2"O (tırnaklarıyla) çakarak ateş çıkaranlara...". Bil ki, "el-îrâu" kelimesi, ateş çıkarmaktır. "El-Kadhu" ise, "çarpmak, vurmak" anlamına gelir. Nitekim sen, "Taşı, taşa vurdu, derken ateş çıkardı; taşı taşa vurdu da, kıvılcım çıkardı" anlamında veya dersin. Ayrıca, ayetin tefsiriyle ilgili birkaç izah bulunur: 1) İbn Abbas (radıyallahü anh), "Cenâb-ı Hak, atların, tırnaklarını taşa vurmasını, böylece de ondan, tıpkı çakmak çakıldığı zamanki gibi, ateş çıkarmasını murad etmektir" derken, Mukâtil de şunu söylemiştir: Allahü teâlâ, tırnaklarıyla taşa vurup da, tıpkı ateş böcekleri gibi ateşler çıkaran atları kasd etmektedir. el-Habâhib kelimesi (aynı zamanda), çok cimri olan bir adamın ismi olup, bu adam ancak, insanlar uyuduğu zaman ateş yakardı. Bir kimse onun farkına vardığı zaman ise, kimse o ateşten yararlanmasın diye, hemencecik o ateşini söndürürdü. Böylece atların tırnağından çıkan bu ateş, kendisinde hiçbir fayda bulunmayan o ateşe benzetilmiştir. Kimi alimler de şöyle demektedirler: "Bu, demir ayakkabı olup, o taşa vurur da, ondan beliğdir; çünkü bu durumda da, bizzat atların tırnağı, tıpkı demir ayakkabılar gibi olmuş olur. 2) Bir topluluk da, "Bu ayetler, atlar hakkındadır. Fakat onların ateş çıkarması İse, sahipleri ile düşmanları arasında savaşı kızıştırmaktır. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Onlar ne zaman harb için bir ateş tutuştururlarsa, Allah onu söndürürdü..." (Mâide, 64) buyurmuştur. Ayrıca, harb iyice kızıştığı zaman da, denilir. 3) Bunlar, savaşan ve ihtiyaçlarını gidermek, yemeklerini pişirmek için geceleyin ateş yakan mücahidlerdir. Buna göre bir savaşçı topluluğu olur. 4) Bunlar, dillerdir. Onlar, konuştukları şeyin büyüklüğü ve vehametinden dolayı, düşmanlık ateşi yakarlar. 5) Bunlar, düşmanlık ve hile, aldatmaca ateşini tutuşturan insanların fikirleridir. Bu görüş, İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir. Nitekim, "Senin aleyhine fitne kışkırtıp, savaş koparacağım" anlamında, denilir. Bunun bile, desise, tuzak olduğu, ama ancak, düşmanların onları çok kalabalık görmesi için ateş yakılması halinde tuzak ve hile anlamında olduğu söylendi. Düşmanlarına yaklaştıkları zaman, büyük bir ateş yakmaları, böylece, düşmanlarının, onları çok ve kalabalık sanmalarını istemeleri, Arabların adeti idi. 6) İkrime de, bu ifadeden muradın, "diller" (elsine) olduğunu söylemiştir. 7) Bu ifadeden murat, "bir işi başaranlar, başarıya ulaştıranlar" manasınadır. Yani, "Maksatlarına nail olanlar, savaş ve hac gibi yüce gayelerine ulaşanlar..." demektir. Nitekim Arapça'da, "maksadına nail oldu, ihtiyacını giderdi" anlamında, denilir. Sonra mana, amacına ulaşmış olan o topluluğa raci olur; bunun, kimileri amacına ulaşmış olan atlara raci olması da caizdir. Nitekim şair Cerir şöyle demiştir: "Ezd kabilesinin Arabların en çok cömert olanı ve (ateşlerini yaktıkları zaman da), ihtiyaçları en fazla gidereni olduğunu gördük..." Arapça'da, bir kimse, tenkit edip zemmettiğinde, "ateş çıkardı lütfedip ihsan ettiğinde de, kandırdı, lutfa boğdu" denilir. Bil ki, ilk izah, doğruya daha yakındır. Çünkü (......) kelimesi, ateş yakmak, manasında hakikat; başka manalarda ise mecaz ifade etmektedir. Delilsiz olarak da hakikati terketmek caiz değildir. |
﴾ 2 ﴿