6

"Sizin dininiz size, benim dinim bana".

Bu ayetle ilgili olarak birkaç mesele var:

Küfre Rıza Olur Mu?

İbn Abbas (radıyallahü anh) buna, "Sizin Allah'ı inkar edişiniz size, benim Allah'ı birlemem ve ihlaslı oluşum da bana" manasını vermiştir. Buna göre eğer, "Şimdi yani Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onlara küfürlerinde, müsaade ettiği söylenebilir mi?" denilirse, biz deriz ki: Hayır, asla. Çünkü Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), küfürden insanları vazgeçirmek için görevlendirilmişti. Binâenaleyh buna daha nasıl müsaade edebilir. Ama Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e böyle söylemesinin emrolunmasının maksadı, şunlardan biridir.

1) Bundan maksad, tehdiddir. Bu tıpkı bu yönüyle, "Haydi dilediğinizi yapın, ama o, yaptıklarınızı görüyor" (Fussilet, 40) ayeti gibidir.

2) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sanki şöyle demek istemiştir: "Ben, sizleri hakka ve kurtuluşa çağırmak için gönderilmiş bir peygamberim. Binâenaleyh eğer dediklerimi kabul etmez ve bana uymazsanız, hiç olmazsa beni bırakın ve şirke davet etmeyin."

3) Bu, "sizin dininiz size. O halde, eğer helakinizi tercih ediyor iseniz, o din üzere devam edin. Benim dinim de bana. Çünkü ben, bu dinimi terkedecek değilim" demektir.

b) Buradaki "din", hesab manasına olup, ayet, "Sizin hesabınız size, benim hesabım bana. Binâenaleyh hiçbirine, başkasının işlerinin hesabı sorulmayacak" demektir.

c) Burada bir mahzuf muzafın olduğu düşünülerek mana şöyle olabilir: "Sizin dininizin cezası (karşılığı) size, benim dinimin cezası (karşılığı) bana..." "Ey Muhammed, senin dininin karşılığı bir saygı ve bir mükafaat olarak sana yettiği gibi; onların dinlerinin karşılığı da bir vebal ve ceza olarak onlara yeter."

d) Buradaki "din", ceza (karşılık) manasınadır. Nitekim Hak teâlâ, "Allah'ın dini, yani had cezasını uygulama hususunda sizi bir acıma hissi sarmasın" (Nur, 2) buyurmuştur. Binâenaleyh bu, "Rabbimden gelecek ceza size, putlarınızdan gelecek ceza bana olsun. Fakat sizin putlarınız cansızdır. Dolayısıyla onların cezasından korkmuyorum. Ama göklerin ve yerin Cebbar'ı Allah'ın çetin cezasından korkup-çekinmeniz aklen size gerekir" demektir.

e) Din, "duâ" manasınadır. Nitekim Hak teâlâ, "Dini sırf Allah'a has kılarak, Allah'a dua edin"(Mü'min, 14) buyurmuştur. Buna göre mana, "Sizin duanız sizedir" buyurmuştur. Buna göre mana, "Sizin duanız sizedir. Halbuki kafirlerin duası, tamamen boşa gider. Eğer siz o putlara dua ederseniz, dualarınızı duymazlar. Duysalar da duanıza icabet edemezler. Sonra onlar bu hal üzere kaldıkları sürece, size zararları dokunmaz. Ama kıyamet günü, onlar dile gelirler ve onları Allah'a ortak koşuşunuzu kabullenmezler. Ama benim Rabbime gelince: O, iman edenlerin dualarına icabet eder (Şura,26) ve "Bana dua edin, size icabet edeyim. Çünkü dua eden bana dua ettiğinde duasına icabet ederim" (Bakara 186) der.

f) Din, adet-örf demektir. Nitekim şair, "Heybenin o devenin üzerine atmış olunca o, (lisanı hal ile), Kendisinin adeti hep bu, benim adetimde hep bunun olacak" dedi..." demiştir ki buna göre bu, "Atalarınızdan ve şeytanlardan aldığınız örfleriniz, size; benim meleklerden ve vahiyden aldığım örfüm bana." Sonra sizler şeytanla ve cehennemle, ben de meleklerle ve cennetle yüz yüze kalıncaya değin, herbirimiz kendi adeti ve örfü üzere devam etsin gitsin" demektir.

İkinci Mesele

Ayetteki, ifadesi, hasr (ancak) manasınadır ve "Sizin dininiz başkasına değil ancak size; benim dinim de başkasına değil ancak banadır" demektir. Bu, 'İnsan için, ancak kendi sayıcı gayreti vardır" (Necm, 39) ve "Hiç kimse, hiç kimsenin günahım üstlenmez" (isra, 15) ayetlerinin ifade ettiği hususa işaret olup, "Ben vahiy ve tebliğ ile memurum; sizlerse, emirlere uymak ve kabul etmekle memursunuz. Ben mükellef olduğum işi yapınca, sorumluluktan kurtulmuş oldum. Ama sizin küfürde ısrar edişiniz, kendisinden ötürü bana kesinlikle bir zarar gelmeyecek şeylerden bir şeydir" demektir.

Üçüncü Mesele

İnsanlar, anlaşmalarda hep bu ayete tutunmayı adet edindiler. Halbuki bu caiz değildir. Çünkü Allahü teâlâ Kur'an'ı, insanlar onu darb-ı mesel etsinler diye değil, üzerinde düşünsünler, sonra da gereğini yerine getirsinler diye indirmiştir. Allah Sübhanehû ve Teâlâ en iyi bilen ve sapasağlam hükümler verendir. Salat-u selâm, efendimiz Hazret-i Muhammed'e, onun aline ve ashabına olsun (amin)!

6 ﴿