69

Kim Allah'a ve Rasûle itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salihlerle birliktedirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar!

Bu âyetlere dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

1. Allah'a ve Peygambere İtaat Edenlerin Mükâfaatı ve Bu Âyetlerin Daha Önceki Âyetlerle İlişkisi:

Yüce Allah:

"Kim Allah'a ve Rasule İtaat ederse..." âyetinde, münafıklara kendisini yerine getirmeleri öğütlenen emri yapmış olsalar ve kendilerine dönecek olsalardı, onlara nimet ve ihsanda bulunacağını zikrettikten sonra, burada da bu işi yapanların alacağı sevap ve mükâfatı zikretmektedir.

Bu âyet-i-kerîme, yüce Allah'ın:

"Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna,." (el-Fâtiha, 1/7) âyetini tefsir etmektedir.

Hazret-i Peygamberin de vefafı esnasında söylediği; "Allah'ım, en yüce arkadaşı istiyorum" âyetinde kastedileni de açıklamaktadır.

Buhârîde Âişe (radıyallahü anha)'dan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim:

"Hastalanan her bir peygamber, mutlaka dünyada kalmak ile âhirete göç etmekten birisini seçmek hususunda serbest bırakılmıştır." Peygamber de hastalanıp rahatsızlandığı sırada, sesi alabildiğine kısılmıştı. Onun şöyle dediğini duydum: "Allah'ım kendilerine nimet vermiş olduğun peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salihlerle beraber(liği istiyorum)." Böylece onun da istediğini seçmekte serbest bırakıldığını anladım. Buhârî, Tefsir, 4. sûre 13; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 86, 87; İbn Mâce, Cenâiz 64; Müsned, III, 176, 205, 269, 274.

Bir kesim de şöyle demiştir: Bu âyet-i kerîme, kendisine ezanın rüyada gösterildiği ensardan Abdullah b. Zeyd b. Abdi Rabbih'in şöyle demesi üzerine nâzil olmuştur:

Ey Allahın Rasûlü, sen ve bizler ölecek olursak, sen yüksek makamlarda olacaksın, biz seni göremeyecek, seninle bir arada olamayacağız. Bundan dolayı da üzüntüsünü dile getirince bu âyet-i kerîme nâzil oldu. el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, VTI, 6-7.

Mekkî, bu Abdullah b. Zeyd'in, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın vefatı üzerine: Allah'ım gözümü kör et ki, ondan sonra kimseyi gözüm görmesin diye dua ettiğini nakletmektedir. Derhal gözleri kör oldu. Bunu el-Kuşeyrî de nakledip ve şöyle demektedir: Allah'ım gözümü kör et. Sevdiğimden başka, sevdiğime kavuşuncaya kadar hiçbir şeyi görmeyeyim. O da olduğu yerde kör oluvermiştir.

es-Sa'lebî de şunu nakletmektedir: Bu âyet-i kerîme, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın azadlı kölesi Sevban hakkında nâzil olmuştur. Sevban, Hazret-i Peygamberi pek çok sever, onsuz dayanamıyordu. Birgün Hazret-i Peygamberin yanına yüzü değişmiş, vücudu alabildiğine zayıflamış bir şekilde geldi, keder yüzünden okunuyordu. Hazret-i Peygamber: "Ey Sevbân, rengini değiştiren sebep nedir?" diye sorunca, şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, herhangi bir zararım, ağrım, sıkıntım yok. Şu kadar varki, ben seni görmeyecek olursam, seni özlüyorum. Ve seninle karşılaşıncaya kadar oldukça yalnızlık hissine kapılıyorum. Bundan sonra da ahiret hatırıma geldi. Orada seni göremeyeceğimden korkuyorum. Ben biliyorum ki sen peygamberlerle beraber yükseklerde olacaksın. Ben ise, cennete girecek olsam dahi mutlaka senin mevkiinden daha aşağılarda bir mevkide bulunacağım. Eğer cennete büsbütün giremeyecek olursam, işte bu ebediyyen seni görmeyeceğim bir zamanın gelip çatması demektir. Bunun üzerine, yüce Allah bu âyet-i kerimeyi indirdi. Bunu el-Vahidî, el-Kelbî'den nakletmektedir. el-Vâhidî, Esbâbu Nuzûli'l-Kur'ân, s. 169.

Mesrûk'dan senedi de kaydedilerek şöyle dediği nakledilmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashâbı şöyle dedi: Biz dünyada senden ayrılamiyoruz, ayrılmamalıyız. Bizden ayrılacak olursan sen bizim üstümüze çıkartılacaksın. Bunun üzerine yüce Allah:

"Kim Allah'a ve Rasûl’e itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler... ile birliktedirler" âyetini indirdi.

Allah'a itaatin kapsamında Rasûlüne itaat de vardır. Fakat onun kadrinin şerefine dikkat çekmek ve yüce ismine işaret etmek üzere onu bizzat zikretmiştir. Allah ona ve âline salât-ü selâm getirsin.

"İşte onlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği... salihlerle birliktedirler." Yani onlarla birlikte aynı diyarda olacaklar, aynı nimetler içerisinde bulunacaklardır Onları görmekle, onlarla birlikte bulunmakla zevk alacaklardır. Yoksa derece itibariyle onlara eşit olacaklar anlamında değildir. Çünkü dereceleri birbirlerinden farklıdır Bununla birlikte dünya hayatında onlara tabi olduklarından, onlara uyduklarından dolayı, birbirleriyle ziyaretleşeceklerdir.

Cennette bulunan herkese kendi haline rıza göstermek de ihsan edilecektir. Ve o kimsede kendisinden daha üstün ve faziletli kimse olduğu inancı da giderilecektir. Şanı yüce Allah:

"Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp atacağız" (el-Âraf, 7/43) diye buyurmaktadır.

Sıddîk, faîl vezninde bir kelime olup, doğrulukta veya doğrulamakta mübalağa gösteren, ileriye geçen demektin Sıddîk, diliyle söylediğini fiiliyle tahakkuk ettirendir, Siddîklerin, Ebû Bekir es-Sıddik gibi, peygamberlere tabi olanlar arasında, tasdik etmekte ellerini çabuk tutan, erken davranan faziletli kimseler oldukları da söylenmiştir. el-Bakara Sûresi'nde (2/24. âyetin tefsiri ile 154. âyetin tefsirinde) "Sıddik" kelimesinin iştikakı (türediği kökü) ve şehidin anlamına dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Burada şehitlerden kasıt; Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, salihlerden kasıt ise, sair ashâb-ı kiramdir. Allah hepsinden razı olsun.

"Şehidler" den kastın, Allah yolunda öldürülmüş kimseler oldukları

"salihler"den kastın ise, Allah'ın Rasûlü Muhammed ümmetinin salihleri olduğu da söylenmiştir.

Derim ki: Âyet-i kerimenin lâfzı, bütün salih ve şehidleri kapsamına almaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Rıfk (arkadaş anlamına gelen rafik'ın kökü) ise, yumuşak davranmak, yumuşak huylu olmak demektir. Arkadaşa refik denilmesi ise, senin arkadaşlığı ile birlikte oluşundan dolayıdır. Arkadaşa, birlikteliği (irtifakı) dolayısıyla refik denilmektedir.

Âyet-i kerimede tekil olan, "raffkan" kelimesinin "Onlar ne güzel arkadaştırlar" şeklinde çoğul olarak okunulması da caizdir, el-Ahfeş der ki: "Rakkan" kelimesi, hal olarak nasb edilmiştir. "Rufaka -Rafik'in çoğulu-arkadaşlar" anlamındadır.

Yine el-Ahfeş şöyle der: Temyiz olmak üzere nasb edilmiştir. Bundan dolayı kelime tekil olarak gelmiştir. Sanki âyetin anlamı şöyledir; Bunların her birisi arkadaş olarak ne güzeldir; Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Sonra sizi bir bebek olarak çıkartıyoruz."(el-Hac, 22/5) Yani sizin herbirinizi bir bebek olarak çıkartıyoruz demektir. Yine yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Gizlice göz ucuyla baktıklarını... "(eş-Şûrâ, 42/45)

Bu âyet-i kerimenin anlamı, Hazret-i Peygamberin şu hadisi ile de ilgilidir "Arkadaşların hayırlıları dörttür." Ebû Dâvûd, Cihâd 81; Tirmizî, Siyer 7; İbn Mâce, Cihad 25; Dârimî, Siyer 4. Burada da yüce Allah, yalnız dört çeşit arkadaşı anmaktadır, bunun üzerinde dikkatle düşünmek gerekir.

2. Hazret-i Ebû Bekir'in Halifeliği:

Bu âyet-i kerimede Ebû Bekir (radıyallahü anh)’in halifeliğine delil vardır. Şöyleki; Yüce Allah gerçek dostlarının mertebelerini Kitab-ı Kerîm’inde sözkonusu ettiğinde, bunların mertebe itibariyle en yüksek olanlarını önce zikretti ki, bunlar da peygamberlerdir. Daha sonra ikinci olarak sıddikları sözkonusu etti, her ikisi arasında da herhangi bir mertebeyi zikretmedi. Müslümanlar da tıpkı Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'a Rasûl demek üzerinde icma ettikleri gibi, Ebû Bekir es-Sıddik'a da "Siddîk" ismini vermek üzerinde icma etmişlerdir. Bu husus böylelikle sabit olup, onun Sıddîk olduğu ve Resûlüllah'tan sonra gelen ikinci şahıs olduğu doğru olarak anlaşıldığına göre, artık ondan sonra herhangi bir kimsenin onun önüne geçmesi câiz olamaz. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır,

69 ﴿