19

"(Bana) şu hakikat de (vahyedilmiştir): Allah'ın kulu, O'na ibadet için namaza kalktığı zaman, nerdeyse onlar, etrafında keçeler (gibi tortop) oluyorlardı".

Bil ki, bu ayette geçen, "Allah'ın kulu" ifadesiyle, herkesin görüşüne göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kastedilmiştir. Sonra, Vahidî: "Bu ifade, cinlerin söylediği şeyler cümlesinden olup, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahyedilenler cümlesinden değildir. Çünkü, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendisinden, gaib sigasıyla nakilde bulunması uygun düşmez" der. Halbuki bu, uzak bir ihtimal sayılamaz. Nitekim Cenâb-ı Hak, (aynı minval üzere) "O günde Allah müttakileri Rahman olan kendisine doğru heyet halinde toplar, hasreder..." (Meryem, 85) buyurmuştur. Ulemanın ekserisi, bu ifadenin, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahyedilenler cümlesinden olduğunu söyleyerek şöyle demişlerdir: "Çünkü, eğer bu, cinlerin sözü cümlesinden olmuş olsaydı, o zaman, cinlerin sözünün arasına, cinlerin sözünden olmayan bir şeyin bulunması, nazmın setim olması keyfiyetinden uzak ve bozuk bir şey olmuş olurdu.

Böyle bir ihtilafın faydası şudur: Bu ifadeyi, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahyedilenler cümlesinden kabul edenler, başındaki elif edatının hemzesini meftun; cinlerin sözü cümlesinden kabul edenler ise, onu kesreli okumuşlardır. Şimdi biz bu ayeti, her iki görüşe göre tefsir edelim:

Bunun, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahyedilenler cümlesinden olduğunu söyleyenlere göre, fiilindeki zamir, kime racidir? Bu hususta şu üç izah yapılabilir.

a) Cinlere... Buna göre, (......) ifadesinin manası, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, cinler kendisine geldiği sırada, sabah namazını kılmak için namaza kalkışı kastedilerek, "ibadet etmek üzere kalktı.." şeklinde olur. Böylece, o cinler, o kıraati dinlerken, adeta onlar, keçe gibi oluyorlardı. Yani, gördükleri o ibadetten ve ashabının Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, ayakta, rükûda, secdede uyuşundan; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in okuduğu Kur'ân'dan.. dolayı hayrete düşerek, birbiri üzerine binmiş, üst üste istiflenmiş gibi oluyorlardı. Çünkü onlar, benzerini görmedikleri bir şeyi görmüş ve benzerini duymadıkları bir şeyi dinlemişlerdi.

Resule Düşmanlık

b) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e müşriklerin putlara ibadet edişlerine muhalif olarak, bir olan Allah'a İbadet inancı ile gelince, müşrikler, onun aleyhine birbirlerine destek vermek ve Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in düşmanlar ile yardımlaşmak için, adeta nerdeyse birbirine giriyor ve bu hususta yardımlaşıyorlardı.

c) Katâde'ye ait olan bu görüşe göre ayetin manası şudur: "Allah'ın kulu yani Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkınca, insanlar ve cinler, birbirine girdiler; getirdiği o hak çürütmek ve Allah'ın nurunu söndürmek için, onun aleyhine olarak, bir araya geldiler. Ama Allah ancak, ille de o peygambere yardım etmeyi ve onu, kendisine düşmanlık edenlere galip getirmeyi dilemişti.

Ama bu sözün, cinlerin söylemiş olduğu ifadeler cümlesinden olduğunu söyleyenlere göre de, yine bu iki izah yapılabilir.

Libed

(......) kelimesine gelince, bu kelime, (Libde) kelimesinin çoğulu olup, "birbiri üzerine katlanıp dolanarak keçelenmiş olan şey"e denilir. Bir şeyi adamakı ve iyice kendisine yapıştırdığın her şeyi ifade etmek için de, bu kökten olmak üzere (Lebbede) fiili kullanılır. Yine döşenen mefruşata verilen lübûd kelimesi de bu kelimeden türemiştir. Arşlarım, iki omuzu arasında bulunan keçelenmiş yelesine de ismi verilir.

Şair Zübeyrin şu mısraları da bu anlamdadır:

"Tepeden tırnağa silahla donanmış, elinde yayı... Adeta keçeleşmiş ellerindeki tırnaklan ve pençeleri de, kesilip düzeltilmemiş..."

Bu kelime, lâm'ın dammesiyle lübeda şeklinde okunmuştur ki, müfredi olan (......) kelimesi (......) anlamındadır. Yine, (......) kelimesinin çoğulu olarak (Lubbed) şeklinde de okunmuştur. Tıpkı, (......) kelimesinin çoğulunun (......) şeklinde de gelmesi gibi. Aynı şekilde (......) kelimesinin çoğulunun (......) gelmesi gibi, (......) kelimesinin çoğulu olmak üzere lâm ve bâ'nın dammesiyle şeklinde de okunmuştur.

Abdullah Terkibindeki İncelik

Buna göre şayet, "Allahü teâlâ niçin, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Allah'ın kulu diye isimlendirdi de, onu, Allah'ın Resulü veya Allah'ın nebisi diye zikretmedi?" denilirse, biz deriz ki: Bu böyledir, çünkü bu söz, eğer Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahyolunanlar cümlesinden ise, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tevazuuna yakışan, kendisini kulluk vasfıyla zikretmesidir. Eğer cinlerin kelamından ise, o zaman mana şöyle olur: Allah'ın kulu, Allah'a ibadet ile meşgul olduğunda, yaptığı bu iş akla uygun olmasına rağmen, bu kafirler niye onu bundan men etmek için bir araya toplanıp bu hususta çaba sarfediyorlar?

Yalnız Allah'a Kulluk

19 ﴿