17

"Melek ise o (göğün) kenarlarında-bucaklarındadır. O gün Rabbinin Arşını, onların üstünde bulunan sekiz (melek) yüklenir".

Bu ifadeyle ilgili bir kaç mesele var:

Birinci Mesele

Buradaki "melek" ile, tek bir melek değil, bütün melek cinsi, dolayısıyla cemî mana kastedilmiştir.

Arapça'da, "erca", kenar-bucak demektir. Nitekim û denir ki, bunların cernîsi, "erca" şeklinde gelir. Bu kelime, "kuyu ve kabir kazma vb. manalarında kullandır. Buna göre manâ. "Gök yarıidığında, melekler, o yarılan yerlerden, göğün kenarlarına doğru yönetirler" demek olur.

Melalkenin Ölümü

Eğer, "Hak teâlâ'nın, "Gök ve yerdeki herkes ölür "(Zümer.68) ayetinden ötürü, melekler de sûr'a ilk üfleyişte ölürler. Peki o zaman, göğün kenarlarına gittikleri daha nasıl söylenebilir?" denilirse, biz deriz ki: Buna şu iki bakımdan cevap veririz:

1) Onlar bir an, göğün bucaklarında durur, sonra ölürler.

2) "Ancak Allah'ın diledikleri müstesna..." (Zûmer, 68) ifadesiyle, bu melekler istisna edilmiştir.

Ayetteki, "O gün Rabbinin Arşını, onların üstünde bulunan sekiz (melek) yüklenir" ifadesi ile İlgili şöyle birkaç mesele var:

Birinci Mesele

Bu "Arş" "Arş'ı yüklenenler..."(Mü'min,7) ve "Meleklerin, Arşın etrafında dönüp dolaştıklarını görürsün"(Zümer,75) ayetlerinde bahsedilen Arş'dır.

İkinci Mesele

"Onların üsfünde... "ifadesindeki, "Onların" kelimesi kime racidir, kimleri gösterir? Bu hususta da iki İzah yapılmıştır:

1) Doğruya en yakın olan görüşe göre bununla, "göğün kenar bucağında olan o meleklerin üstünde..." manası kastedilmiştir. Bundan maksad, bu melekler ile Arş'ı yüklenen melekleri birbirinden ayırmaktır.

2) Mukâtil şöyle demektedir: "Bu, "Arş'ı taşıyanlar, onu kendilerinin, başlarının üstünde taşırlar" demektir. Zamirin raci olacağı şey getirilmezden önce zamirin getirilmesi caizdir. Bu tıpkı meselâ bir kimsenin,”Evinde hüküm verir" demesi gibidir.

Sekiz Adedinden Maksad

Üçüncü Mesele

Hasan el-Basrî'den nakledildiğine göre o, "Ben, onların, sekiz kişi mi, sekiz bin kişi mi, yoksa sekiz saf mı, sekizbin saf mı olduklarını bilemiyorum" demiştir.

Bil ki ayetin bu ifadesini, şu sebeplerden ötürü sekiz tane melek manasına almak daha uygun olur:

1) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in "Onlar bugün dörttürler. Kıyamet kopunca, Allah onları diğer bir dörtle takviye eder de, böylece sekiz olurlar" değiği rivayet edilmiştir. Yine rivayet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bunlar sekiz melek olup, ayaklan yedinci kat yerin dibindedirler. Arş ise bunların başı üstündedir ve onlar, gözlerini yummuş olarak, Allah'ı tesbih ederler."

Bu meleklerin kimisinin aslan, kimisinin öküz, kimisinin de kerkenes kuşu şeklinde oldukları ileri sürülmüştür. Şehr b. Harşed'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bunlardan dördü, "Ey Rabbimiz, Seni tesbih eder, Sana hamdederiz. Gücün yetmesine rağmen affettiğin için, hamd Sana aittir" diye tesbih ederlerken; diğer dördü de, "Ey Rabbimiz, Seni tesbih eder, Sana hamdederiz. Bilmene rağmen, onca sabrından ötürü hamd sana mahsustur" diye tesbih ederler."

2) Ayetteki bu kelimeyi, sekiz şahıs manasına almak, sekiz bin manasına almaktan daha uygundur, çünkü ilgili lafız "sekiz") kesin olarak ifade etmektedir. Binâenaleyh lafzın doğru olması için, artık "sekizbin" demeye ihtiyaç yoktur. Bu durumda lafız, kendisinde "sekizbine" delalet bulunmaksızın, "sekiz şahsa" delalet etmektedir. Dolayısıyla, bunu birinci manaya almak vacib (gerekli) olur.

3) Ayet, korkutma ve işin büyüklüğünü anlatma sadedindedir. Binâenaleyh ayetin bu ifadelinden, "sekiz bin melek" yahut "sekiz saf melek" gibi manalar kastedilmiş olsaydı, bu korkutmanın iyice yapılabilmesi için, böyle denilmesi, yani açıkça ifade edilmesi gerekirdi. Şu halde, böyle söylenmediğine göre, bu ayetle sekiz meleğin kastedildiğini anlıyoruz.

Müşebbihe'ye Cevap

Müsebbibe şöyle der: "Eğer Allahü teâlâ, Arş'da olmasaydı, Arş'ı taşımak abes ve faydasız bir iş olurdu. Hele de bu husus,"O gün sizler (huzura) arzolunacaksınız" (Hakka, 18) ayetiyfe te'kîd edilmişken... Çünkü arz, ancak İlah'ın Arş'ında (tahtında) olması durumunda söz konusu olur."

Ehl-i tevhid, buna şöyle cevap vermişlerdir: "Bu ifadeyle, Allahü teâlâ'nın, Arş'ında oturucu olduğunun kastedilmiş olması imkansızdır. Çünkü Arş'ı taşıyan, Arş'da olanı da taşıyor demektir. Eğer Allah Arş'da olsaydı, meleklerin O'nu da taşımış olması gerekirdi ki böyle şey olamaz, bu imkansızdır. Çünkü bu, Allahü teâlâ'nın, Kendisini taşıyan o meleklere muhtaç olmasını ve onların Allah'dan daha güçlü-kuvvetli olmalarını gerektirir ki bunların böyle olduğuna inanmak apaçık bir küfürdür. Dolayısıyla burada mutlaka bir te'vil yapılması gerektiğini anlıyor ve şöyle diyoruz:

Allah'ın Hakimiyetinin Anlatımı

"Ayetin ifadesinin bu şekilde gelişinin sebebi şudur: Allahü teâlâ insanlara, bilip-alışık oldukları üslublarla hitap etmiştir. Böylece mesela, Kendisi adına, kullarının ziyaret edeceği bir ev (beytullah - Allah'ın evi) yaratmıştır. Halbuki Kendisi orada oturuyor değildir. Allah, böyle şeyden münezzehtir. Yine Allah, o Beytullah'ın bir köşesine, bir taş koydurmuştur. Bu da, O'nun yeryüzündeki sağ eli mesabesindedir. Çünkü insanların başkanlarına, sağ elini öpmek suretiyle saygı göstermeler), adetlerinden ve yapageldikleri şeylerdendir. Yine Allahü teâlâ kulları üzerinde "halaza" melekleri görevlendirmiştir. Bu, Allah Sübhânehû ve Tealâ'nın, unutabilmesinden ötürü değildir. Fakat bütün bunlar, alışılagelmiş ve bilinen şeylerdir. Yine aynen bunun gibi, padişah, adamlarını hesaba çekmek istediğinde, bir kürsü (taht) üzerinde oturur ve böylece yardımcıları, tahtının etrafında dururlar. İşte tıpkı bunun gibi Allahü teâlâ da kıyamet günü, bir Arş bulundurur. Melekler de orada yer alır, o Arşın etrafında dönmeye başlarlar. Bütün bunlar, Cenâb-ı Hak, o Arş üzerinde oturduğu ve ona muhtaç olduğu için değildir. Aksine Beytullah (Ka'be) ve etrafındaki tavaf hususunda daha önce anlattığımız temsili bir manadan ötürüdür.

Huzur-u ilahî'de Hesap

17 ﴿