82Îman edip salih amel işleyenler ise onlar cennetliktirler. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Bu âyetlere dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: 1- Durum Onların Dedikleri Gibi Değildir: Yüce Allah'ın "hayır" âyeti, durum sizin sözünü ettiğiniz gibi değildir, anlamındadır. Sîbeveyh der ki: -cümlenin yapısına göre- evet, hayır; evet kelimeleri," iki isim değildir. Bunlar birer harftirler. Bu ifade onların "ateş asla bize dokunmayacaktır" şeklindeki kanaatlerini reddetmektedir. Kûfeliler de der ki: Bu kelimenin aslı, birinci sözü reddetmek kasdıyla kullanılan kelimesidir. Üzerinde güzel bir şekilde durak yapmak için sonuna "yâ" harfi ilave edilmiş ve bu harfe de olumluluk ve evetlemek anlamı da verilmiştir. Buna göre: aksine, hayır" kelimesi olumsuzun reddini ifade eder. Buna eklenen "ya" harfi de daha sonraki olumluluğu gösterir. Ve derler ki: Bir kişi: Bir dinar almadın mı? diyecek olsa sen de Evet" diyecek olsan, bu, hayır almadım, demek olur. Çünkü sen nefyi ve ondan sonrakini gerçekleşen olarak dile getirmiş oluyorsun. Eğer bunun yerine diyecek olursan o takdirde: Aldım, anlamına gelir. el-Ferrâ' da der ki: Kişi arkadaşına: Senin benden alacak birşeyin yoktur, dese öbürü de: evet, diyecek olsa bu onun söylediğini doğrulamaktır. Çünkü onda alacak birşeyinin olmadığını ifade eder. Bunun yerine diyecek olsa, bu sefer onun sözünü reddetmiş olur ve bunun anlamı, hayır sende alacağım vardır, demek olur. Kur'ân-ı Kerîm'de de şöyle buyurulmuştur: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Onlar da "Evet (radıyallahü anhbbimizsin) demişlerdi." (el-A'raf, 7/172) Eğer bunun yerine Evet (değilsin), demiş olsalardı, kâfir olurlardı. "Bir kötülük" âyeti burada şirk anlamındadır. İbn Cüreyc der ki: Ben Atâ'ya: "Kim bir kötülük kazanır" ne demektir? diye sordum, o: Şirk demektir, dedi ve şu âyet-i kerimeyi okudu: "Kim de bir kötülük (seyyie) ile gelirse yüzleri üzere ateşe dökülürler." (en-Neml, 27/90) el-Hasen ve Katâde de böyle demişlerdir. el-Hasen ve Katâde derler ki: Hatîe (günah) ise büyük günah demektir. 3- Kötülükleriyle Kuşatılanlar: "Hayır, kim bir kötülük kazanır ve günahı onu kuşatırsa" âyeti iki şarta bağlı kılınan bir şeyin, onların asgarisi ile tamamlanamayacağını göstermektedir. Yüce Allah'ın şu âyeti de bunu andırmaktadır: "Muhakkak Rabbimiz Allah'tır, deyip de sonradan dosdoğru olanlar.. "(Fussilet, 41/30) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Sakifli Süfyan b. Abdullah'a söylediği söz de bu kabildendir. Süfyan Hazret-i Peygamber'e: Ey Allah'ın Rasûlü, İslâm'a dair bana öyle bir söz söyle ki ona dair senden sonra hiç kimseye birşey sormayayım. Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Allah'a îman ettim de sonra da dosdoğru ol." Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir. Müslim, Îman 62; Tirmizî, Zühd 61; İbn Mâce, Filen 12; Dârimi, Rikâk 4; Müsned, III, 413. Bu hususa dair açıklamalar ve ilim adamlarının bu konu hakkındaki görüşleri, daha önce Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva'ya: "Yalnız bu ağaca yaklaşmayınız, yoksa ikiniz de zulmedenlerden olursunuz" (el-Bakara, 2/35) âyeti açıklanırken kaydedilmiştir. Nâfî', çoğul olarak: Günahları" şeklinde okuduğu halde diğerleri tekil olarak okumuşlardır. Ancak bunun anlamı çokluktur. Allah'ın şu âyetinde ni'met kelimesinin tekil olarak gelmesine benzemektedir: "Eğer Allah'ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız."'(İbrahim, 14/34) |
﴾ 82 ﴿