194"Rabbimiz! Bize peygamberlerinle va'dettîklerini ver ve Kıyâmet günü rezil etme bizi! Şüphesiz Sen sözünden asla dönmezsin." 13- Peygamberlerle Vaadedilenler: Yüce Allah'ın: "Rabbimiz! Bize peygamberlerinle" yani peygamberlerin aracılığı ile; onların ifadeleri vasıtası ile "vaadettiklerini ver." Bu âyet da: "O kasabaya sor" (Yusuf, 12/82) âyetini andırmaktadır. el-Ameş ve ez-Zührî; Peygamberlerin" kelimesini "sin" harfini sakin olarak; diye okumuşlardır. Burada peygamberler ve vaad olunan şeyden kasıt, peygamberlerin ve meleklerin mü’minlere mağfiret dilemesi şeklinde sözü edilen hususlardır. Melekler de yeryüzünde bulunanlar için mağfiret dilerler. Ayrıca Hazret-i Nûh'un, Hazret-i İbrahim'in mü’minlere yaptıkları zikr edilen duaları ile Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın ümmetine mağfiret dilemesi bu vaad olunan şeyler arasındadır "Ve Kıyâmet günü rezil etme bizi!" Bizi azaplandırma, helâk etme, rüsvay etme, küçük düşürme, rahmetinden uzaklaştırma, Kıyâmet gününde bize gazab etme! "Şüphesiz Sen sözünden asla dönmezsin." "Rabbimiz bize peygamberlerinle bize vaad ettiklerini ver" ifadesini onun sözünden asla dönmeyeceğini bilmelerine rağmen kullanmaları nasıl açıklanabilir? diye sorulursa bu soruya üç türlü cevap verilebilir: a. Şanı yüce Allah îman edenlere cennet vaadinde bulunmuştur. Onlar da rezil edilmeden ve cezalandırılmaksın kendilerine bu vaadin yapıldığı kimselerden olmayı istediler. b. Onlar bu duayı Allah Teâlâ'ya ibadet ve itaatle boyun eğmek niyeti ile yapmışlardır. Dua da ibâdetin beynidir. Bu da yüce Allah'ın: "De ki: Rabbim, hak ile hükmet" (el-Enbiyâ, 21/112') âyetini andırmaktadır. O haktan başkası ile hükmetmemekle birlikte, böyle demesi emrolunmuştur. c. Onlar bu duaları ile düşmanlarına karşı kendilerine vaad olunan zaferin acilen verilmesini istediler. Çünkü bu dua, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın ashabı tarafından yapıldığı nakledilen bir duadır. Onlar bu taleplerini dinin güçlenmesi ve aziz kılınması için yapmışlardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'dır. Enes bin Mâlik'in rivâyetine göre Resûlüllah şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah, her kime belli bir amel karşılığında bir sevap vereceği vaadinde bulunmuşsa, mutlaka o kendi katından bir rahmet olmak üzere ona verdiği bu sözünü yerine getirecektir, her kime de belli bir amele karşılık olarak bir ceza vaadinde bulunmuşsa bu hususda yüce Allah muhayyerdir. (Yani dilerse o cezayı verir, dilemezse vermez)." Araplar da sözde durmamayı yerer ve buna karşılık yapılan tehdidi ise yerine getirmemekten övgüyle söz ederler. O kadar ki şair (Âmir bin et-Tufayl) şöyle demiştir: "Yaşadığım sürece korkmasın amcamın oğlu benim satvetimden; Ve ben tehdit edenden korkarak asla saklanmam. Ben onu her ne zaman tehdit ettim veya ona vaadde bulundu isem; Tehdidimi gerçekleştirmem, fakat verdiğim sözü yerine getiririm." |
﴾ 194 ﴿