8"Allah, hakimlerin hakimi değil midir?". Bu ayetle ilgili iki mesele var: Alimler bunun ne demek olduğu hususunda şu iki izahı yapmışlardır: 1) Bu, biraz önce de bahsettiğimiz gibi, insanın yaratılıp, büyütülüp, sonra da erzel-i ömre kadar yaşatılışını (bundaki kudret delilini) ortaya koyan bir ifadedir. Çünkü Allahü teâlâ, sanki şöyle demek istemiştir. "Bunları böyle yapan, sanat ve idare bakımından hakimler hakimi değil midir!" İşte bu delil ile, Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve hikmeti sabit olunca, haşrin hem mümkün olacağına, hem de mutlaka vuku bulacağına dair söz de doğru olmuş olur. Haşrin "mümkün" oluşu, Cenâb-ı Hakk'ın kudretine; bil-fiil vuku buluşu da, Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine nazarandır. Zira haşrin bilfiil vuku bulmaması, Allah'ın hikmetini zedeler. Nitekim Hak teâlâ, "Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındaki şeyleri batıl (boş) olarak yaratmadık. Bu kafirlerin zannıdır" (Sâd, 38/27) buyurmuştur. 2) Bu, Allahü teâlâ'nın, kıyamet gününde kendisi ile düşmanları arasında adaletle hükmedeceğine dair, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in dikkatini çekmesidir. Kâdî'nin Ayet Hakkındaki Yorumu Kâdî şöyle der: "Bu ayet, Allahü teâlâ'nın kabîh (çirkin ve boş bir şey) yapmayacağına ve içinde sefehin (akılsızlık ve hikmetsizliğin) bulunduğu kullarının fillerini Kendisinin yaratmadığına, en kuvvetli delillerdendir. Çünkü eğer kulların fiillerini yaratan, Allahü teâlâ olmuş olsaydı, hikmetin hikmeti emirin ve hikmete teşvikin ancak Allahü teâlâ'dan olması, böylesine hikmetli olanın ise ahkemü'l-hâkimîn, yani hakimlerin en hakimi, hikmetlilerin en hikmetlisi olması gibi, sefehi (akılsızlığı) emir ve buna teşvik de Allah'dan olurdu. Böyle olan ise, hâşâ esfehi's-süfehâ, (sefihlerin en sefihi) olurdu. Allahü teâlâ hakkında, bu iki vasıf söz konusu olunca, Allahü teâlâ'yı "ahkemü'l-Hâkimîn" diye tavsif etmek, "esfehü's-süfehâ" diye tavsif etmekten daha evla olmazdı. Cenâb-ı Hak hakkında böyle denilemeyeceğine göre, O'nun, kulların fiillerinin yaratıcısı olmadığını anlıyoruz. "Buna şöyle cevap verilir: Bu görüş, "ilim" ve dâi meselesi ile çelişir. Hem sonra biz diyoruz ki: Sefih (akılsız), kendisinde sefihlik bulunan kimse olup, sefihliği yaratan kimse değildir. Bu tıpkı hareketli ve hareketsiz olanın, hareketliliği ve hareketsizliği yaratan değil, kendilerinde bu özelliklerin bulunduğu kimseler oluşu gibidir. Allahü teâlâ, doğruyu en iyi bilendir. Salat-ü selâm, efendimiz Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, aline ve ashabına olsun (amin)! |
﴾ 8 ﴿