5"O gün insanlar yaygın pervaneler gibi olacak. Dağlar atılmış renkli yünler gibi olacak". Keşşaf sahibi şöyle demektedir: "bu ayetin başındaki (......) kelimesi, (......) kelimesinin kendisine delalet ettiği, mukadder bir ifade ile mansub olup, ayetteki takdir, "kârla, insanların şöyle şöyle olduğu günde çarpar, vurur..." şeklindedir." Bil ki, Cenâb-ı Hak bu günü şu iki vasıf ile nitelemiştir: Birincisi: O günde insanların, tıpkı uçuşan pervaneler gibi olmaları. Zeccâc şöyle der: ateşin içinde uçuşan canlılar, anlamındadır, bunlara yayılıp da kendilerini ateşe attıkları, için ismi verilmiştir. Cenâb-ı Hak burada, öldükten sonra dirilme meydana geldiği zamanda canlıların durumunu, "ferâş-i mebsûs" bir başka ayette ise, "yayılmış çekirgelere..." (Kamer, 7), benzetmiştir. Pervanelere benzetmesine gelince, bu, "ferâş"ın, uçmak için kalktıkları zaman aynı yöne yönelmeyip de, tam aksine her birinin başka başka cihet ve istikametlere yönelişlerinden dolayıdır. İşte bu durum, insanların öldükten sonra diriltilmeleri durumunda, böylesine dehşet ve korku içinde kalacaklarına delalet eder. Ama, maksat ve gaye açısından, belli olmayan, gelişigüzel yönlere doğru hareket edeceklerini gösterir. (......) kelimesine gelince, "dağılmış, saçılmış" demektir. Nitekim birisi bir şeyi dağıtıp, saçtığında,"onu saçtı, dağıtttı" ifadesi kullanılır. İnsanların çekirgelere benzetilmelerine gelince, bu, çokluk açısından yapılmıştır. Ferrâ da, ifadesine, "çekirgelerin birbirlerine girmeleri gibi..." manasını vermiştir. Kısaca, Cenâb-ı Hak, insanların öldükten sonra dirilme anındaki durumlarını, hem saçılmış çekirgelere, hem de yayılmış pervanelere benzetmiştir. Çünkü insanlar, öldükten sonra diriltildiklerinde, tıpkı çekirgeler ve pervaneler gibi, birbirlerine girerler. Bahsettiğimiz bu husus, Cenâb-ı Hakk'ın, "Bölük bölük gelirsiniz..." (Nebe, 18), "insanların, alemlerin Rabbinin huzuruna çıkmak için kalktığı o günde..." (Mutaffifin, 6) ve Ye'cûc - Me'cûc kıssasındaki, "O gün biz onları, birbiri içinde dalgalanır bir halde bırakmışızdır" (Kehf, 99) ayetleriyle de desteklenir. Buna göre şayet, "Çekirgeler, pervanelere nisbetle, büyüktürler. Binâenaleyh aynı şey, aynı anda hem büyük hem de küçük olan şeylere nasıl benzetilebilir?" denilirse, biz deriz ki: Tek bir şey, hem büyük hem de küçük olan bu iki şeye teşbih edilmiştir, ama ayrı iki vasıf konusunda. Pervaneye teşbih edilmesi, herbirinin belli belirsiz yönlere gidip gelmelerinden; çekirgeye teşbih edilişi ise, çokluk ve birbirini izlemeleri açısındandır. Şöyle de denilebilir: Mahlukat, başlangıçta, tıpkı çekirgeler gibi büyük olurlar. Daha sonra, güneşin harareti ile yanmaları yüzünden, pervaneler gibi, küçük hale gelirler. Alimler, insanların pervanelere benzetilmeleri hususunda şu değişik izahları da yapmışlardır: 1) Rivayet olunduğuna göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurmuştur: "İnsanlar ya alimdir, ya da öğenicidir. Geriye kalanlar ise, basit ve sefil kimselerdir. Dârimî, Makaddime, 32 (1/94). Böylece.onları Allah, ahirette de böyle yapacaktır. Çünkü o, 'Tam uygun bir ceza olmak üzere" (Nebe, 26) buyurmuştur. 2) Allahü teâlâ, bu ifadenin başına teşbih harfini getirerek buyurmuştur. Çünkü onlar, o gün, 'dan daha zelil olacaklardır. Zira pervaneye azab edilmezken, bunlar azab göreceklerdir. Bunun bir benzeri de, Cenâb-ı Hakk'ın "Hayvanlar gibidirler. Hatta, daha sapık..."(Araf, 179) ayetidir. Dağlar Atılmış Yünler Gibi Olacak Bu günün sıfatlarından ikincisi de Cenâb-ı Hakk'ın, "Dağlar atılmış renkli yünler gibi olacak..." ayetinin beyan ettiği husus. renkli yün, demektir. Ki, bunun izahı, Meânc, 9. ayetin tefsirinde geçmişti. ise, yünün, birbirinden iyice ayrılıncaya değin çırpılması, ayrılması, kabartılması demektir. İbn Mes'ûd da zaten, bu ifâdeyi, (......) şeklinde okumuştur. Bil ki, Allahü teâlâ, "Dağlardan da beyaz beyaz, kırmızı kırmızı, renkleri çeşitli ve kuzgunîsiyah yollar..."(Fatır,27) buyurduğu üzere, dağların farklı farklı renklerde olduğunu beyan etmiştir. Allahü teâlâ daha sonra bu dağların cüzlerini parça parça etmiş, telif ve terkiplerini izale etmiş, böylece dağlar işte bu yönü ile, tıpkı, atıldığı zamanki muhtelif renklerdeki yünlere benzer hale gelmiştir. Bunda şöyle bir kaç mesele vardır: Cenâb-ı Hak, burada, insanların hali ile dağların halini birlikte ele almış. Böylece adeta, bu, "kâria"mn, dağlara tesir etmesinin, onları, böylesine atılmış renkli yünler haline getireceğine; bunu duyan insanın halininse, nasıl olacağına dikkat çekmiştir. Binâenaleyh, eğer Rabbinin rahmetinden nasibdar olmamışsa, yazıklar olsun insanoğluna, yazıklar!.. Bu ifade ile, ateş dağlarının, alabildiğine kırmızı oldukları için, tıpkı atılmış renkli yünler halini alacaklarının da kastedilmiş olması muhtemeldir. Allahü teâlâ, dağlardaki bu hal değişikliğini, şöyle birkaç açıdan ele almıştır: 1) Dağların, paramparça olmaları. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Derken dağlar unufak edilir..."(Hakka,4) buyurmuştur. 2) Dağların, akan kum tepeleri haline gelmesi... Nitekim Cenâb-ı Hak, "Sen dağlan görür de, onları durur zannedersin... Halbuki onlar, bulutların yürümesi gibi yürürler..." (Neml, 88) buyurmuştur. Daha sonra da, atılmış renkli yünler haline gelenlerdir. O halde bu demektir ki dağlar, evin penceresinden içeri giren ve elin kendisine temas edemediği zerreler gibi parçalanacaktır. Daha sonra da, dördüncü olarak, onlar bir serap, hayal haline geleceklerdir. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Dağlar yürütülür de, derken bir serap haline gelirler" (Nebe, 20) buyurmuştur. Cenâb-ı Hak niçin, dememiş de, tam aksine, yeniden buyurmuştur? Çünkü, bu gibi yerlerde, tekrar, daha kuvvetli bir sakındırma ifade eder. Bil ki Cenâb-ı Hak, kıyamet gününü tavsif edince, bu günde insanları iki kısma ayırmış ve |
﴾ 5 ﴿