19

"O din günü nedir? Sonra, bilir misin nedir o din günü? O, öyle bir gündür ki, hiçbir kimse kimseye, hiçbir surette, hiçbir şeyle fayda vermeye muktedir olamayacaktır. O gün emir (yalnız) Allah'ındır".

Bu ayetlerle ilgili birkaç mesele vardır:

Tekrardaki İncelik

Alimler,"... bilir misin..." ifadesindeki hitabın kendi olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak bazıları, "Bu, onları men etmek amacıyla kafirlere yöneltilmiş olan bir hitaptır" derken, ekseri ulema, "Bu, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e olan bir hitabtır. Cenâb-ı Hak, böylece ona hitap etmiştir; çünkü o, bunu, vahiyden önce bilmiyordu.." demiştir.

İkinci Mesele

Cumhûr-u ulema, buradaki tekrarın, kıyamet gününün azametini ortaya koymak için olduğunu söyler. Cübbâi ise, "Bilakis bu, tekrar edilen her ifade ile birlikte yenilenen bir faydayı ifade etmektedir. Çünkü birinciden murad, cehennemlikler; ikinciden murad ise, cennetliklerdir. Buna göre Cenâb-ı Hak sanki, "Kıyamet gününde facirlere nasıl muamele edileceğini bilir misin? Sonra, ceza gününde, iyilere de nasıl muamele edileceğini bilir misin?" demek istemiştir. Böylece Cenâb-ı Hak, ceza gününde, o iki fırkaya yapacağı muamelenin önemini ortaya koymak için, "din günü" ifadesini tekrarlamıştır.

Kıraat Farkı

(......) ifadesi, merfu ve mansub olmak üzere iki şekilde okunmuştur. Merfu olarak okunması halinde, burada iki izah şekli olabilir:

a) (......) ifâdesindeki, dan bedel olması sebebiyle..

b) Zamir olan bir mübtedanın takdir edilmesiyle.. Buna göre mana, şeklinde olur. Yani, "Bu, öyle bir gündür ki (...)" demektir. Mansub okunması halinde ise birkaç izah şekli bulunur:

a) (Mansub olan (......) kelimesinin amili olarak) "cezalandırılırlar..." ifadesinin takdir edilmesiyle... Çünkü (......) kelimesi buna delalet eder.

b) "hatırlayınız..." ifadesinin takdir edilmesi.

c) Zeccâc'ın zikretmiş olduğu şu husus ki, buna göre, kelimenin ref mahallinde olması caizdir. Ancak ne var ki, kelime ifâdesine muzaf olduğu için, fetha üzere mebnî kılınır. Gayr-i mütekellim (irabda mahalli olmayan) bir ifadeye muzaf kılınan ifade, ref ya da cer makamında olsa bile, fetha üzere mebni olunur. Nitekim şair de şöyle demiştir:

"Meyveli "mukl" ağacının dallarına konmuş bir güvercinin seslenmesinden başkası onları içmekten alıkoymadı..." Lisânü'l-Arap (V-K-L mad.), XI/734.

"Burada, görüldüğü gibi, (......) kelimesi, (......) kelimesine muzaf kılındığı için fetha üzere mebni kılınmıştır. Vahidî şöyle demiştir: "Zeccac'ın, fetha üzerine mebni kılmamaya dair zikrettiği şey ancak Halil ve Sibeveyh nezdinde caiz olabilir. Meselâ,"Azarladığımda..." ifadesinde olduğu gibi, izafet mazi fiile olduğundadır bu. Ama izafet muzari fiile olduğunda, onlara göre fetha üzere mebnilik caiz olmaz. Ama, Kûfelilerin görüşüne göre ise, bu caiz olur. Biz bu meseleyi daha önce, (Maide-119) ayetinin tefsiri esnasında anlatmıştık.

d) Ebû Ali'nin zikrettiği husus ki, buna göre, (......) kelimesi çoğu kere zarf olarak bulunduğundan, bu ekser haldeki durumu (zarfiyyet) üzere bırakılır. Bunun delili ise, Kurrâ ile Arabların, Cenâb-ı Hakk'ın, (A'raf, 186) ayetinin okunuşu üzerindeki icmâ ve ittifaklarıdır. Buradaki (......) kelimesini hiç kimse merfû okumaz... Buradaki kıraatin mansub olacağını tekid eden diğer ifâdeler de, Cenâb-ı Hakk'ın, (Kâria, 4) (zâriyat, 13) ayetleridir. ifadesindeki mansub okunuş da bunun gibidir.

Şefaate Kübrâ Meselesi

(Mu'tezile), büyük günah işleyen asiler için şefaatin olmayacağı hususunda, Cenâb-ı Hakk'ın "O, öyle bir gündür ki, hiçbir kimse kimseye, hiçbir surette fayda vermeyecektir" ayetine tutunmuşlardır. Bu ayeti kerime, Cenâb-ı Hakk'ın, .. (Bakara, 48) ayeti gibi olup, bu husustaki cevap da Bakara Sûresi nde geçmişti.

Hakimiyetin Ahirete Tahsisinin Manası

Dünya ehli, mülke hükümran ve galib olup, kimi meselelerde, birbirlerine yardım ediyorlar, birbirlerini himaye ediyorlardı. Kıyamet günü geldiğindeyse, dünya ehlinin hükümranlığı sona erecek, liderlikleri de son bulacaktır. Böylece kimse kimseyi kollayamayacak, kimsenin kimseye faydası olmayacak, kimse kimseye zulmedemeyecektir. Bunun bir benzeri de, Cenâb-ı Hakk'ın, "O gün emir (yalnız) Allah'ındır"; "Din gününün mâliki.." (Fatiha, 3) ayetleridir, bu ifade, büyük bir tehdit ifade eder. Şöyle ki: Cenâb-ı Hak onlara, dünyada kendilerine fayda ve yarar sağlayan mal, oğul, yardımcı ve şefaatçi gibi şeylerin hiçbir tesiri olmaksızın, ahirette onlara sadece iyilik ve taatın fayda vereceğini bildirmiştir. Vahidî şöyle demiştir: "Bunun manası şudur: Allahü teâlâ bu günde, dünyadaki durumun aksine, hiç kimseyi herhangi bir mülke hakim ve malik kılmaz." Vasıtî ise, Cenâb-ı Hakk'ın ifâdesi hakkında, bunun, Allah'tan başka her şeyin, fâni olduğuna; orada, mesajların, kelimelerin, gaye ve amaçların yok olduğuna; dünyada durumu böyle olanın, dünyanın, ahiretinin böyle olacağına bir işaret olduğunu söylemiştir.

Mülk Allah'ındır

Cenâb-ı Hakk'ın "O gün emir (yalnız) Allah'ındır" ayetine gelince, bu, beka ve varlığın Allah'a ait olduğuna; emrin de bunun gibi, hem ezelde, hem bu gün, hem de ahirette Allah'ın olduğuna; bunun bir başka hale geçince değişmediği ve; farklılığın, bakan kimsenin durum ve halleri sebebiyle olduğuna, ama kendisine bakılan şeye nisbetle olmadığına; kamil kimselerin durumlarının ise, vakit ve hallerin değişmesiyle değişmeyeceğine, nitekim (bir arifin), "Şayet perde kaidırılsaydı, yakinin artmazdı.." dediğine... bir işarettir. Nitekim Harise de, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında konuşurken,"Sanki görüyor gibiyim., sanki... sanki .." derdi. Allah (c.c) daha iyi bilendir. Hamd, alemlerin Rabbi'ne mahsustur.

19 ﴿