9"Firavun da, ondan öncekiler de, altüst olanlar da, hep o hatayı işlediler". Bu, "Hravun'dan önceki ümmetler de, tıpkı Firavun gibi kafir oldular" demektir. Buradaki lafız olarak umumîlik ifade eder, manası kafirlere hastır; "mü'minler değil de, ondan önceki kâfirler" demektir. Ebû Amr, Asım ve, kâfin kesresi ve bâ'nın fethasıyla, seklinde okumuşlardır. Sîbeveyh şöyle demektedir: birşeyi takib eden, peşinden gelen şey için kullanılır. Nitekim sen "Çarşıyadoğru gitti" "Senden taraf benim bir hakkım var" dersin ki, bu, "Seni takib eden şeyde benim hakkım var" demektir. Daha sonra bu kelimenin anlam sahası genişletildi de, adeta "Senin üzerinde benim hakkım var" manasında kullanılır oldu. O halde (......)'nin manası, yanında, katında olanlar; yani ona tabi olanlar ve ordusu" şeklinde olur. Bu kıraati, İbn Mes'ûd, Übeyy ve Ebû Musa (radıyallahü anha)m)'nın, (......) şeklinde okuyuşları da destekler. Sadece Übeyy (radıyallahü anh)'in, bunu, (onunla birlikte olanlar) şeklinde okuduğu da rivayet edilmiştir. Ayetteki "mü'tekifât" kelimesinin tefsiri daha önce geçmiştir. Bunlar, Lût kavminden helak olanlardır. Bu kelime, "Altüst olmuş topluluklar" takdirindedir. Ayetteki (......) ifadesi ile ilgili olarak da şu iki izah yapılabilir: a) "Hâtie" de tıpkı, "hatâ" kelimesi gibi bir masdardır. b) Bununla, "büyük hatalı fiiller" manası kastedilmiştir. |
﴾ 9 ﴿