2

"Şüphesiz Biz, insanı, karışık bir damla sudan yarattık. Onu imtihan ediyoruz. Bu sebeple onu işiüci, görücü yaptık".

Bu ayetle ilgili olarak şöyle birkaç mesele var:

Emşac

"Meşe", arapçada, "karışma" manasınadır. Nitekim birisi birşeyi karıştırdığı zaman, fiili kullanılır. O halde, "emşac", "karışan şeyler" demektir. İbnü'l-Arabî, bu kelimenin müfredinin,şekillerinde olduğunu söylemiştir. Arapça'da, birşeyi birşeye karıştırdığında, tıpkı ‘halit" denildiği gibi "meşîc" de denilir, yine "karışmış" manasında, "mahlut" denildiği gibi, "memşûc" da denilir. Huzelî bir beytinde şöyle der:

"Okun yüzü ile, okun iki ucundaki gezi, hedefe isabet edemeyip, sadece azıcık kana bulaştı." O, bu beyti ile, oku "hedefine isabet etmeme ve ucundaki tüyü ile ucunun ufacık bir kan ile karışmakla" tavsif etmiştir. Keşşaf sahibi, "emşâc"ın, müfred olup, cemî olmadığını; delilinin ise bunun, müfred bir kelimenin sıfatı olduğunu, o müfred kelimesinin "nutfe" olduğunu; ve yine mesela "nutfetun meşîcun" dendiğini, dolayısıyla da "emşac" kelimesinin, "meşîc"in çoğulu olduğunun söylenemeyeceğini, aksine bu iki kelimenin de, müfred oluşta birbirine denk kelimeler olduğunu ve mesela bu ifadeye benzer ifadelerin de "bir bölüm - bir tomar" demek olan, (eski elbise) ve (esen büyük sahra) gibi ifadeler olduğun söylemiştir.

Karışım Halinde Nutfe

Alimler "nutfe" (meni)nin "karışık" olmasının ne demek olduğunda çeşitli izahlar yapmışlardır. Bu cümleden olarak ekserisi bunun, tıpkı, "O, babanın sulbü ile ananın sinesinden çıkar"(Tarık,7) ayetinde ifade edildiği gibi, erkeğin nutfesinin (menisinin), kadının nutfesi (menisi) ile karışma demek olduğunu söylemişlerdir. Mesela Ibn Abbas (radıyallahü anh), "Bu erkeğin beyaz ve kalın suyunun kadının sarı ve İnce suyu ile karışması demektir. Bu iki su birbiriyle karışır ve bundan çocuk meydana gelir. Binâenaleyh sinirler, kemikler ve çocuktaki güç-kuvvet, erkeğin suyundan (menisinden), et ve kan ise kadının menisinden oluşur" demiştir.

Mücahid de, bu kelime ile nutfenin renginin kastedildiğinin sarı olduğunu söylemiştir. Abdullah (b. Mes'ûd) (radıyallahü anh) ise, bu ifadeyle, çocuktaki damarların kastedildiğini söylemiştir. Hasan el-Basrî de, ayetin manasının, "kan" ile, yani "hayız kanı ile karışmış nutfe" şeklinde olduğunu; çünkü kadının suyunun, erkeğin suyu ile karşı karşıya gelip de kadın hamile kaldığında, bu nutfenin, kadının hayzını engellediğini, dolayısıyla nutfenin hayız kanına karıştığını söylemiştir. Katade de, "emşâc"ın o suyun öncs hayız kanıyla karışıp, sonra "alaka", sonra da "mudga" (bir lokma et parçası) olması demek olduğunu söylemiştir. Bütün bu görüşlerden, "emşâc"ın, bir cismin bir sıfattan bir sıfata, bir halden başka bir hale geçmesi manasına geldiği anlaşılmaktadır. Bazı kimseler de şöyle demişlerdir: "Allahü teâlâ, o nutfeye insandaki sıcaklık, soğukluk, nemlilik ve kuruluk gibi, mevcut olan tabiî fılrt bir karışımı meydana getirmiştir. Dolayısıyla ayetin takdiri, "Karışım halinde bir nutfeden" şeklindedir. O halde bu demektir ki burada, muzaf olan "zate" kelimesi mahzuftur." Bu kelimeyle ilgili olarak yapılan açıklamalar, burada tamamlanmıştır.

Bazı alimler de şöyle derler: "Bu görüşlerden en uygunu, ayetteki ifade ile, erkeğin ve kadının nutfelerinin (menilerinin) karışmasının kastedilmiş olduğunu söyleyen çörüştür. Çünkü Allahü teâlâ o nutfeyi, "emşâc" diye tavsif etmiştir. Halbuki nutfe, ' alaka" olduğunda, artık "nutfe" diye isimlendirilmez. Fakat bu delil, ayetin bu ifadesi ile, o nutfenin "toprak, su, hava ve ateş" ile karışık (emşâc) olduğunu söyleyen görüşü zedelemez.

İmtihan İçin Yaratılış

Ayetteki, "Onu imtihan ediyoruz" ifadesi ile ilgili olarak şöyle bir kaç mesel var:

Birinci Mesele

Bu ifadenin takdiri, "Onu imtihan etmek için.." şeklindedir. Bu tıpkı bir kimsenin, "Hakkını vermek için..." manasında, "Geldim, borcunu vereceğim" demesi gibidir. Yine, "Senden bağışta bulunmanı istemek için..." manasında "Geldim, senden bağış istiyorum" demesi gibidir. İşte ayetteki bu ifade de takdirindedir. Bunun bir bnezeri de, ayetidir. Bu da, takdirindedir.

İkinci Mesele

Ayetteki bu ifade, "hal" cümlesi olup, "onu imtihan etmek isteyenler olarak..." manasında, imtihan etmek isteyenler olarak onu yarattık" takdirindedir.

Üçüncü Mesele

Bu ayet hakkında şöyle iki görüş ileri sürülmüştür.

a) Ayette bir takdim-tehir var. Bunun takdiri, şeklindedir.

b) Böyle bir takdim-tehir olduğunu söylemeye gerek yok. Çünkü ayetin manası, "Biz o insanı bu karışık şeyden, öldükten sonra dirilmek için (ba's) için değil, aksine imtihan ve ibtila için yarattık" şeklindedir. Daha sonra Hak teâlâ, o insana, sayesinde, imtihanın yapılabileceği şeyleri verdiğini, bunların ise sem' ve basar (duyma ve görme) olduğunu belirterek, "Bu sebeple onu işitici, görücü yaptık" buyurmuştur. Buradaki semi-basar (işitici, görücü) ifadeleri, insanın anlayış ve temyiz kabiliyetinden bir kinayedir. Nitekim Hak teâlâ, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)'in, babasına "Niçin duymayan görmeyen şeylere tapıyorsun?" (Meryem, 42) dediğini nakletmiştir. Hem bazan semî (işitici, söz dinleyen) kelimesi ile, itaatkâr manası kastedilir. Nitekim Arap, "Başım gözüm üstüne, hemen..." der. Basir (gören) sıfatı ile de "bilen" manası kastedilir. Nitekim arapçada, "Bu işin erbabı, mütehassısı falancadır" manasında, denilir. Bazı kimseler de, "Aksine buradaki bu iki kelime ile, insanın o malum iki organı (gözü ve kulağı) kastedilmiştir. Allahü teâlâ insandaki duyu organlarının en kıymetlileri ve önemlileri bunlar olduğu için, Özellikle bu ikisini zikretmiştir" demişlerdir.

Doğru Yol İnsana Gösterildi

2 ﴿