8"Mizanda (tartıda) haksızlık etmeyin diye". Buna göre, ilk "mîzân" kelimesi ile, Allah'ın adaleti; o "mîzânın konulması" ile de, şeriatı (dini) kastedilmiş olur. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak sanki, "Allah, adalet vasıtası olan o mîzanda haddi aşmayasınız diye, adaleti şeriat yaptı" demek istemiştir. Bu mana, nakle dayanan manadır. Ama evlâ olan, izahı ters çevirip, ilk ayette geçen "mizân"ın, tartı aleti manasına olduğunun; ikinci ayette geçen "mîzân"ın "ölçüp-tartma" manasında mastar olduğunun söylenmesidir ki buna göre mana: "Tartmakta haddi aşmayasınız diye, Allah tartı aletini koydu" şeklinde olur, yahut da bu "mîzân", adalet manasınadır. Adalet de, herkese hakkını vermektir. Böylece Cenâb-ı Hak sanki: "Allah, hakedenlere haklarını vermeniz hususunda haksızlık etmeyesiniz diye, ölçü-tartı aletini koydu (size verdi)" demek istemiştir. "Mîzân" kelimesinden, "mîsâk"dan "vusûk" (güvenme) "mîrâc'dan da "va'd" manasının kastedilmesi gibi, vezn (ölçüp-tartmak) manası kastedilmiş olması mümkündür. O halde "mîzân" ile, tartma aleti de kastedilmiş olabilir. Bu hususta ikinci bir izah şöyle yapılabilir: daki edatı, en-i müfessiredir. Buna göre ifadenin takdiri: "Allah adaleti meşru (şerîat) kıldı, yani haddi aşmayın" şeklinde olur. Bu durumda da, "mîzânı koydu" ifadesi, "Allah adaletini meşru kıldı (din yaptı)" manasına olur. "Koyma" fiilinden, "meşru kılma" manasını, "mîzân"dan da "adalet" manasını almak mümkündür. Şöyle de denebilir: "Mîzânı koydu", "tartmayı koydu" demektir. Bu izaha göre, "mîzânda haksızlık etmeyesiniz diye" ifadesinden de yine "tartma" manası kastedilmiş olur. Böylece Hak teâlâ sanki, hem tartıp satmada, hem de tartıp almadaki haksızlıktan nehyetmiş olur. "Mîzân" kelimesini aynen tekrar etmek, işte bu iki mananın aynı olduğuna delalet eder. Demek ki, Cenâb-ı Hak adetâ, "Bu huluslarda haddi aşmayın" demek istemiştir. Eğer, "Mîzân kelimesi ile "tartma" manası kastedilmiş olsaydı, Cenâb-ı Hak vezn'de haksızlık etmeyesiniz diye" söylerdi" denilirse, biz deriz ki: "Eğer böyle demiş olsaydı, o zaman bu nehyin başkası için tartmalarla ilgili olduğu, kendisi için tartmayla ilgili olmadığı zannedilebilirdi. işte bu sebeple, alıp-vermeyi içine alan aleti zikretmiştir. Bu böyledir. Çünkü eğer veren tartıp, açıkça fazla fazla verseydi, fazla vermiş olurdu. Hele özellikle sarfta (para bozmada ve değiştirmede) ve mislini alıp-satmada fazla vermiş (faiz yapmış olurdu). Teraziyi Doğrultun |
﴾ 8 ﴿