3"İşte yetimi şiddetle iten, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur...". Bil ki, Allahü teâlâ, din gününü yalanlayanı tarif ederken, belirlerken, onun hakkında şu iki vasfı zikretmiştir: Bunlardan birincisi, yapmak ile ilgili olup, bu, Cenâb-ı Hakk'ın, "işte yetimi şiddetle iten..." aayetinin ifade ettiği husustur. İkincisi ise, yapmamakla ilgili olup, bu da, "Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen..." ayetinin anlattığı husustur. ifadesinin başındaki fâ, sebebiyle olup, "Bu kimse kafir ve din gününü yalanlayan kimse olduğu için, onun küfrü, yetimi itip kakmasına sebep olmuştur..." demektir. Cenâb-ı Hak, "Din gününü yalanlayandan, işte bunlar sadır olur" manasında olmak üzere, bu iki sıfatı zikretmekle yetinmiştir. Çünkü biz, din gününü yalanlayanın, bu iki şeyle yetinmeyeceğini, tam aksine bu ifadenin, teşbih yoluyla böyle getirildiğini bilmekteyiz. Buna göre Hak teâlâ adeta, bunları zikretmek için, bu iki kısımdan her biri hakkında tek bir misal getirmiştir. Yahutta bu, bu iki özelliğin, şeriata göre, çirkin ve kötü şeyler olduğu gibi, kişiliğe ve insaniyete göre de kötü ve hoş olmayan şeyler olmasından dolayıdır. Cenâb-ı Hakk'ın, (......) ifâdesine gelince, bunun manası, "O, o yetimi itip kakar, kaba davranır" şeklinde olup, bu tıpkı "Ogün onlar, şiddetli bir biçimde cehenneme itilir ve kakılırlar" (Tur, 13) ayeti gibidir. Yetimi itip kakma hususunda bir sözün özü şudur: 1) Yetime, malını ve hakkını zulmederek vermek. 2) Hernekadar herhangi bir kimseye sahip çıkmak farz değilse de, sahip çıkmamak. Çünkü kişi, bazan nafileleri yapmamak yüzünden de kınanabilir. Hele hele bu kişinin münafık ve dinsiz olduğu söyleniyorsa... 3) Yetimi döğüp kovmak ve onu küçümsemek... Bu ifade, "terkediyor" manasında, şeklinde de okunmuştur ki bu durumda ayet, "O, yetimi davet etmiyor, yani herkesi davet ederken, yetimi terkediyor" demektir. Kaldı ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Başında yetimin bulunduğu sofradan, daha büyük (faziletli) sofra yoktur" Kenzu'l-Ummal,3/6040. buyurmuştur. Yine bu kelime, fağ yani "yetimi, riya olsun diye davet eder ama ona, (doğru-dürüst) yedirip-içirmez. Onu ancak hizmet etsin diye, yahut ezilsin diye, yahut da iyilik ediyor gözüksün diye çağırır" şeklinde de okunmuştur. Bil ki bu kelimeyi şeddeli olarak (......) şeklinde okumanın şu faydası var: Bu şekilde okumak, bahsedilen kişinin, bu işi alışkanlık haline getirdiğini ifade eder. Binâenaleyh bu tehdid, kendisinden böyle bir iş sadır olan, ama yaptığından pişmanlık duyan kimseleri kapsamaz. Hak teâlâ'nın, "Küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuşdan sakınanlar" (Necm, 32) ayeti de böyledir. Mü'minin bu tür küçük günahlarına "lemem" denilmiştir. Çünkü bunlar, insanları hayal-meyal sarıp, sürekli olmayan günahlardır. Zira mü'min, bu tür günahları işler işlemez, hemen pişman olur. Mükezzib (yalanlayıcı) ise, bu günahlarda, ısrar eden, bunlara aldırmayandır. Hak teâlâ'nın "Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen" ifadesi ile ilgili olarak, şu iki izah yapılır: a) Bu, "kişi, kedisini yoksulları yedirmeye teşvik etmiyor" manasına der. "Taam" (doyurma)nın, "miskin" (yoksula) izafesi ise, bu doyurmanın, fakirin hakkı olduğuna delalet eder. Buna göre bu kimse, adeta yoksulu, hakkından alıkoymuş gibidir ki bu da, bu kimsenin son derece cimri, katı kalbli ve bozuk karakterli olduğuna delalet eder. b) Bu, "O, başkalarını yoksulun doyurulmasına teşvik etmez" manasınadır. Böyle yapmasının sebebi, bunda herhangi bir mükafaatın olmadığına inanmasıdır. Velhasıl Allahü teâlâ, kıyameti yalanlamanın alametini, güçsüzlere eziyet edip, marufu (iyi işleri) engelleme olarak belirtmiştir. Binâenaleyh bu, "Bir kimse ceza-kıyamet gününü tasdik edip de, ilgili tehdidlere yakînen inanacak olursa, ondan böylesi günahlar sadır olmaz. Öyle ise, ondan bu günahın ondan sadır olmasının sebebi, onun Kıyamete inanmamasıdır" demektir. Burada şöyle iki soru sorulabilir: Birinci Soru: İnsan pek çok hususda, başkaları teşvik etmemiştir, bundan dolayı günahkar da olmamıştır? Cevap: Çünkü başkaları, bu işi onun yerine yapmaktadır, yahut da başkaları onun sözünü kabul etmeyeceği için, bunu yapmamıştır; yahut da muhtemel olan bir takım mahzurlardan dolayı, teşvikte bulunmamıştır. Ama burada, Cenâb-ı Hak, onun, bu işi, kıyameti inkar ettiği için yapmadığını belirtmiştir. İkinci Soru: Peki Cenâb-ı Hak niçin, bunun yerine, "Yoksulu da doyurmaz" dememiştir? Cevap: Bir kimse, yetime, hakkını vermediğine göre, yoksula, kendi malından nasıl yedirip-içirir. Hatta bu kimse, başkalarının malları hussunda bile cimridir. Binâenaleyh böyle bir kimse, alabildiğine cimri ve kıskançtır. O yüzden kendi malı hususunda, haydi haydi cimri olur. Bu ifadenin zıddt ise, mü'minleri övmek için kullanılan, "Merhameti tavsiye ederler, hakkı tavsiye ederler; sabrı tavsiye ederler" (Asr, 3) gibi ifadelerdir. |
﴾ 3 ﴿