161

Kendilerine haram kılınmış olduğu halde fâiz almalarından ve insanların mallarını batıl yollarla yemelerinden ötürü. Onlardan kâfir olanlara da can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.

Bu âyete dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

1- Zulmün Cezası:

Yüce Allah'ın:

"Yahudilerin zulümleri sebebiyle" âyeti hakkında ez-Zeccâc şöyle demektedir: Bu, daha önce geçen: "Fakat o sözlerini bozmaları", âyetinden bedeldir. Burada daha önce helal kılınmış olmakla birlikte haram kılınan şeyler ise;

"Biz, yahudilere de bütün tırnaklıları haram kıldık..." (el-En'am, 6/146) âyetinde sözü geçen şeylerdir,

Âyet-i kerimede zulümden haram kılmaktan önce sözedilişin sebebi ise, haram kılmaya sebep teşkil eden şeyi haber olarak bildirmenin maksat olarak gözetilmiş olmasıdır.

"Ayrıca Allah yolundan çokça alıkoymalarından" yani, gerek kendilerini gerekse başkalarını Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'a tabi olmaktan alıkoymalarından, bunu engellemelerinden;

"kendilerine haram kılınmakla birlikte fâiz almalarından, ve insanların mallarını batıl yollarla yemelerinden ötürü."

Bütün bunlar, onların işledikleri zulmü açıklamaktadır. Aynı şekilde, bundan önce sözü edilen sözlerini bozmaları ve ondan sonra gelen âyetler da buna dair açıklamalardır, Âl-i İmrân Sûresi'nde (3/93-94, âyetlerin tefsirinde) bu haram kılma sebebi hususunda ilim adamlarının üç farklı görüşe sahip olduklarını ve bu üç görüşten birisinin de bu olduğunu belirtmiş bulunuyoruz.

2- Kâfirler Şeriatla Muhatap mıdırlar?

İbnü'l-Arabî der ki: Mâlik’in mezhebine göre, kâfirlerin muhatap oldukları hususunda görüş ayrılığı yoktur.

Yüce Allah, bu âyet-i kerimede, onlara faizin ve'malları batıl yollarla yemenin yasak kılındığım açıklamaktadır Eğer bu, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'a Kur'ân-ı Kerîm'de indirilenlere dair verilen ve onların da bu hitabın kapsamına girdiklerini bildirin bir haber ise mesele yok demektir. Şayet yüce Allah'ın Tevratta Mûsa'ya indirdiklerine dair bir haber olup onların bunu değiştirdikleri, tahrif ettikleri, isyan ettikleri ve muhalefet ettiklerini bildirmekte ise; onlar, dinlerinin emirlerine rağmen kendi mallarını bu şekilde ifsad etmiş bulunuyorlarken, bizim kendileriyle muamelelerde bulunmamız câiz midir, değil midir?

Bazıları, onlarla muamelelere girişmenin câiz olmadığını zannetmişlerdir. Bu da onların mallarındaki bu fesat ve bu bozukluktan dolayıdır. Sahih olan ise, fâiz almalarına Allah'ın kendilerine haram kıldığı şeylere girişmelerine rağmen, onlarla muamelelerde bulunmanın câiz olduğudur.

Çünkü, gerek Kur'ân da gerekse Sünnet'te bunun câiz oluşuna dair kati deliller vardır.

Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Kitap ehlinin yiyeceği size helal olduğu gibi..." (el-Mâide, 5/5) Bu açık bir nassdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de yahudilerle çeşitli muamelelerde bulunmuştur. Vefatı sırasında ise, aile halkı için ödünç aldığı bir miktar arpa karşılığında zırhı, yahudi bir kimsenin yanında rehin bulunuyordu. Şüphe ve anlaşmazlık hastalığını kesinlikle ortadan kaldıran delil de harp ehli ticaretin câiz oluşunda ümmetin ittifak etmiş olmasıdır.

Ayrıca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) harp ehlinin topraklarına ticaret kastı ile yolculuk yapmıştır. İşte onun böyle bir yolculuk yapmış olması, harp ehlinin bulunduğu yerlere yolculuk yapmanın ve onlarla birlikte ticarette bulunmanın câiz oluşuna dair kafi bir delildir.

Denilse ki: Bu, Peygamberlikten önce olmuştur. Deriz ki: O, Peygamberliğinden Önce de haram bir şey işlemekle kendisini kirletmemiştir. Bu da tevatüren sabit olmuş bir şeydir. Peygamber olarak gönderildikten sonra da bundan dolayı mazeret belirtmemiştir. Peygamberliğinden sonra da bunu yasaklamamıştır. O hayatta iken, ashâb-ı kiramdan herhangi bir kimse, bu ilişkiyi kesmediği gibi, vefatından sonra da müslü mani ardan herhangi bir kimse de böyle bir ilişkiye son vermiş değildir.

Ashâb-ı kiram, esirleri esirlikten kurtarmak için -ki bu, vacip (farz) dır- yolculuk yaptıkları gibi, Hazret-i Osman ve diğerlerinin gönderildiği gibi, sulh için de harp ehlinin yanına yolculuk yaparlardı. Böyle bir yolculuk kimi zaman vacib olabilir, kimi zaman mendup olabilir. Yalnızca ticaret kastıyla harp ehlinin bulundukları yerlere yolculuk yapmak ise, mubahtır.

161 ﴿