13

"O, köle azad etmektir".

Bu, "O sarp yokuşa vurmak, zor işlere girmek, köle azad etmek, yahut da açları doyurmaktır" manasınadır. Bu ayetle ilgili olarak bir kaç mesele var:

"Fekk" Kelimesi Hakkında

"Fekk", bağı çözmek, kelepçeyi çıkarmak gibi, engeli ortadan kaldırma manasına gelirken, "fekkü rakabe", insanı hürriyetine kavuşturma, köleliğini sona erdirme gibi manalara gelir. "Fekkü'r-rehn" ifadesi de, rehin bağını çözmek, rehni kurtarmak demektir. Binâenaleyh salıverdiğin herşeyi, adeta fekketmiş, çözmüş olursun. "Fekkü'l-hitab" da bu köktendir. Ferrâ, bu kelimenin masdarları hususunda şöyle der: "Bunun masdarını “Fekke, yefukku, fekeken” şeklinde fâ'nın fethasıyla söyle, fâ'nın kesresiyle “Fikâken” şeklinde söyleme." Anlatıldığına göre, arapların esirlerle ilgili adeti, onların boyunlarını ve ellerini bağlamak şeklinde idi. Böylece bu, her ne kadar onlar esirlerini artık bağlamasalar bile, esirler hakkında kullanılır oldu. Daha sonra da, bundan dolayı esirlerin salıverilmesi işine "fekâk" (çözme) denilmiştir. Nitekim Ahtel de şiirinde ... demiştir.

Mükâtebe

"Fekkü rakabe", bazan bir kimsenin bir köleyi, kölelikten azad etmesi şeklinde gerçekleştiği gibi, bazan da mükateb (efendisiyle belli bir para kazanmak üzere hürriyetine kavuşmak üzere anlaşmış) köleye, onu kölelikten kurtaracak şeyi vermekle gerçekleşir. Bera ibn Azib'in rivayet ettiğine göre o, şöyle demiştir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir bedevi geldi de, ona, "Ey Allah'ın Rasulü, bana öyle bir iş göster ki onu yaptığımda beni cennete soksun..." Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Bu, ıtk-ı neseme, yani bir canı azad edip, "fekku'r rakabe" yani, köle azad etmektir" buyurunca, bedevi, "Ey Allah'ın Rasulü, bu ikisi aynı şey değil midir?" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Hayır, "ıtk-ı neseme" bir köleyi, yalnız başına sadece senin azad etmen; "fekk-i rakabe" ise, bu kölenin kölelikten kurtulması için, şart koşulan para hususunda para yardımında bulunmandır" buyurdular.

Ayetin Açıklaması

Burada şöyle bir izah daha yapılabilir: Bu ifade ile, kişinin, canını, kendi nefsini, kendi sebebiyle cennete gireceği ibadet mükellefiyetlerini yerine getirmek suretiyle azad etmesi ve nefsini ateşten kurtarması da kastedilmiş olabilir ki, en büyük hürriyet de işte budur.

Kıraat

"Bu köle azad etmek veya açları doyurmaktır" takdirinde olmak üzere, “Fekku rakabetin ev it'âmun...” şeklinde okunduğu gibi, “Felâ'gtehame'l-akabete” ifadesinden bedel olmak üzere, “Fekku rakabetin ev it'âmun...” şeklinde de okunmuştur. Bu okuyuşa göre, “Vemâ edrâke ma'l-agabeh” cümlesi, bir cümle-i itiraziyyedir. Ferrâ, "Cenâb-ı Hakk'ın, “Summe kâne” ifâdesinden dolayı, bu ikisini okuyuş, sahih olan Arapça'ya daha uygun bir okuyuştur. Çünkü “Fekku” ve “Et'ame” fiildirler. Cenâb-ı Hakk'ın, Beled 90/17. ayetindeki “Kâne” kelimesi de fiildir. Binâenaleyh, buna atfedilenin de fiil olması gerekir. Ama, Beled, 90/17 ayetindeki “Kâne” kelimesi, “Summe in kâne” şeklinde okunmuş olsaydı, bu durumda, bu ifade, isim cümlesinin diğer bir cümlesine atfı olduğu için, ref olarak “Fekku rakabe” kıraatine uygun olurdu" demiştir.

Sadakanın En Efdali

Ebû Hanife'ye göre, köle azadı, en efdal sadaka çeşidi olduğu halde, imameyne göre, sadaka daha efdaldir. Ayet, köle azadı, tasadduktan önce zikredildiği için, Ebû Hanife'nin görüşüne daha fazla delalet etmektedir.

13 ﴿