5

"Rabbin için sabret"

buyurarak izah etmiştir. Bil ki, ayetteki, "bürünen" ifadesini, bu tür sıfatlarla tavsif edilme anlamına almak, caizdir, mümkündür. Çünkü, Araplar bir kimseyi, kusurlardan beri olmakla nitelediklerinde "Falanca, yakası ve eteği tertemiz olan bir kötü huytarla nitelediklerinde ise, "Falanca, kirli elbiselidir" derler. Nitekim, Şair de,

"Mervan ve oğlu gibi, hiç bir baba ve oğul yoktur. Çünkü Mervan, övgüyü ve yüceliği, kendisine bir cübbe ve rida, elbise edinmiştir" demiştir.

Bu kinayenin güzel oluşu sadedinde de şu iki izah yapılabilir:

1) Çünkü elbise, tıpkı, insandan ayrılmayan bir şey gibidir. İşte bundan dolayıdır ki, Araplar, "elbise" kelimesini, bizzat insanın kendisini ifade için, kinaye olarak kullanırlar. Nitekim Arapça'da "Övpü, onun dış elbisesinde; iffet de, onun İş elbisesindedir" anlamında, denilir.

2) Genel olarak, içi temiz olanın dışt da temiz olur.

b) Cenâb-ı Hakk'ın, "elbiseni de temizle" ifadesi, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, peygamberlik öncesi yaptığı günah ve hatalardan sakınmayı emreden bir ifadedir. Bu mana, Cenâb-ı Hakk'ın, "Belini çatlatan yükü (günahı) da senden indirdik" (inşirah. 2-3) ayetini, câhiliyyede işlenilen günahlar anlamına hamledenlere göredir.

c) Muhammed Ibn Arefe en-Nahvî bu ifadenin manasının, "Hanımlarını temizle" şeklinde olduğunu; bazan, Arapça'da, "elbise" ifadesiyle, kadınların kastedildiğini, nitekim bu manada Cenâb-ı Hakk'ın, "Onlar sizin için bir elbise; siz de onlar için bir elbise..."(Bakara, 187) buyurduğunu söylemiştir. Ama bu tevil, uzak bir İhtimaldir. Çünkü bu izaha göre, ayetin, kendinden öncekilerle münasebeti güzel şekilde sağlanamaz.

Rüez

Bu ifadeyle ilgili olarak birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Alimler, (......) kelimesi hakkında şu izahları yapmışlardır:

1) El-Utbî şöyle der: "er-ruczu" azab anlamına gelir.

Nitekim Cenâb-ı Hak, "Eğer bizden o azabıkaldinrsan..." anlamına, (Araf, 134) buyurmuştur. Cenâb-ı Hak, şeytanın hile ve tuzaklarını, ilahi azaba sebep olduğu için "er-ruczu, er-riczu" diye adlandırmıştır, yine aynı manadan dolayı, putlarda "er-riczu, er-ruczu" adını almışlardır. Binâenaleyh, bu görüşe göre bu ayet, her türlü masiyyetten, sakınmanın farz olduğuna delalet etmiş olur. Bu görüşe göre burada şu iki ihtimali mana verilebilir:

a) Cenâb-ı Hakk'ın, cümlesinin anlamı, "Seni, azaba ve isyana götürecek olan herşeyi terket" şeklinde olur ki, kelamın takdiri, yani, "Neticesi azab olan şeyleri terket.." şeklindedir. Bu takdire göre bu demektir ki, kelimenin başından muzaf terkedilmiştir.

b) "Bir şeyi, yakınındaki ve kendisine bitişik olan şeyin adıyla adlandırmak" üzere, azaba götüren şeye, "azab" ismi verilmiştir.

2) Rucz, çirkin ve kazurat olan şeyleri ifade eden bir kelime olup, bu kelime, buna göre rics (pislik, murdar) anlamını taşımış olur. O halde, ifâdesi, "Mekârim-i ahlâk, iyi huylar" hususunda efradını cami, külü, genel bir ifade olmuş olur. Buna göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sanki, "Kabalığı, sefihliği ve bütün çirkin şeyleri bırak, bu tür şeylere başvuran o müşriklerin huylarıyla huylanma..." denilmek istenmiştir ki, bu mana, Cenâb-ı Hakk'ın, (Mûddesir, 4) ifâdesini "huyunu güzelliştir, nefsini günah ve çirkin şeylerden arındır" şeklinde tefsir edenlerin yorumuna uygun düşer.

Nebiler Günah İşler Mi?

Peygamberlerin de günah işleyebileceklerini söyleyenler, bu ayete tutunarak şöyle demişlerdir: "Şayet peygamberler de günah işlemeselerdi, kendilerine, "kötü şeyleri, günahları bırak.." denilmek suretiyle, onlara bu yasaklanmazdı.." Buna şu şekilde cevap verebiliriz: Ayetteki bu ifade ile, onların bu işi (günahsız oluşu işini) devam ettirmeleri, manası kastedilmiş olup, bu tıpkı bir müslümanın "Beni hidayete erdir" dediği zaman (Fatiha, 5) bunun anlamının, "Biz hidayet üzere değiliz, o halde bizi hidayete erdir" şeklinde olmayıp, tam aksine, bundan kastedilen mananın, "Bizi bu hidayet üzere sabit kadem kıl..." şeklinde olması gibidir. İşte, mevzubahis ayette de durum böyledir.

Üçüncü Mesele

Hafs'ın rivayetine göre Asım, bu kelimeyi bu sûrede, râ'nın dammesi ile, diğer sûrelerde ise râ'nın kesresi ile bu okurken, geriye kalan kıraat imamları ile, Ebû Bekir'in rivayetine göre Asım, kesre ile Yakûb da, damme ile (......) şeklinde okumuşlardır. Ferrâ, "Bunlar, aynı manaya gelen iki kullanıştır" demektir. Halil'in kitabında ise, râ'nın dammesi ile er-ruczu "putlara ibadet etmek", râ'nın kesresi ile er-riczu ise, "azâb" anlamına gelir. Şeytanın vesveselerine de er-riczu denilir. Ebû Ubeyde de, bu iki lehçenin en fazla yaygın olanının ve çokça kullanılanın, râ'nın kesresi ile er-riczu olduğunu söylemiştir.

Minnetçi Olma

5 ﴿