4

"İnsan zanneder mi ki, herhalde biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getirmeyeceğiz? Evet, biz parmak uçlarını bile derleyip iade etmeye kadiriz".

Bu ifadelerle ilgili birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Alimler, kasemin cevabının ne olduğu hususunda da şu izahları yapmışlardır:

1) Ulemanın ekserisinin görüşüne göre kasemin cevabı mahzuf olup, bu da, "Elbette o, öldükten sonra diriltilecek" ifadesidir. Cevabın böyle olduğunun delili de, "İnsan zanneder mi ki, biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getirmeyeceğiz?" ifadesidir.

2) Hasan el-Basrî, bu yeminin, (......)'den ötürü yapıldığını söylemiştir.

3) Doğruya en yakın olan görüşe göre, bu, bir kasem değil, tam aksine yemin etmemeyi ifade eden bir ifadedir. Binâenaleyh o, cevaba muhtaç değildir. Buna göre Cenâb-ı Hak adeta, "Şundan dolayı şuna, şuna... yemin etmem.. Ne var ki sana, "O insanın, Benim onun kemiklerini bir araya getiremeyeceğimi sanar mı?" diye sorarım.

Nüzul Sebebi

Meşhur olan görüşe göre, ayette yer alan "insan" kelimesi ile muayyen bir kimse kastedilmiştir. Rivayet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haklarında,"Allahım, iki kötü komşunun sen haklarından gel" demiş olduğu, Ahnes Ibn Şureyh'in damadı Adiy Ibn Ebi Rebia, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, "Ey Muhammed, bana kıyametten bahset. Ne zaman olacak ve hali nasıl olacak?!" dedi de, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona, kıyametten bahsedip, onun hallerinden haber verdi. Bunun üzerine Adiyy, "Ey Muhammed, o günü gözümle görsem bile, seni tasdik etmem ve sana inanmam... Allah, o kemikleri nasıl bir araya toplayacak?!" dedi de, işte bunun üzerine bu ayet nazil oldu.. İbn Abbas da, "Cenâb-ı Hak buradaki "iman" sözüyle, Ebû Cehil'i kastetmiştir" derken, bir grup kelamcı, "Hayır, bu ifade ile, öldükten sonra dirilmeyi inkar eden herkes kastedilmiştir" demişlerdir.

Üçüncü Mesele

Katade, meçhul olarak, (......) şeklinde okumuştur. Buna göre mana, "O kâfir, darmadağınık olup, toprak haline gelerek parçaları başka şeylerle karışıp, böylece de onu rüzgarlar, herbir parçasını yerin uzak köşelerine savurduktan sonra, o kemiklerin yeniden bir araya gelmesinin mümkün olmayacağını mı sanıyor?" şeklinde olur. Cenâb-ı Hak, buna cevaben, buyurmuştur. Ki, bu kelime, olumsuzdan sonra gelen müsbeti ifade eden bir kelime olup, müsbet olan şey de, o kemiklerin bir araya getirilmesidir. Buna göre adeta, "Evet, O, onları bir araya getirecektir" denilmek istenmiştir.

Ayetteki, (......) ifadesiyle ilgili olarak şu iki izah yapılmaktadır:

1) Meşhur olan izaha göre, bu kelime, (......) fiilin failinden hal olup, buna göre mana, "O kemiklerin tümünü bir araya getirmeye ve ilk haline döndürmeye gücü yetenler olarak, o kemikleri toplayacağız!" demek olur. Bence, bu izahın yapılması durumunda şöyle bir problem ortaya çıkar: Halin zikredilmesi, ilgili işin, o hal üzerine değil başka bir hal üzerine de olabilmesi düşünüldüğünde uygun olur. Nitekim sen, "Zeyd'i, binmiş olarak gördüm" dersin. Çünkü, Zeyd'in binmemiş olarak görülmesi de mümkün.. Burada, Cenâb-ı Hakk'ın, o kemikleri bir araya getirmesi, ona kadir olduğu düşünüldüğü zaman mümkündür. Binâenaleyh, bu kelimeyi hal kabul etmek, vazıh olan şeyi yeniden beyan etme gibi bir şey olur ki, bu caiz değildir.

2) Ayetteki takdir, "Biz, onun parmaklarını, ta baştan, yani madde-i asliyyesi yok İken bir araya getiren kadirler idik.. Binâenaleyh, bizim, sonuçta (ahirette) de, bu bir araya getirmeye kadir olan zat olarak kalmamız gerekir" şeklindedir. Bu kelime şeklinde de okunmuştur. Buna göre kelamın takdiri, "Ve Biz, kadiriz" şeklinde olur.

Parmak Uçlarını Bile Düzenleme

Ayetteki, "Parmak uçlarını bile dileyip iade etmeye..." ifadesiyle ilgili olarak şu izahlar yapılabilir:

1) Cenâb-ı Hak burada, (......) kelimesiyle diğer azaların da bir araya getirileceğine dikkat çekmiş olup, buna göre kelamın takdiri, "Biz, o insan toprak olduktan sonra, onun parmaklarını, başlangıçtaki gibi yapmaya kadiriz.." demektir ki, bu da, bir şeye en başında (ibtidâen) kadir olan kimsenin, sonunda ve yeniden yaratmada da buna kadir olmasını gerektirir. Cenâb-ı Hak burada, özellikle "parmak uçları" kelimesini getirmiştir. Çünkü parmak uçları, insanın yaratılışının en son, en çok detaylı olan kısmıdır.

Buna göre, adeta, "Biz, küçük ve ince, hassas olmalarına rağmen, parmak uçlarını (parmaktaki kemikleri) birbirine eklemek suretiyle, ta başlangıçtaki gibi noksansız, herhangi bir farklılık olmaksızın bir araya getirmeye kadiriz. Hal böyle iken, ya büyük kemikler hakkında ne söyleyebilirsiniz ki?!.." denilmiştir.

2) Bu, "Evet Biz, parmak uçlarını bir araya getirmeye kadiriz. Yani, (bu dünyada) o parmak uçlarını, el ayasıyla beraber, tıpkı devenin ayağı gibi kendisinde hiçbir yarığın bulunmadığı halde-, dümdüz, tek parçadan ibaret bir satıh haline getirmeye kadiriz. Böylece de, yazı yazma, terzilik ve parmaklar yardımıyla yapılan diğer ince işler gibi, güzel şeyler yapma imkanını bulamaz" demektir. Birinci görüş doğruya daha yakındır.

Kafir Kendisini Bekleyen Ahireti İnkar Eder

4 ﴿