11

"Peygamberlerin belli vakti geldiği zaman".

Bu ayetle ilgili iki mesele var:

Birinci Mesele

(......) kelimesinin aslı, (......)'dir. Bunun böyle olduğuna, şu birkaç şey de delalet eder:

1) Ebu Amr bunu, vâv ile (......) şeklinde okumuştur.

2) Bunun asıl kökü "vakt" kelimesidir.

3) Zammeli (ötüreli) olan ve zammesi lâzıme olan her vâv harfi, her zaman hemzeye çevrilir. "Kavim, tek tek (vuhdâra) namaz kıldı" deyişin, "Bunlar güzel ucûhlar (yani vucûhlar)" deyişin, dâr (ev) kelimesinin çoğulu olarak, deyişin bundandır. Bunun sebebi şudur: Zamme, vâv harfinin cinsindendir. Bu ikisi birleştiğinde iki benzer şey birleşmiş gibi olur ve (dile) ağır gelir. İşte bundan dolayı yâ harfinin kesresi de (dile) ağır gelir. Fakat Hak teâlâ'nın, (Bakara, 237) ayetinde, vav'a bedel hemze getirilmesi caiz olmaz. Çünkü burada vâv'ın zammesi "lâzıme" değildir. Baksana, gibi sözlerinde de vâv'a bedel hemze getirmen caiz değildir.

İkinci Mesele

Ayetteki "te'kid" ile ilgili iki izah vardır:

1) Bu, Mücâhid ve Zeccâcın görüşüne göre, o peygamberlerin, ümmetlerine karşı şahidlik için hazır edilecekleri (getirilecekleri) vaktin ortaya çıkarılması, getirilmesi manasınadır. Bu görüş zayıftır. Çünkü bu ayetlerdeki şeyler kıyametin vukuunun alametleri olarak sayılmaktadır. Buna göre adeta, "Şöyle şöyle olduğunda kıyamet kopacaktır" denilmek istenmiştir. "Onlara, kendisinde, ümmetlerinin aleyhine şehadette vakitte, "kıyamet koptu" diye beyanda bulunmuş olmalarının söylenmesi" buraya uygun düşmez. Çünkü, böylesi bir beyan dünyada da mevcuttur. Bir de, önce geçen bu üç ifade, yani "silinme, kaybolma; yarılıp açılma; dağların elenmesi", kıyametin kopması zamanına mahsus şeylerdir. Binâenaleyh, bu muayyen vakti belirleme (tevkît)in de, kıyametin kopması zamanına tahsis edilmesi gerekir.

2) Bu te'kît (tevkît) sözüyle, o vakti elde etme ve o vakti meydana getirme manası kastedilmşitir ki, bu da, lafza uygun bir manadır. Çünkü, kalıbı, mahiyetleri elde etmek için kullanılan bir kalıbtır. Binâenaleyh "tesvîd karanlığı elde etmek; "tahrik de, hareketi elde etmek için kullanılan bir kalıbtır Aynen bunlar gibi, te'kîd, tevkît de, o vakti elde etmek için kullanılmıştır. Sonra bu lafız da, bunun, hangi şeyin vaktini elde etmek için olduğuna dair bir beyan yer almamıştır. Bu, herkesin anlayışı her türlü yorum yapabilsin, her tarafa yönelsin, böylece de bu vakit hakkındaki dehşet ve bekleyiş çok ileri derecede olsun diye kayıtlanmamıştır. Binâenaleyh, bu ifâde ile, kendisinde ümmetlerinin aleyhine şehadette bulunacakları o vakit; kendisinde, mükafaat elde etmek için toplanacakları o vakit; Cenâb-ı Hakk'ında, "Muhakkak ki biz, hem kendilerine peygamber gönderilenlere, hem de peygamberlere soracağız..."(A'raf. 6) buyurduğu gibi, peygambere nasıl karşılandıklarından; ümmetlere de, peygamberlere nasıl karşılık verdiklerinden sorulacağı o vakit; ve, cenneti-cehennemi, arzolunmayı, hesaba çekilmeyi, mizahı ve kıyametle ilgili müşahede ettikleri tüm diğer hallerin tezahür edeceği vakid kastedilmiş olabilir; ki işte bu hususa Cenâb-ı Hak, "Kıyamet gününde, Allah'a İftira edenlerin yüzlerini simsiyah görürsün"(Zümer, 60) ayetiyte işaret edilmiştir.

11 ﴿