6"Kıyamet günü de ne zamanmış" diye sorar" buyurmuştur ki bu, "Kıyamet günü ne zaman?" demek suretiyle, kıyametin vukuunu imkansız görerek, böylece de işi yokuşa sürerek böyle bir soru sorar.." anlamında, bunun bir benzeri de, mesela, "Onlar bu va'd, yani kıyamet ne zamandır" derler.." (Yasin, 46) ayetidir. Bil ki, öldükten sonra dirilmeyi inkar, bazan, şüpheden, bazan da şehvetten kaynaklanır. Şüpheden kaynaklanan inkara gelince bu, Allahü teâlâ'nın (Kıyame, 3) ayetiyle anlattığı şey olup, bunun izahı şudur: Bunun açık şekli şudur: "(O kimse şunu demek ister): İnsan, bu bedenden ibarettir. Binâenaleyh öldüğünde, bedenin herbir parçası darmadağın olur. Derken, bu parçalar, toprağın parçalan ve diğer şeylerle karışır. Ve, yeryüzünün doğusuna ve batısına dağılıp gider. Binâenaleyh artık bu safhadan sonra, bu parçaları diğer parçalardan ayırmak ve ayıklamak muhaldir. Bu sebeple de, öldükten sonra dirilme de imkansız olur!" Bil ki bu şüphe şu iki bakımdan sakıt olur: 1) Biz, insanın, bu bedenden ibaret olduğunu kabul etmiyoruz. Binâenaleyh, niçin, "İnsan, bu bedeni idare eden şeydir. Bu sebeple, bu beden bozulduğunda, o, eskiden olduğu gibi, diri olarak kalakalır.." denilemesin?! Bu durumda da, Allah, bu canlı kalan insanı (ruhu), Allah'ın dileyip istediği herhangi bir bedene göndermesi mümkündür. Bu görüşe göre, bu suâl sakıt olur. Bu ayette de, buna bir işaret vardır. Çünkü Allahü teâlâ, "Nefs-i Levvâme"ye yemin etmiş, daha sonra da, "insan zanneder mi ki, hiç onun kemiklerini toplayıp bir araya getirmeyeceğiz"(Kıyame, 3) buyurmuştur ki bu, nefs ile bedenin ayrı ayrı şeyler olduğunu açıkça beyan etmektedir. 2) Farzedelim ki insan, (sizin de dediğiniz gibi), bu bedenden ibarettir. Ama, niçin siz, "Bedenin her bir parçası, darmadağınık olduktan sonra, artık onu bir araya getirmek mümkün değildir" dediniz? Bunu diyemezsiniz, çünkü Allahü teâlâ, bütün cüz'iyyâtı bilendir. Dolayısıyla, bu demektir ki O, meselâ Amr'ın bedeninin falanca parçasının nerede olduğunu da biliyor demektir; Allah, bütün mümkinata kadir. Bu terkib (beden) de, mümkinat cümlesindendir. Aksi halde, ta baştan var olmazdı. Dolayısıyla, Allah'ın, bunu yeniden terkib etmeye muktedir olması gerekir. Şimdi, Cenâb-ı Hakk'ın, bütün cüzleri bilen bir alim, bütün mümkinata güç yetiren bir kadir olduğu sabit ve kesin olduğu sürece, bu meselede herhangi bir problem kalmaz. İkinci kısma, yani şehvetine binaen öldükten sonra dirilmeyi inkar edenin bu inkarına gelince, bu da, "Fakat insan, Önündeki o kıyameti yalanlamak diler..." ayetiyle anlatılan husustur. Ki bu, "Karakterinin, şehevi şeylere yönelmeye ve lezzet veren şeyleri çokça yapmaya meyleden o insan, bu maddi lezzetler boğazındı kalmasın, zevki engellenmesin diye, haşr'i, neşr'i ve öldükten sonra dirilmeyi kabule yanaşmıyor. Böylece de, alay ederek, hafife alarak, "Kıyamet günü ne zamandır!?" diye diye, hep inkarcı kalıyor. Daha sonra Cenâb-ı Hak, kıyametin alametlerine yer vermek üzere şöyle buyurmuştur: |
﴾ 6 ﴿