19"Sonra onu açıklamak da Bize aittir". Bu ayetle ilgili şöyle iki mesele var: Bu ayet, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Cebrail (aleyhisselâm) ile birlikte okuduğuna, ilme olan düşkünlüğünden ötürü, tam o okuduğu sırada, okunan (gelen) ayetlerin müşküllerini ve manalarını Cebrail (aleyhisselâm) e sorduğuna delalet eder. İşte bundan dolayı, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, her iki husus da yasaklanmıştır: Cebrail (aleyhisselâm) ile birlikte okuması, "Öyleyse Biz onu okuduğumuz vakit, sen onun okunuşuna uy" (Kıyame, 18) ayetiyle; bu esnada ayetlerin izahını sorması da, "Sonra onu açıklamak da Bize aittir" ayetiyle yasaklanmıştır. Gerekli açıklamanın, hitab (söyleme) vaktinden bir müddet sonra da yapılabileceğini söyleyenler, bu ayeti delil getirmişlerdir. Ebu'l-Huseyn buna, şu iki şekilde cevap vermiştir: 1) Ayetin zahiri, açıklamanın hitab vaktinden sonraya bırakılmasının zorunlu (vacib) olmasını gerektirir. Halbuki siz (ehl-i sünnet) bunun vacib olduğu görüşünde değilsiniz. 2) Bize (Mu'tezile'ye) göre, ayetin lafzından kastedilen mananın bu olmadığını ihsas ettirmek için lafza, zahirinin gerektirdiği şeyin (hususların) eklenmesi gerekir. Fakat tafsilatlı izahın, sonraya bırakılması mümkündür. Binâenaleyh ayetteki bu beyan (açıklama), sonraya bırakılan ayrıntılı izahtır. Kaffal, bu hususta şöyle bir üçüncü izahta bulunmuştur: "Hak teâlâ'nın, "Sonra onu açıklamak da Bize aittir" ayeti, "Sonra Biz sana, onun açıklanması işinin Bize ait olduğunu haber veririz" manasınadır. Bunun bir benzeri de, "Köle azad etmek (...) sonra da iman edenlerden ... olmak"(Beled, 17) ayetidir. Birincisine şöyle cevap verebiliriz: Ayetin lafzı, beyanın (açıklamanın) ertelenmesinin vücubunu (zorunlu olduğunu) değil, aksine beyanın vücubunun te'hirini (sonraya bırakılmasını) gerektirir. Bizim görüşümüz zaten böyledir. Çünkü beyanın vücubiyyeti, ancak ihtiyaç duyulduğunda söz konusu olur. İkincisine de şöyle cevap veririz: Bu ayetin başına "sümme" (sonra) edatı, mutlak açıklama hususunda gelmiştir. Dolayısıyla mutlak açıklama, hem kısa, hem tafsilatlı beyanı (açıklamayı) içine alan bir ifadedir. Kaffâl'ın izahı da, ayetin zahirini bir delil olmadan terk olduğu için, zayıftır. Hak teâlâ'nın, "Sonra onu çîklamak da Bize aittir" ifadesi, kısa (öz) açıklama işinin Allahü teâlâ'ya vacib olduğuna delalet eder. Fakat biz ehl-i sünnete göre bu, va'di ve lütfü gereği; Mu'tezile'ye göre ise hikmeti gereği O'na vacibtir. |
﴾ 19 ﴿