146

Ancak tevbe edenler, hallerini düzeltenler, Allah'a (dinine) sımsıkı sarılanlar ve dinlerini Allah için halis kılanlar müstesnadır. İşte onlar mü’minlerle beraberdir. Allah, mü’minlere büyük bir mükâfaat verecektir.

Bu, münafıklık yapanlardan bir istisnadır. Münafıklıktan tevbe edenin (bu tevbesinin kabulü) şartlarından birisi de söz ve fiilinde ıslahta bulunması, düzeltmesidir.

"Allah'a sımsıkı sarılması," yani Allah'a sığınması ve kendisini O:na teslim etmesi, dinini yalnızca Allah'a halis kılması demektir. Tıpkı bu âyet-i kerimenin açıkça ifade ettiği gibi (olmalıdır). Aksi takdirde münafık kimse tevbe etmiş olmaz. Münafıktan mü’minler arasında bulunduğundan Allah, mü’minlerin ecrini gelecekte vereceğini, mükâfatlandıracağını belirtmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.

Buhârî, el-Esved'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Abdullah (b. Mes'ûd)’ın halkasında bulunuyorduk. Huzeyfe, bulunduğumuz yere kadar geldi, ayakta durdu ve selam verdi, sonra şöyle dedi: Yemin olsun münafıklık sîzden daha hayırlı bir topluluk hakkında nâzil olmuştu. el-Esved, Subhanallah dedi. Şüphe yokki yüce Allah:

"Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar" diye buyurmaktadır. Abdullah gülümsedi. Huzeyfe de mescidin bir tarafında oturdu. Daha sonra Abdullah kalktı, arkadaşları da dağıldı. Bu sefer (Huzeyfe) bana bir çakıl taşı attı, ben de onun yanına gittim. Huzeyfe dedi ki: Onun ne demek istediğimi anlayarak gülümsemesine hayret ettim. Çünkü ben şöyle demek istemiştim: Münafıklık, sizden daha hayırlı bir topluluğa indirilmişti, (Yani, onlar arasında münafıklık edenler olmuştu). Sonra tevbe ettiler, Allah da tevbelerini kabul buyurdu. Buhârî, Tefsir 4. sûre 25.

el-Ferrâ' der ki: Allah'ın:

"İşte onlar mü’minlerle beraberdir" âyeti, onlar mü’minlerdendir demektir el-Kutebî der ki: Allah, onlara gazab ettiği için doğrudan onları muhatap almayarak:

"İşte onlar mü’minlerle beraberdir" diye buyurmuş, onlar mü’minlerin kendileridir diye buyurmamıştır.

"Verecektir" âyetinde "ye" harfi, lâfzan hazf edildiği gibi, hatta da hazf edilmiştir. Çünkü hem kendisi, hem de ondan sonraki, lafzatullah'ın başındaki "lâm" da sakindir.

Yüce Allah'ın şu âyeti da böyledir:

"Nida edenin sesleneceği gün Biz de Zebanileri çağırıveririz" (el-Alâk, 96/18);

"O günde o çağırıcı çağırır." (el-Kamer, 54/6) Bütün bu kelimelerde iki sakinin arka arkaya gelmesi dolayısıyla "vav" harfleri hazf edilmiştir.

146 ﴿