17"Sana Musa'nın haberi geldi değil mi? Hani Rabbin oha, Mukaddes Tuva Vadisi'nde, Firavun'a git, çünkü o pek azdı" diye nida etmişti". Bu ifadeyle ilgili birkaç mesele var: Birinci Mesele Bil ki bu kıssa ile, bundan önceki ayetler arasındaki ilgi ve münasebetin izahı şu iki şekilde yapılır: 1) Allahü teâlâ, kafirlerin, "Öyle ise bu ziyanlı bir dönüş" (Naziat, 12) diyerek istihza edecek kadar, dirilişi inkarda ileri gidip, ısrarlı olduklarını hikaye etmiştir. Bu istisna, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ağır geliyordu. İşte bundan dolayı Hak teâlâ, Hazret-i Peygamber (aleyhisselâm)'e teselli gibi olsun diye, Musa (aleyhisselâm)'nın kıssasını zikretmiş ve Firavunu hakka davet uğrunda onun çok meşakkatler çektiğini anlatmıştır. 2) Firavun, Kureyş kafirlerinden daha güçlü, askerce daha kalabalık ve iktidarca daha kuvvetli idi. Ama Musa (aleyhisselâm)'a karşı azgınlık yapınca, Allahü teâlâ onu, hem ahiret, hem dünya azabıyla yakaladı. Binâenaleyh, bu müşrikler de, eğer sana karşı azgınlıkta ısrar ederlerse, Allah onları da aynı şekilde yakalar ve ibret-i alem olacak bir ceza verir. İkinci Mesele Ayetteki, "Sana geldi mi?" ifadesi, "sana Musa'nın haberi gelmedi mi?" manasına olabilir ki bu "Bundan önce daha önce, sana bu haber (bilgi) gelmişti" demektir; yahut bu ifade, "Ona bu haber gelmemişti" manasına olabilir ki, bu manada, "Sana geldi mi?" denilebilir; yahut da, "Ben sana bunu haber veriyorum. Şüphesiz bunda, korkacak kimse için bir ibret vardır" manasına olabilir. Mukaddes Vadi: Tuva "El-Vadi'l-Mukaddes", "temiz ve mübarek vadi" demektir. Buradaki "Tuva" İle ilgili birkaç izah vardır: 1) Bu, Şam'da bir vadinin ismidir. Bu vadi, Allahü teâlâ'nın, 'Tur'a ve yazılmış kitaba yemin olsun ki..." (Tur,1) 2) Bu, İbranice, "Ey adam" manasınadır. Buna göre Hak teâlâ, sanki, "Ey insan (Musa), Firavun'a git..." demiştir. Bu, İbn Abbas (radıyallahü anh)'ın görüşüdür. 3) Bunun, "Allah ona, gecenin tuvasında, yani bir saatinde, "Firavun'a git..." diye seslendi" manasında olması da muhtemeldir. Çünkü sen, "Gecenin bir saatinden sonra sana geldim" manasında, dersin. 4) Bu, "İki kere mübarek kılınmış o mukaddes vadide..." manasına olabilir. Kıraat Farkları Nâfî, İbn Kesir ve Ebû Amr, bu kelimeyi nın dammesiyle ve tenvinsiz olarak (......) şeklinde; diğer kıraat imamları ise, tı'nın zammesiyle ve tenvinli olarak (......) şeklinde okumuşlardır. Ebû Amr'ın bunu tı'nın kesresiyle (......) ve "sena" vezninde (......) şeklinde okuduğu rivayet edilmiştir ki bu ikisi de, "tekrar edilen şey" manasına isimdirler. "Tayy", ikilemek-katlamak manasınadır. Buna göre "tûbâ", bereket ve tahdis bakımından ikilenmiş, iki kere mübarek ve mukaddes kılınmış demektir. Ferrâ, "Tuvâ, Medine ile Mısır arasında bir vadidir. Bunu munsarıf sayan der ki: Bu, kendisi ile müzekker olanı isimlendirdimiz, müzekker bir isimdir. Gayr-ı Munsarıf kabule den de, Amr ve Züfer kelimelerinde olduğu gibi, kendisinden (aslında) udul edilmiş bir kelime saymış olur" der ve sözüne şöyle devam eder: "Bunun munsarıf sayılması bana daha uygun geliyor. Çünkü, udul bakımından buna benzer başka bir şey görmedim, yani, "tuvâ"dan başka, "faile" vezninden "fuel" veznine udul edilen, başka vav-ya'lı bir isim bulamadım." Allah'ın Ezeli Kelâmı Ayetin takdiri, "Hatırla, hani Rabbi Musa'ya seslenmiş ve "Firavun'a git..." demişti" şeklindedir. Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh)'un kıraatında şeklindedir. Çünkü "nida" (seslenme) de, "kavi" (deme) manası vardır. Ama bu nida, ya kelâm-ı kadîmi (ezelî kelâmı) duyurmak suretiyle olur, yahut da o harfleri ve sesleri duyurmak suretiyle olur. Eğer bu, bu manada ise, Hazret-i Musa (aleyhisselâm), o duyduğu şeyin Allah'ın kelamı olduğunu nasıl anlamıştır? Bütün bu hususlar, Tahâ Sûresi'nin tefsirinde geçti. Altıncı Mesele (......) ayetler, Allahü teâlâ'nın, Musa (aleyhisselâm)'ya yaptığı ilk nidada, ona pek çok şeyler söylediğine delalet etmektedir. Meselâ, Taha Sûresi'ndeki, "Nida edildi ki: "Ey Musa, şüphesiz ben senin Rabbinim... Bizsana, büyük ayetlerimizi göstereceğiz. Firavun'a git, çünkü o azdı" (Taha, 11-24) ayetlerinde olduğu gibi. Böylece bu, buradaki, "Firavun'a git, çünkü o pek azdı" ifadesinde Cenâb-ı Hakk'ın Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya seslenişlerinden (nidalarından) biri olduğuna delalet eder. Yoksa bütün nidanın bundan ibaret olduğuna delalet etmez. Yine Taha Sûresi'ndeki ayetlerin anlatmak istediği şey, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın sadece Firavun'a değil, o bölgedeki bütün insanlara peygamber olarak gönderildiğidir. Fakat Hak teâlâ burada, sadece Firavun'dan bahsetmiştir. Çünkü onu dine davet etmek, o insanların hepsini davet etmek demektir. Tuğyan "Tuğyan", haddi aşmak, azgınlaşmak demektir. Fakat Hak teâlâ, burada Firavun'un hangi konuda tuğyan ettiğini beyan etmemiştir. İşte bundan dolayı, kimi müfessirler, buradaki "Tağfi" (tuğyan etti) fiilinin, "Allah'a karşı kibirlendi ve O'nu inkar etti" manasında olduğunu söylerlerken; diğerleri de, "Şüphesiz o, İsrailoğullarına karşı haddi aştı" manasını vermişlerdir. Bence en uğursuz olan ise, her iki mananın da söz konusu olduğunu söylemektir. Buna göre mana, "Firavun, Rabbini inkar ederek, halikına karşı; kendilerine tepeden bakıp, onları köle edinmek suretiyle de halka karşı haddi aşmıştır" şeklinde olur. Mükemmel manada kulluk, hem halika, hem de halka karşı doğru davranmakta yattığı gibi; haddi aşmanın (tuğyanın) en ilerisi de, Hâlık'a ve halka karşı kötü muameleyi birlikte yapmakta yatmaktadır. Fiavun'a Tebliğ Bil ki Allahü teâlâ, Firavun'a gönderirken, Hr. Musa (aleyhisselâm)'ya Firavun'a ne şekilde hitab edeceğini öğreterek, şu iki şeyi söylemesini telkin etmiştir: Birincisi: Hak teâlâ'nın şu ayetinin ifade ettiği husustur. |
﴾ 17 ﴿