TEĞÂBUN SÛRESİ

Onsekiz ayet olup, Mekkî'dir.

Herşey Allah'ı Tenzih Eder

1

"Göklerde ne var, yerde ne varsa, Allah'ı tenzih etmektedirler. Mülk O'nun, hamd O'nun; O, herşeye hakkıyla kadirdir".

Bu sûrenin bir önceki sûre ile münasebetinin ne olduğu açıktır. Çünkü, önceki sûre, yalancı olan münafıklardan; bu sûre ise, doğru söyleyen münafıklardan bahsetmektedir. Ayrıca önceki sûre, münafık kimselerin gizlice ve açıktan yaptığı batıl şeyleri anlatırken, bu sûre, onlar için son derece şiddetli bir tehdit ihtiva etmektedir ki, bu da, Cenâb-ı Hakk'ın bu sûredeki, "Göklerde ve yerde ne varsa bilir. Ne gizler, ne açıklarsanız onlan da bilir. Allah göğüslerin içinde olan her gizliyi bile hakkıyla bilendir" (Teğâbun, 4) ayetinin beyan ettiği husustur. Bu sûrenin başı ile önceki sûrenin sonu arasındaki münasebete gelince, o sûrenin sonunda insanların dikkatleri, biraz önce de geçtiği gibi, Cenâb-ı Hakk'ı zikretmeye (O'nu görüp gözetmeye) ve O'na şükretmeye çekilmiştir. Bu sûrenin başında ise, şu hususa işaret edilmektedir: "Eğer onlar, zikir ve şükürden yüz çevirirlerse, Bizim, hep zikrine ve hep şükrüne devam eden topluluklarımız vardır ki, bunlar da, tesbihatta bulunanlardır." Nitekim Cenâb-ı Hakk, "Göklerde ne var, yerde ne varsa, Allah'ı tesbih etmektedirler" buyurmuştur.

Ayetteki, tabirine gelince, bunun manası, "Göktekiler ve yerdekiler, Allah'ı te ve tenzih edince, mülk de O'nun, hamd de O'nun!" şeklindedir. Mülk O'nun olunca, bu demektir ki O, mülkünde dilediği gibi tasarruf sahibidir. Tasarrufta bulunabilmek ise, kudrete muhtaçtır, yani kudreti iktizâ eder. İşte bundan ötürü, Cenâb-ı Hak, "O her şeye hakkıyla kadirdir" buyurmuştur.

Keşşaf sahibi, şöyle der: "Cenâb-ı Hakk, mülkün ve hamdin Kendisine mahsus olduğunu belirtmek için, iki cümlenin ikisinde de, zarfı (yani ifâdesi) önce getirmiştir. Bu böyledir, zira mülk, hakikatte O'na aittir. Çünkü O, her şeyin var edicisi ve yoktan halkedenidir. Ve her şey, O'nunla kaimdir ve her şey, O'nun varlığını gösterir. "Hamd" de böyledir, çünkü nimetlerin başlıcalan ve bunlardan elde edilen, bunlardan çıkanların tümü, Allah'tandır. O'nun dışındakilerin bu nesnelerin sahibi ve maliki olması meselesine gelince bu, Cenâb-ı Hakk tarafından bir tavzif, hükümranlık vermek ve verdiklerini korumamızı İstemektir. O'na hamdetmek ise, Allah'ın verdiği nimetlerin O'nun tarafından olduğunu her gün sayıp dökmek ve bilmektir.

Ayetteki, cümlesine gelince, bunun manası, "O, istediği her şeye kadirdir" şeklindedir. Bunun manasının, "O, dilediği şeyleri dilediği kadar; ne fazla, ne de eksik yapan bir kadirdir.." şeklinde de olduğu ileri sürülmüş olup, bu husus daha önce geçmişti. Ayetle ilgili söyle birkaç bahis vardır:

Tesbih Lafzı İle Başlayan Sûreler

Birinci Bahis: Cenâb-ı Hakk.Hadîd, Haşr ve Saff sûrelerinin başında, "tesbih, tenzih etti..."; Cuma ve Teğabun sûrelerinin başında ise, "tesbih, tenzih eder.." ifadelerini kullanmıştır. Bunun hikmeti ne olabilir? Biz deriz ki, bunun cevabı daha önce geçmişti.

İkinci Bahis: Cenâb-ı Hak bir yerde (Teğabun, 1) buyurmuş, bir başka yerde ise,(Hadid, 1) buyurmuştur. Bunun hikmeti ne olabilir? Biz deriz ki, bunların mutlaka bir hikmeti vardır, ama biz o hikmetlerin neler olduğunu aynen bilemeyiz. Ne var ki, biz, şu anda hatırımıza gelen şu hususu ifade edebiliriz: Göklerin ve yerin tümü birden tek bir şey olup, bu da, bunların felekî ve unsurî (göksel yersel) cisimlerden meydana gelmiş alem oluşlarıdır. Sonra, bu bütüne göre yer bir şey; geriye kalanlar ise, başka bir şeydir. Binâenaleyh, Cenâb-ı Hakk'ın şeklindeki buyruğu bu toplam ve mecmûun cüzüne nisbetledir. Bu toplamın herbir cüzüne nisbetle durum böyledir. Hal böyle olunca da, bu maddî alem bir açıdan tek şey, diğer bir açıdan iki ve pekcok şey olduklarını bildirmek için, bazı sûrelerde bazı sûrelerde ise, şeklinde beyan buyurmuştur. Mecmuu itibariyle yaratma işi, cüz itibariyle olan yaratma işinden başkadır. Ve, kendi aralarındaki yaratılışlar da, bunun gibidir. Bir şeyin toplamda bulunmasından, o şeyin o toplamın cüzlerinin herbir cüzünde yer alması, ancak ayrı bir delil ile söz konusu edilebilir. Binâenaleyh, Cenâb-ı Hakk'ın ifadesi, beliğ bir biçimde, bu delil cümlesindendir. Çünkü bu, göktekilerin ve yerdekilerin ayrı ayrı tesbihatta bulunduklarına delalet eder. Ama, ifadesi ise böyle değildir.

Allah'ın Mahlukatı Hakkında Takdiri

1 ﴿