4"O, gökleri ve yeri altı günde yaratan; sonra Arş'a istiva edendir. Yeryüzüne giren ve oradan çıkan, gökten inen ve göğe yükselen şeyleri O bilir. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Ne yaparsanız yapın O Allah hakkıyla görendir". Hak teâlâ'nın, "O gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva edendir" beyanı, A'râf Sûresi'nde (54.ayetinde) tefsir edilmiş olup, bu ifadeyi getiriş maksadı, kudretinin delillerini bildirmektir. "Yeryüzüne giren ve oradan çıkan, gökten inen ve göğe yükselen şeyleri O bilir" ayeti de Sebe' Sûresi (2. ayette) tefsir edilmiş olup, bu ifadeden maksadı da, ilminin mükemmelliğini anlatmaktır. Hak teâlâ kudretine dâir olan ifadeyi, ilmine dâir olan ifadeden önce getirmiştir. Çünkü Allah'ın kadir olduğunu bilmek, âlim olduğunu bilmekten önce gelir, bu daha önemlidir. İşte bundan ötürü bazı muhakkik âlimler, Allah'ı bilmenin ilk mertebesinin, O'nun kudretini bilmek olduğunu söylemişlerdir. Diğer âlimler de, Allah'ı bilmenin ilk mertebesinin, O'nun müessir oluşunu bilmek olduğunu söylemişlerdir. Her iki takdire göre de, Allah'ın kadir olduğunu bilmek, âlim olduğunu bilmekten önce gelir. Hak teâlâ daha sonra "Nerede olursanız olun O, sizinle beraberdir. Ne yaparsanız yapın, O Allah hakkıyla görendir" buyurmuştur. Bu ifadeyle ilgili birkaç mesele var: Bil ki vâcibü'l-vücûd olan Allah'ın dışındaki herşeyin "mümkin" olduğu ve her mümkinin varlığının, O vâcib'den kaynaklandığı sabittir. O halde mümkin varlıkların, bu varlıklarını elde edişleri, O gerçek vâcibü'l-vücûd olanın, bu varlıklara varlık vermesi sebebiyledir. Dolayısıyla Hak teâlâ, her mahiyet ile, o mahiyetin var oluşu arasında yer almaktadır. Binâenaleyh O, her mahiyete (varlığa), o mahiyetin varoluşundan daha yakındır. İşte bu incelikten ötürü, muhakkik âlimler, "Her ne gördüm ise, Allah'ı ondan önce gördüm"; orta halli âlimler "Herne gördümse, Allah'ı onunla beraber gördüm." Zahir uleması ise, "Her ne gördümse, ondan sonra Allah'ı gördüm" demişlerdir. Bil ki anlattığımız bu inceliklerin şöyle iki mertebesi vardır: a) İnsanın, bu inceliklere, aklı, fikri, düşüncesi sayesinde ulaşması... b) İnsanın açıklayamayacağı zevk kuvveti, vecd (bir bakış hali) hali elde etmesi.. Zevk ile bu incelikleri anlayıp, bunlara ulaşmanın, zevk olmaksızın anlamaya nisbeti (oranı), tıpkı şekeri yiyenin, şekeri yemeden anlatana olan durumu gibidir. Kelamcılar, ayette bahsedilen "beraber oluş-maiyyet"in, ya ilim, ya da görüp gözetme, muhafaza bakımından olduğunu söylemişlerdir. Her iki takdire göre de, bu demektir ki, Allah'ın mekân, cihet ve yön bakımından, bizimle beraber olmadığı hususunda, icmâ hasıl olmuştur. Dolayısıyla "O, sizinle beraberdir" ifadesini, mutlaka tevil etmek gerekir. Şimdi biz burada, bunun tevîl edilebileceğini söylediğimize göre, bu tevflin diğer yerlerde de yapılabilmesi gerekmiştir. Bil ki, bu ayetlerde, ilginç bir tertip bulunmaktadır. Zira, Cenâb-ı Hakk, "O, hem evveldir, hem âhirdir, hem zahirdir, hem bâtındır" buyurarak, önce, Kendisinin, bütün mümkinât ve kainatın ilâhı olduğunu; daha sonra da, Kendisinin, arşın, göklerin ve yerin ilâhı olduğunu beyan etmiş, en sonunda da, "Nerede olursanız O, sizinle beraberdir" cümlesi ile de, kudreti, îcadı, tekvîni ve ilmi ile bizimle beraber olduğunu beyân etmiştir ki, O'nun "ilmi", bizim içimizi dışımızı bilmesi demektir. Şimdi bu tertibin keyfiyeti hususunda bir düşün, sonra da, bu ayetlerin lafızları hakkında tedebbür et. Çünkü bu lafızlarda, enteresan sırlar ve yüce işlere dikkat çekmeler bulunmaktadır. |
﴾ 4 ﴿