10

"Sâile gelince, (onu) da azarlayıp koğma..." .

“Tenhar” Kelimesi Hakkında:

Birisi birisini, onu azarlarcasına karşıladığında, Arapça'da, “Neherahu, inteherahu” ifadesi kullanılır.

"Sâil"den Kasıt

Ayette bahsi geçen "sâil" ile kimin murad edildiği hususunda da şu iki görüş ileri sürülmektedir:

1) Hasan el-Basrî'nin tercih ettiği bu görüşe göre, bununla, ilim, bilgi talep edenler kastedilmiştir. Ki, Cenâb-ı Hakk'ın, "Kendisine a'mâ geldi diye yüzünü ekşitti ve yüz çevirdi" (Abese, 80/1-2) ayeti de, bir açıdan bu ifadenin bir benzeridir. İşte bu durumda, ayetler arasında bir münasebet ve tenasüb oluşmuş olur. Çünkü, Cenâb-ı Hak Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, sırasıyla, "O, bir yetim olduğunu bilip de (seni) barındırmadı mı? Seni (çocukluğunda) gaib olmuş bulup da yolunu doğrultmadı mı? Seni, bir fakir olduğunu bilip de, zengin yapmadı mı?" (Duhâ, 93/6-8) buyurmuş, daha sonra da sırayı nazar-ı dikkate alarak, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, yetimin hakkını, ilim ve hidayet isteyenlerin hakkını; daha sonra da, Allah'ın nimetleri karşısında O'na şükretmesini tavsiye edip emretmiştir.

2) Bununla, mutlak anlamda bir sâil kastedilmiştir.

Fakirlerden Ötürü Uyarı

Andolsun ki, Cenâb-ı Hak, Resulüne Kur'ân'da, şu üç yerde, fakirler hususunda sitemde bulunmuştur:

1) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), etrafında Kureyş'in ileri gelenlerinin bulunduğu bir zamanda, oturuyordu. Derken, İbn Ümmî Mektûm ed-Darîr çıkageldi. İnsanların omuzuna basa basa Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in önüne oturdu ve "Bana, Allah'ın sana öğrettiği şeylerden bir şeyler öğret" dedi. Bunun bu hareketi, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gücüne gitti de, yüzünü ekşitti. İşte bunun üzerine (Abese, 80/1) ayeti nazil oldu.

2) Kureyş, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, "Keşke, bize, ayrı bir meclis, fakirlere de ayrı bir meclis düzenlesen" dediler, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de, böyle yapmayı kafasına koydu. İşte bunun üzerine, "Kendini, Rablerine ibadet edenlerle beraber tut, onlardan ayrılma" (Kehf, 18/28) ayeti nazil oldu.

Nüzul Sebebi:

3) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oturuyordu. Derken, Hazret-i Osman (radıyallahü anh), kendisine bîr salkım meyve (üzüm kurusu) getirdi ve önüne koydu. Tam yiyeceği bir sırada, bir dilenci, kapının üzerinde dikiliverdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "bize acıyıp merhamet eden kula (Hazret-i Osman), Allah rahmet etsin" dedi; Hazret-i Osman'a, o salkımı dilenciye vermesini emretti. Hazret-i Osman bundan mennun kalmadı; ille de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ondan yemesini istiyordu. Çıktı ve o salkımı, o dilenciden parasıyla satın aldı. Derken, dilenci yeniden geldi ve bu işi üç kez tekrarladı. Her defasında da, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Dilenci misin, yoksa satıcı mı?" demek zorunda kaldı da, bunun üzerine, "Sâile gelince, (onu) da azarlayıp koğma" ayeti nazil oldu.

Rabbin Nimetini Anlat

10 ﴿