12

"Halbuki sizin üzerinizde hakiki bekçiler, çok şerefli yazıcılar var. Onlar, ne yaparsanız bilirler".

Bu, onların haline şaşma manasınadır. Hak teâlâ sanki şöyle demektedir: "Siz, din gününü yalanlıyorsunuz. Halbuki o, hesab ve ceza (karşılık verme) günüdür ve sizinle vazifeli melekler, o kıyamet gününde, ona göre hesaba çekilesiniz diye yaptığınız herşeyi yazıyorlar." Bunun bir benzeri de, "Hem sağında, hem solunda oturan, onun amellerini tesbit etmekte olan İki de melek vardır. O bir söz söylediğinde, mutlaka yanında hazır (bunu duyan ve yazan) bir gözcü vardır" (Kaf, 17-16) ve "O (Allah), kulları üzerinde kahirdir (hükümrandır) ve sizin üzerinize hafaza (meleklerini) gönderir" (En'âm, 61) ayetleridir.

Sonra burada bir kaç bahis var:

Bekçi Meleklerin Varlığına İtiraz Edenlere Reddiye

Birinci Bahis: Kirâmen kâtibin (meleklerinin) hazır bulunması konusunda, bazı kimseler, bir kaç bakımdan tenkidde bulunmuşlardır:

a) Bu melekler, ya hava, ateş ve rüzgar gibi latif cisimlerden, yahut da galîz (katı) cisimlerden mürekkebtirler. Eğer latif cisimlerden mürekkeb iseler, şiddetli bir rüzgarın esmesi, eli hareket ettirme, elbise, kolunu hızla sallama veya mesela kamçı saltama gibi en ufak bir sebeb ile, bünyelerinin bozulması gerekir. Eğer katı cisimlerden mürekkeb iseler, onları görmemiz gerekir. Çünkü eğer onlar hazır (yanımızda) olduğu halde, bizim onları görmememiz mümkün oluyor ise, bizim yanımızda kendilerini görmediğimiz ve seslerini duymadığımız güneşlerin, ayların, fiillerin ve borazanların olması da mümkündür. Böyle iddia etmek ise tecahüldür, göz göre göre cehalete girmektir. O meleklerin sahifelerini (defterlerini), zatlarını ve kalemlerini inkar da böyledir.

b) Eğer bu yazdırma işi, faydasız ise, abes bir iştir. Abes ise, Allah için mümkin değildir. Yok eğer bunda bir fayda var ise, bu fayda ya Allah'ın kendisi için olan bir faydadır, ya da kul için olan bir faydadır. Birincisi imkansızdır. Çünkü Allahü teâlâ, fayda ve zarardan yücedir (O'nun için bunlar söz konusu olamaz). Bu izah ile, Allahü teâlâ'nın, unuturum veya hata ederim korkusu ile bu amelleri yazdırdığını söyleyen kimsenin görüşünün batıl olduğu ortaya çıkmaktadır.

İkinci ihtimal de imkansızdır. Çünkü bu konuda söylenebilecek en ileri şey, bu yazdırmanın, kıyamet günü insanlar aleyhine şahidlik ve hüccetler olacağıdır. Fakat bu fayda da zayıftır. Çünkü Allah'ın zulüm ve haksızlık etmeyeceğini bilen kul için, böyle hüccet ortaya koymaya ihtiyaç duyulmaz. Allah'ın zalim olmadığını bilmeyen için ise, "Allahü teâlâ meleklere bu şeyleri haksız yere kul aleyhine yazmayı emretmiş olabilir" diye düşünebileceği için, bu hüccetler fayda vermez.

c) Kalbin fiilleri görülemez ve hissedilemez. Binâenaleyh bunlar, gaybî şeyler babından olmuş olurlar. Gaybı ise, "Gaybın anahtan O'nun yanındadır. Onları ancak O bilir" (En'âm, 59) ayetinde de buyurduğu gibi, ancak Allahü teâlâ bilir. Bu fiiller meleklerce bilinemediğine göre, bu fiilleri yazmaları imkansızdır. Halbuki ayet, onların ister kalb fiillerimiz olsun ister başka fiillerimiz, yaptığımız herşeyi yazdıklarını ifade etmektedir.

Birinci iddialarına şöyle cevap verilir: Bu şüphe ancak, iki esas prensibe binaen, biz (ehl-i sünnet) mezhebine göre giderilir:

1) Bize göre, hayatın olması için bir varlıkta bünyenin olması şart değildir.

2) Duyular sağlam olup, görülecek varlık hazır olduğu ve diğer şartlar mevcut olduğu zaman, mutlaka o varlığın idrak edilmesi (görülmesi) gerekmez. Çünkü birinci prensibe göre, meleklerin, parçalandığı-dağıldığı halde hayatiyyetini sürdürebilen latif cisimler olmaları mümkündür. İkinci prensibe göre de, kesif cisimler oldukları halde kendilerini göremediğimiz varlıklar kabilinden olmaları da mümkündür.

İkinci iddialarının cevabı da şöyledir: Allahü teâlâ, kullarıyla ilgili işlerini, kullarına kendi aralarında alışkın oldukları şekilde icra eder, anlatır. Çünkü bu, mananın onlar tarafından anlaşılmasında daha beliğ bir yoldur. Kullar nazarında hesaba çekmenin en beliği, şahidlerie birlikte bir kitab (yazılı belge) ortaya çıkarmak olduğu için, kıyamet gününde hesaba çekilecekleri şeyler için de, böyle bir şeyle muhatab olacaklardır. Dolayısıyla onlar için, yayılan dağıtılan kitablar çıkarılacak, aynen padişahın adil şahitlerinin, ona asi olup, emrine muhalefet edenler aleyhine şahidlik edip ona, "Padişah sana şunu şunu verdi; sana şöyle şöyle (iyilikler) yaptı. Sen ise ona muhalefet edip, şöyle şöyle yaptın" demeleri gibi, orada da melekler hazır olacak ve o insanlar aleyhine şahidlik yapacaklardır. Bunun hakikatini en iyi Allah bilir.

Üçüncü iddialarına da söyle cevap verilir: Bu konudaki söylenebilecek en son söz, ayetteki bu umûmî ifadenin, azalarımızın fiilleriyle ilgili olduğunu söylemektir. Bunun bu manada olması da imkansız değildir.

İkinci Bahis: Hak teâlâ'nın, "Üzerlerinizde hakiki bekçiler var" buyruğu, hernekadar mevcut olanlara bir hitab ise de, ümmet, bu hükmün, bütün mükellefler -ıakkında umumi olduğunda icma etmiştir. Burada bir kaç ihtimal söz konusudur:

1) Bekçi meleklerden bir kısmının mevcut olması ve her birî, beni âdemden bir kişiye has olmamak üzere, bu melek gurubunun bütün benî adem için koruyucu olmaları.

2) Her bir insan için, başka insanla görevli olmayan bir meleğin görevli olması. Hem sonra insanoğlundan herbiri için, meleklerden birinin görevli olması muhtemeldir. Çünkü Allahü teâlâ, çoğula mukabil çoğulu zikretmiştir. Bu, o çoğuldan bir ferdin, bu çoğuldan bir ferde tekabül etmesini gerektirir. Keza, insanlardan herbiri için, meleklerden bir gurubun görevlendirilmiş olması da muhtemeldir. Nitekim, "iki melek gece, iki melek gündüz görevlidir" denilmiştir. Yine, "(Bir insan için görevli) melekler, beş tanedir" denilmiştir.

Denetçi Meleklerin Vasıfları

Üçüncü Bahis: Allahü teâlâ, bu melekleri bazı sıfatlarla nitelemiştir:

1) Onlar hafız (yani koruyucu-bekçi)dirler;

2) Ne yaparsanız bilirler.

3) Kâtibîn, yani yazıcıdırlar.

4) Ne yaparsanız bilirler. Bu son sıfatla ilgili iki izah yapılmıştır:

a) Onlar bu fiilleri bilirler ve bu onlara bunları yazma imkanı verir. Bu, insan için, ancak bildikten sonra şahidliğinin caiz olacağı hususunda bir ikazdır.

b) Onlar, bu amelleri yazarlar ve böylece, şahidlik yaparlarken bunları bilmiş oturlar.

Bil ki Allahü teâlâ onları bu beş sıfatla tavsif edince, bu, Allah'ın onları medh-ü sena ettiğine, şanlarının yüceliğini bildirdiğine ve onların büyüklüğünü anlatmadan, kıyamet işinin büyüklüğünün yattığına ve Allahü teâlâ'nın katında ahiretin en büyük ve önemli işlerden olduğuna, eğer o kıyamet olmasaydı, hesaba çekilmek için olan bu şeylerin yazılmasıyla o yüce ve şerefli melekleri görevlendirmeyeceğine delalet eder. Ebû Osman şöyle demiştir: "Allah'ın, murakabe etmesi, kendisini günahlardan uzaklaştırmayan kimseyi, kirâmen kâtibîn meleklerinin amelleri yazması nasıl günahlardan men edebilir ki?"

Müttakiler Nimetlerde

Haşr meselesinin neticelerinden olan üçüncü çeşit de, Cenâb-ı Hakk'ın,

12 ﴿