14"Yahut bir açlık gününde yemek yedirmektir" ayeti hakkında birkaç mesele vardır. “Mesğabe” “Mekrabe”, “Metrabe” Kelimeleri Hakkında Arapça'da, birisi acıktığında “Seğabe, seğben, sâğibun, seğbânu” ifadesi kullanılır. Keşşaf sahibi, mesğabe, makrabe ve metrebe kelimelerinin, mef'ale kalıbında olduğunu; acıktığı zaman, kişinin kullandığı “seğbe” kökünden mesğabe “Karbe” kökünden de, nesebce yakınlığı ifade eden makrabe kelimesinin kullanıldığını, Arapça'da, “Fulânun zu karâbeti ve zu megrabeti” "falanca, benim akrabamdır, yakınımdır" denildiğini, metrabe kelimesinin, kişinin muhtaç olduğunu ifade etmek için kullanılan (teribe) kökünden olduğunu, manasının ise, "yoksulluktan dolayı toprağa belendi, bulandı.." şeklinde olduğunu; ama Arapça'da, çokluk bakımından tıpkı, "Toprak (yığını) gibi, mal sahibi oldu" anlamında, kullanılan “Etrabe festeğnâ” ifadesinin ise, böyle olmadığını söylemiştir. Vahidî ise, metrebe kelimesinin, tıpkı mesğabe gibi, bir kimse muhtaç olup da, böylece toprağa bulandığında, Arapların, “Teribe, yetrabu, terben ve metrabeten” şeklindeki sözlerinden gelen bir masdar-ı mîmî olduğunu belirtmiştir. Cenâb-ı Hakk'ın, "Yahut bir açlık gününde yemek yedirmektir" ifâdesinin tefsiri hususunda, netice-i kelam, Hasan el-Basrî'nin ileri sürdüğü şu husustur: Bu ifade, "Bu gün, kendisinde, yemeğe arzu duyulan, düşkünlük izhar edilen bir gündür" anlamındadır. Ebû Ali de, bu ifadenin manasının, nahivcilerin “Leylun nâimun” "uyuyan (kendisinde uyunulan) gece" ve “Nehârun sâimun” "oruçlu (kendisinde oruç tutulan) gün" deyimleri hakkında söyledikleri husus olduğunu söylemiştir ki, yani, "uykulu gece, oruçlu gün ve buna göre “Fi yevmin zi mesğabetin” de, "aç geçirilen gün" anlamında olmuş olur. Bil ki, kıtlık ve zaruret döneminde tasaddukta bulunmak, nefse en ağır gelen şeydir. Bu yönüyle daha fazla ecr ve mükafaata vesiledir. Çünkü Cenâb-ı Hak, "Ve, çok sevmesine rağmen malını tasadduk edenler" (Bakara, 2/177) ve "Onu sevmelerine ve ona ihtiyaçları olmasına rağmen, bir yoksula, yiyecek yedirirler" (İnsan, 76/8) buyurmuştur. Hasan el-Basrî de, "Herhangi bir gün aç bir kimseye yemek yedirmek" anlamında olmak üzere, amilini “İt'âmun” ifâdesi tutarak, “Zâ mesğabetin” şeklinde okumuştur. Cenâb-ı Hakk'ın, “Yetimen zâ mekrabetin” |
﴾ 14 ﴿