35Hani İmrân'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini hür olarak Sana adadım. Benden kabul buyur. Doğrusu hakkıyla işiten ve bilen Sensin Sen" demişti. Bu âyete dair açıklamalarımızı sekiz başlık halinde sunacağız: Ebû Ubeyde, yüce Allah'ın: "Hani İmrân'ın karısı., demişti" âyetindeki "Hani" kelimesinin zâid olduğunu söylemiştir. Muhammed b. Yezid ise burada bu kelime "hatırla" takdirindedir, demektedir. ez-Zeccâc der ki: Ayrıca İmrân'ın karısı... dediğinde; o İmrân ailesini seçmişti, anlamındadır. İmrân'ın karısının ismi Hanne'dir. Babası ise Fâkûd b. Kunbul'dur. Meryem'in annesidir ve Hazret-i Îsa'nın anneannesidir. Hanne, Arapça bir isim değildir. Arapçada Hanne diye bir kadın ismi bilinmemektedir. Bununla birlikte Arapçada Ebû Hanne el-Bedrî diye bir isim kullanılmıştır. Bunun adının "Ebû Habbe" olduğu da söylenmiştir. Daha sahih olan da budur. İsmi Âmir'dir. Şam taraflarında ise Deyr Hanne (Hanne Manastırı) diye bir yer vardır. Yine bu isimle anılan bir başka manastır daha vardır. Ebû Nuvâs der ki: "Ey Zatü'l-Ukeyrah'daki Deyr Hanne (Hanne Manastırı) Senden kim ayıkabilir ki? Şüphesiz ben ayık değilim." Araplar arasında "Habbe" ismi çok kullanılır. Ebû Habbe el-Ensarî bunlardandır. "Subey'a hadisi" diye bilinen hadiste sözü geçen Ebû's-Senabil b. Ba'kek'in ismi da Habbe'dir. (Noktalı) "hı" ile "Hanne" İsmi ile Kadı Yahya b. Eksem'in kızından başka bir kimseyi bilmiyoruz. Bu ise Muhammed b. Nasr'ın annesidir. Ebû Cenne dışında "Cenne" ismi taşıyan kimse de bilinmemektedir. Bu ise şair Zu er-Rimme'nin dayısıdır. Bütün bu açıklamaları İbn Mâkûla'nın kitabından naklettik. Yüce Allah'ın: "Rabbim, karnımdakini hür olarak Sana adadım" âyetinde bir adaktan söz edilmektedir. Adağın anlamına dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 2/270. âyette) geçmiş bulunmaktadır. Adak, kulun kendisi için o işi bağlayıcı kılması halinde bağlayıcı olur. Denildiğine göre İmrân'ın karısı hamile kalınca şöyle demiş: Eğer Allah beni kurtarır ve ben doğum yaparsam, karnımdakini hür kılacağım. Burada "Sana" âyetinin anlamı ise, ibadetine adıyorum, demektir. "Hür olarak" kelimesi hal olarak nasbedilmiştir. Hazfedilmiş bir mef'ûlün sıfatı olduğu da söylenmiştir. Yani ben Sana karnımdakini hür kılınmış (yalnız Sana tahsis edilmiş) bir köle olarak adıyorum. Ancak, tefsir ve sözün akışı ile i'rab bakımından birinci açıklama daha uygundur. İrab açısından uygunluğuna sebep, sıfatın mevsufun yerine kullanılması bazı yerlerde câiz değildir, kimi yerde de mecazen caizdir. Tefsir açısından uygunluğuna gelince; denildiğine göre İmrân'ın karısının bu sözü söylemesinin sebebi, doğum yapamayacak kadar ileri yaşta olmasıdır. Kendileri ise Allah nezdinde üstün yerleri olan bir aile halkı idiler. O sırada bir ağacın altında bulunuyor iken bir kuşun kursağından yavrusunun ağzına yiyecek boşalttığını görür. O da içinden böyle birşeyi arzuladı ve Rabbine kendisine bir evlat bağışlaması için dua etti. Eğer doğumunu yaparsa bu çocuğu hür kılacağını da adadı. Yani sırf yüce Allah için azad edilmiş, kiliseye hizmet edecek ve yalnızca o hizmetle uğraşacak, kendisini sadece Allah'ın ibadetine verecek, hür bir kimse olmak üzere onu adadı. Böyle bir adak onların şeriatlerinde câiz idi. Çocuklarına da bu şekilde anne babasına itaat etmek bir görevdi. Hazret-i Meryem, doğumunu yapınca: "Rabbim, ben onu kız olarak doğurdum" dedi. Yani kız kilisenin hizmetine uygun değildir. Denildiğine göre buna sebep, ay hali olması ve bu şekilde rahatsızlanmasıdır. Bir diğer açıklamaya göre, erkeklerle beraber oturup kalkması uygun olmadığından dolayıdır. Halbuki kendisi erkek çocuk doğuracağını ümit etmişti. İşte onu "hür olarak" adamasının sebebi de budur. 3- Imrân'ın Karısının Adağının Hükmü: İbnu'l-Arabî der ki: İmrân'ın karısının hamile kaldığı yavruyu, bizzat kendisi hür olduğundan dolayı (yavrusu da hür doğacağından) adamasının sözkonusu olamayacağında görüş ayrılığı yoktur. Şayet İmrân'ın karısı cariye olsaydı, kişinin kendi çocuğu hakkında adakta bulunmasının sahih olmayacağı konusunda da görüş ayrılığı yoktur. Hangi tasarrufta bulunursa bulunsun, hüküm budur. Çünkü eğer adakta bulunan kimse köle ise, onun böyle bir söz söyleme yetkisi sözkonusu olmaz. Şayet hür bir kimse ise, yavrusunun kendisine köle olması düşünülemez. Kadının durumu da onun gibidir. Peki burada böyle bir adakta bulunmak nasıl açıklanabilir? Bunun anlamı -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya- şudur: Kişi, çocuğunu onunla teselli bulmak, onun yardım ve desteğini almak, onunla avunmak için ister. İşte bu kadın da çocuğu avunmak, onunla huzur ve sükûn bulmak için istedi. Yüce Allah ona bu çocuğu lütfedince o da bu teselliden payına düşeni, O'nun rızası için terketmeyi adadı ve onu Yüce Allah'ın hizmetine vakfedeceğini belirtti. Bu ise iyi kimselerin hür (asil) olanlarının yaptığı adak şeklidir. O bu sözleriyle; benim tarafımdan hür kılınmış demek istemiştir. Yani dünyaya kölelikten, dünya işlerine kölelikten hür kılınmış olarak demektir. Sûfilerden bir adam annesine şöyle demiş: Anacığım, beni Allah için serbest bırak, O'na ibadet edeyim, ilim öğreneyim. Annesi: Olur, deyince o da yola koyuldu. Nihayet basireti açıldı, sonra annesine geri dönüp kapıyı çaldı. Annesi: Kim o? deyince o da: Ben oğlun filanım, dedi. Annesi: Biz seni Allah için bıraktık, tekrar seni geri dönüp kabul edemeyiz, diye cevap verdi. Yüce Allah'ın: "Hür olarak" âyeti, ubûdiyyetin (kulluğun, köleliğin) zıddı olan "hürriyet"ten alınmadır. Kitabın tahrîr edilmesi (yazılması) da burdan gelir. Tahrîr ise kitabın bozulmaktan ve karışıklıktan, yanlışlıktan kurtarılması, arındırılması demektir. Husayf in rivâyetine göre İkrime ve Mücâhid şöyle demişlerdir: Muharrar (hür olarak), aziz ve celil olan Allah için halis kılınmış, dünya işinden hiçbir şaibe ile şaibelenmemiş demektir. Bu ise dinde bilinen bir manadır. Katıksız ve arı olan herşeye "hür" denilir. "Muharrar" da aynı anlama gelir. Şair Zû er-Rimme der ki: "Küpe, boynunun yan taraflarında kulağında asılı duruyor İp (i andıran) boynundan ise oldukça uzaktır ve o (küpe) sallanıp durur." Kum taneleri bulunmayan çamura " hur çamur" denilir. Kadına kocası ilk gece yaklaşmayacak olursa; "Filan kadın hür bir gece geçirdi" denilir. Eğer kocası ona yaklaşabilmiş ise o takdirde denilir. |
﴾ 35 ﴿