96Doğrusu insanlar için kurulan ilk ev, Mekke'de bulunan, âlemlere mübarek ve hidâyet olmak üzere kurulan o Evdir. Bu âyete dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız: 1- Yeryüzünde Kurulan ilk Mescid: Müslim'in Sahih'înde Ebû Zer'den şöyle dediği sabit olmuştur Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a yeryüzünde kurulan ilk mescide dair soru sordum, O: "Mescid-i Haram'dır" diye buyurdu. Sonra hangisidir? diye sorunca, O: "Mescid-i Aksa" diye buyurdu. Bu sefer ben: İkisi arasında ne kadar (zamanlık bir süre) vardır? diye sordum, şöyle buyurdu: "Kırk yıl Hem diğer taraftan yerin tümü senin için bir mesciddir. Namaz vakti nerede girerse orada namaz kıl." Mücâhid ve Katâde dedi ki: Beyt-i Haram'dan önce herhangi bir mescid kurulmuş değildir Ali (radıyallahü anh) da şöyle demiştir: Beyt-i Haram'dan önce birçok evler vardı. Yani İbadet maksadıyla kurulmuş ilk ev, odur. Mücâhid'den de şöyle dediği nakledilmektedir: Müslümanlarla yahudiler karşılıklı olarak övündüler. Yahudiler: Beytü'l-Makdis Kâ'be'den daha faziletli ve daha büyüktür. Çünkü peygamberlerin hicret ettiği yer orasıdır ve O, Arz-ı Mukaddes'tedir dediler, Müslümanlar da şöyle karşılık verdi: Hayır, Kâ'be ondan daha faziletlidir. Bunun üzerine yüce Allah bu âyeti kerimeyi indirdi. Bundan önce Bakara Sûresi'nde (2/127'nci âyetin tefsirinde) Beyt'in inşa edilmesine ve onu ilk inşa edenlere dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Mücâhid der ki: Şanı yüce Allah, bu Beyt'in yerini, yeryüzünden herhangi bir şeyi yaratmadan ikibin yıl önce yaratmıştı. Hiç şüphesiz onun temelleri, en aşağıdaki yedinci arza kadar inmektedir Mescid-i Aksâ'yı ise, Süleyman (aleyhisselâm) bina etmiştir. Nitekim Nesâî tarafından sahih bir isnadîa kaydedilen ve Abdullah b. Amr yoluyla gelen hadisrfe de böyle İfade edilmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Süleyman b. Dâvud (aleyhisselâm) Beytü'l-Makdis'i inşa edince yüce Allah'tan üç husus diledi. Yüce Allah'tan vereceği hükümlerinin kendi hükmüne uygun düşmelerini söylemesini istedi; bu isteği ona verildi. Yine yüce Allah'tan kendisinden başka hiçbir kimseye verilmeyecek bir mülk verilmesini İstedi, bu da ona verildi. Yüce Allah'tan Mescidin inşasını bitirince de buraya yalnızca onda namaz kılmak arsuzuyla kim gelirse, mutlaka onu günahlarından -annesinin o kimseyi doğurduğu gibi- kurtarılmasını diledi, bu da kendisine verildi." Bu durumda bu iki hadis (son naklettiğimiz hadisi şerif" ile, başlığın başında nakledilen Hadîs-i şerîf) arasında bir işkâl (çelişki) görülmektedir. Çünkü, Hazret-i İbrahim ile Hazret-i Süleyman arasında uzun yıllar geçmiştir, Tarihçilere göre bin yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Bu çelişki şöyle açıklanmıştır: İbrahim ile Süleyman (ikisine de selam olsun) başkalarının temelini atmış olduğu mescidlerin binalarını yenilemişlerdir. Beyt-i Haram'ı ilk bina edenin önceden de geçtiği gibi Âdem (aleyhisselâm) olduğu söylenmiştir. Buna göre, onun çocuklarından başka birtakım kimselerin Beyt-i Haram'dan kırk yıl sonra Beytü’l-Makdis'i bina etmiş olması mümkün görünmektedir. Aynı şekilde meleklerin de Allah'ın izin vermesi üzerine Beyfi bina etmiş olmaları da mümkündür. Bütün bunlar ihtimal dahilindedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. Ali b. Ebî Tâlib (radıyallahü anh) da şöyle demiştir: Şanı Yüce Allah meleklere yer yüzünde bir ev bina etmelerini ve etrafında tavaf etmelerini emretti. Bu ise, Hazret-i Âdem'in yaratılışından önce olmuştu. Daha sonra Hazret-i Âdem, bu evin yapabildiği kadarını bina etti ve onu tavaf etti. Ondan sonra diğer peygamberler de böyle yaptı, Sonra da onun inşasını İbrahim (aleyhisselâm) tamamladı. 2. Mekke İsmi Nereden Gelmektedir: Yüce Allah'ın: "Mekke'de bulunan,..dır" âyeti, “Doğrusu”nun haberidir. Baştaki "lâm" da te'kid içindir. "Bekke," Beyt'in yerinin ismi, "Mekke" ise şehrin sair bölümlerinin adıdır. Bu açıklama, Mâlik b. Enes'den nakledilmiştir. Muhammed b. Şihâb da şöyle demektedir: Bekke mescidin ismi, Mekke Harem bölgesinin hepsidir, Bunun kapsamına evler de girer. Mücâhid der ki: Bekke ile Mekke aynı şeylerdir. "Mekke"nin başındaki bu "mim" harfi (Bekke'nin başındaki) ub" harfinin yerine (bedel olarak) gelmiştir. Nitekim Araplar Yapışkan çamur" derken, "b" harfi yerine da derler. Bu açıklamaları da ed-Dahhak ve el-Muerric dile getirmişlerdir. Diğer taraftan şöyle de denilmiştir: "Bekke" izdiham anlamına gelen "Bekk"den türetilmiştir. Bu şehire "Bekke" adının verilmesi ise, insanların tavaf ettikleri yerde izdiham etmelerinden dolayıdır. Aynı zamanda bu mastar, boyunun ezilmesi, bükülmesi manasına da gelir, Şöyle de açıklanmıştır. "Bekke"ye bu adın veriliş sebebi, orada haksızlık, zulüm ve isyana kalkışmaları halinde zorbaların boyunlarını ezmesinden dolayıdır Abdullah b. e-Zübeyr der ki: Buraya herhangi bir zorba kötülük etmek kastıyla geldi mi, mutlaka aziz ve celil olan Allah onun boynunu kırar ve onu ezer. "Mekke"ye gelince, Bu şehire bu ismin veriliş sebebinin suyunun azlığı olduğu söylendiği gibi, buraya gelmek isteyen kimsenin karşı karşıya kaldığı zorluklar dolayısıyla kemikten âdeta iliğini çıkaracak kadar sıkıntılarla karşılaşmasından ötürü verilmiştir. Bu açıklama Arapların kemiğin içinde bulunanları çıkartmayı ifade etmek üzere kullandıkları Kemiğin içindekini (iliğini) çıkardım, tabirinden alınmıştır. Aynı şekilde deve yavrusunun annesinin memesindeki sütü tamamen emip içmesini anlatmak üzere; ifadesini kullanırlar. Şair de şöyle demektedir: "Emdikçe emdi, sonunda içlerinde süt diye bir şey bırakmadılar." Mekke'ye bu ismin veriliş sebebinin, orada zulme sapan kimseleri helâk etmesi ve imkânlarını eksiltmesi olduğu da söylenmiştir. Bir başka görüşe göre Mekke'ye bu ismin veriliş sebebi, insanların orada ıslık çalıp gülmeleridir. Bu da Yüce Allah'ın: "Onların, Beyt'in yanındaki duaları ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan ibaretti" (el-Enfâl, 8/35) âyetinden alınmış bir açıklamadır. Ancak tasrif (Arapçada kelime türetme kuralları) böyle bir açıklamayı uygun göstermemektedir. Zira Mekke kelimesi son iki harfi aynı (muzaaf) bir kelime iken, (........): ıslık çalmak ise sülâsî ve illetlidir. Yüce Allah: "Mübarek... olmak üzere" âyeti, orada amellerin kat kat fazlasıyla mükâfaatlandırılışı dolayısıyla mübârekliğini ifade etmektedir. Bereket; hayrın çokluğu demektir. "Mübarek" kelimesi, ya "Kurulan" kelimesindeki zamirden, yahut da Mekkert kelimesinden anlaşılan zarftan hal olmak üzere nasb edilmiştir. Anlamı şöyle olur: Mekke'de bulunan ve mübarek olan evdir, şeklindedir. Kur'ân-ı Kerîm'in dışında bu kelimenin: Mübarek" şeklinde ikinci bir haber olarak, yahut da (... an'dan bedel, ya da bir müpteda takdiri ile (haber) olması da mümkündür. "Âlemlere.., ve hidâyet olmak üzere..." âyeti de öncekine atfedilmiştir. Ve o âlemler için bir hidâyettir" anlamında da olabilir. Kur'ân-i Kerîm'in dışında Beyt"e sıfat olmak üzere mecrûr olarak şeklinde kullanılması da mümkündür. |
﴾ 96 ﴿