleyh bu demektir ki, bedevî Araplar, İslâm olmakla, ne Allah'a nisbetle olan, ne de kendilerine nisbetle olan şerefi gaye edinmemişler; aksine bunu başa kakmışlardır. Eğer onlar, bunda kendileri için de bir şeref olduğunu bilip inansalardı, bunu başa kakmaz, aksine teşekkür ederlerdi. İkinci İncelik: Allahü teâlâ, "De ki: "Müslümanlığının benim başıma kakmayın.." buyurmuştur. Bu, "Sizde olan müslümanlığı..." demektir. İşte bundan ötürü Hak teâlâ, daha önce, "Fakat, müslüman olduk" deyin" buyurmuş ve iman ettikleri iddiasında doğrulanmayışları gibi, müslüman oldukları iddiasında da kendileri için bir tasdik olmasın diye, "iman etmediniz, fakat müslüman oldunuz" buyurmamıştır. İslâm İddiaları Neden Onaylanmadı? İmdi eğer, "İslâm, inkıyâd etmek-boyun eğmek demek olup, böyle birşey de, her nekadar onlardan gerek itikâd gerek ilim (bilme) bakımından sudur etmemiş ise de, söz ve fiil açısından sudur etmiştir. Bu kadarcık inkiyâd da, onların müslüman oldukları iddiasında doğrulukları için yeterlidir. Öyle ise niçin, onların bu hususta doğrulanmaları caiz olmamıştır?" denilirse, deriz ki: Yalan şu iki şekilde olur: a) Haber verilen (söylenilen) şeyin hiç söz konusu olmaması, b) O şeyin aslında, haber verildiği şekilde olmaması... Binâenaleyh bir insan bazan, "Sen bize gelmedin. Seni bize getiren, ihtiyaçlarındır" diyebilir. Allahü teâlâ da, onların "İman ettik" şeklindeki iddialarında, birinci şekil açısından yalan söylediklerini bildirmiştir ki bu, "Siz asla iman etmediniz" demektir. Onların, müslüman oluşlarının doğru olmadığının söylenişi ise, ikinci şekil açısındandır. Çünkü onlar, ihtiyaçlarını gidermek ve zekâtlardan istifade etmek için inkıyâd etmiş, müslüman olmuşlardır. Üçüncü incelik: Hak teâlâ, buyurmuştur, ki bu, "Evet, sizin minnet etmeye hakkınız yok. Amma, bununla beraber siz durumu basabaş kurtarıyor da değilsiniz. Yani sizin bize, bizim de size minnetimiz yoktur, durumunda değilsiniz. Aksine size karşı bir minnet sözkonusudur. O da, "Allah'ın size minnetidir" demektir. Bu, hüsn-ü edebi (adabı) öğreten bir ifadedir. Çünkü Hak teâlâ, "Ben size dosdoğru yolu açıklayıp gösterdiğim için, sizler bana minnet etmeyin. Aksine minnet etme hakkı benimdir" dememiştir. Cenâb-ı Hak, daha bir başka yerde, buna karşılık, "Hiç şüphesiz sen, bir dosdoğru yola hidayet edersin (ey Muhammed)" (Şura, 52) buyurmuştur. Dördüncü İncelik: Hak teâlâ, "O, size müslüman oluşunuza karşılık minnet eder" dememiş, aksine, "Sizi imana muvaffak ettiği için, minnet eder" buyurmuştur. Çünkü onların müslüman oluşları, münafıklık şeklinde olduğu için bir sapıklıktır. Dolayısıyla bununla onlara minnet etmedi, bunu onların başına kakmadı. Mü'min Değillerse Minnet Neden? Eğer, "Hak teâlâ onların iman etmediklerini beyan ettiğine göre, daha nasıl, onları imana muvaffak kılması sebebiyle onlara minnet edebilir?" denilirse, deriz ki: Buna şu üç şekilde cevap verebiliriz: 1) Allahü teâlâ, "Aksine Allah size imanı nasib' ettiği için, minnet eder" buyurmamış. ama, "Sizi imana muvaffak kıldığı için..." buyurmuştur. Çünkü oevaamberleri, apaçık mucizelerle göndermek bir hidayet ve bir muvaffak kılmadır. 2) Hak teâlâ, onlara, iddia ettikleri şey açısından minnet etmiş, sanki "inandık" diyorsunuz. Binâenaleyh bu cehennemden kurtulmanıza sebeb olacağı için, sizin hakkınızda bir nimettir" demek istemiş ve "Sizin iddianıza göre sizde bulunan imana, sizi ileten benim" buyurmuştur. 3) En doğru izaha göre, Allahü teâlâ, bunun bir şarta bağlı olduğunu bildirerek, "Eğer siz iman iddianızda samimi iseniz" demiştir. Yapılanların Karşılığı |
﴾ 17 ﴿