13

Böyle iken onlar sözlerini bozdukları için, Biz de onları lanetledik. Kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler. Onlar, kendilerine verilenlerden bir pay almayı da unuttular, içlerinden pek azı müstesna olmak üzere, sen onların daima hainliklerini göreceksin. Sen yine onları affet, aldırış etme. Şüphe yok ki Allah, îyiük edenleri serer.

Yüce Allah'ın:

"Böyle İken onlar, sözlerini bozdukları için." Âyeti, sözlerini bozmaları sebebiyle, demektir. Buradaki) edatı, Katade ve diğer ilim ehli kimselerden nakledildiğine göre, te'kid için fazladan gelmiştir. Çünkü bu edat, ifadenin güzelliği ve te'kid için İfadeyi artırması bakımından ruhta iyice yer etmesi anlamını verecek şekilde söze güç katmaktadır. Şairin şu mısraında olduğu gibi:

"Başa geçip lider olan, herhangi bir şey dolayisı ile başa geçirilir-"

Te'kid için öngörülmüş herhangi bir alâmet ile te'feid yapmak, tıpkı tekrarlamak suretiyle yapılan te'kid gibidir.

"Biz de onları lanetledik" âyetini İbn Abbâs : Cizye ile azaplandırdık, diye açıklamıştır. el-Hasen ve Mukâtil ise: mesti etmek (yani, onları maymun ve domuzlara dönüştürmek.) suretiyle azaplandırdık. Atâ İse, onları uzaklaştırdık diye açıklamıştır. Lânetlemek ise, rahmetten kovup uzaklaştırmak anlamındadır.

"Kalplerini katılaştırdık" yani, hiçbir hayrı anlayamayacak ve hiçbir hayır yapmayacak şekilde sertleştirdik: Katı ve inatçı aynı anlama gelir.

el-Kisâî ve Hamza Kati kelimesini, elif siz olarak ve "ye" harfini şeddeli olarak, diye okumuşlardır, Aynı zamanda bu, İbn Mes'ûd, Nehaî ve Yahya b. Vessab'ın da kıraatidir, ise, yağmuru olmayan, zorlu, sıkıntılı yıl demektir. Bu kelimenin bozuk ve adi dirhemler anlamına gelen den türetildiği de söylenmiştir. O halde bu okuyuşa göre bu kelime, kalpleri halis ve samimi îmana sahip olmadı anlamına gelir. Yani kalplerinde bir miktar münafıklık vardır. en-Nehhâs der ki: Bu da güzel bir görüştür. Çünkü: Eğer dirhem, bakır veya bir başka şey ile karıştırılmış ise, denilir, ise, kalp dirhem demektir. Bunu, Ebû Ubeyd zikretmekle ve kazmaların taşlarda çıkardıkları sesleri vasfeden şu beyiti de örnek göstermektedir:

"Onların sağır taşlarda çıkardıkları bir sesleri vardır

Sarrafların elindeki kalp dirhemlerin çıkardıkları sesler gibi."

Esmaî ve Ebû Ubeyd ise, tabiri "kaşî dirhem"den Arapçalaştırılmış gibidir, demektir, el-Kuşeyrî ise şöyle der: Bu uzak bir ihtimaldir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm’de Arapçada olmayan bir tabir yoktur. Aksine, tabiri de yine sertlik ve katılıktan gelmektedir. Çünkü, oyulma (işlenme) imkânı az olan bir şey, sert ve katı olur.

el-A'meş de bu kelimeyi "ya" harfini şeddesiz olarak diye okumuştur. Bu okuyuşu ise, 'dan gelir, 'den değil.

Diğerleri, bu kelimeyi, "kâsiye" şeklinde okumuşlardır. Ebû Ubeyd'in tercih ettiği de budur, Bu İki okuyuş ise, gibi iki ayrı söyleyiştir. Ebû Cafer en-Nehhâs der ki: Bu hususta evlâ olan; şeklinde ve anlamında olmasıdır. Şu kadar var ki, veznindeki kip, (........) kipinden daha beliğdir.

Buna göre âyetin anlamı şöyle olur: Bizler, onların kalplerini imandan uzak ve Bana itaate tevfîkten ırak, katı kıldık. Çünkü onlar, îman namına hiçbir sıfata sahip değildiler ki, kalpleri -başka madenlerle karıştırılmış kalp dirhemler gibi- bir miktar küfrün karıştığı îmana sahip olmakla vasfedilebilsin. Nitekim şair şöyle demiştir:

"Artık ben, oldukça yaşlandım ve her tarafım kupkuru (kaskatı) kesildi-

Nitekim yaşıtlarım da öylece kaskatı kesildiler."

"Kelimeleri yerlerinden oynatarak tahfif ederler." yani, Allah'ın âyetlerini olmadık şekilde te'vil ederler ve bunu avama böylece telkin ederler. Kelimelerin harflerini değiştirdikleri anlamında olduğu da söylenmiştir,

"Tahrif ederler" âyeti nasb mahallindedir. Yani Biz, onların kalplerini katı ve tahrif ediciler kıldık, demektir. es-Sülemi ve en-Nehaî

"Kelimeleri" âyetini, şeklinde "elif ile (ve sözü anlamına gelecek şekilde) okumuştur. Çünkü onlar, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın niteliklerini ve recm âyetini değiştirmişlerdi

"Onlar, kendilerine verilenlerden bir pay almayı da unuttular." Yani, peygamberlerin kendilerinden Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e îman etmeye ve niteliklerini açıklamaya dair aldıkları Allah'ın ahdini unuttular.

İçlerinden pek azı müstesna olmak üzere, sen onların daima hainliklerini göreceksin." Yani, Ey Muhammed, sen de şu anda onların hainliklerini gömmektesin.

Âyet-i kerimedeki hainlik demektir, Katade der ki: Sözlükte böyle bir kullanım caizdir. Bu, Arapların kaylûle anlamında kaile kelimesini kullanmalarına benzer. Bunun, hazfedilmiş bir kelimenin sıfatı olduğu da söylenmiştir. İfadenin: Hainlik eden bir kesim (in varlığını göreceksin) takdirinde olduğu da söylenmiştir.

Tek bir kişi için de kullanılır. Nitekim, Çok iyi neseb bilgini ve çok alim bir kimse denildiği gibi. Bu açıklamaya göre ise bu kelime, mübalağa ifade eder. Bir kimsenin hainliğinin ileri derecede olduğunu anlatarak nitelemek istersek, deriz. Şair der ki:

"Sen, kendi kendine vefa göstermeyi telkin ettin ve hiç bir zaman olmadın.

Ahdi bozmak için hainlik eden ve bir parmak kadar dahi ahdinde durmayan (sın)."

İbn Abbâs der ki: "Hainlik burada masiyet anlamındadır. Bunun, yalan ve günahkârlık anlamına geldiği de söylenmiştir. Onların hainlikleri ise, kendileri ile Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arasındaki ahdi bozmaları ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a karşı Savaşmak hususunda müşriklere yardımcı olmaları idi. Ahzab (Hendek) günü (müşriklere yardımcı olmaları) ile bunun dışında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı öldürmeye kalkışmaları ve ona dil uzatmaları gibi.

"İçlerinden pek azı müstesna" onlar hainlik etmezler. Bu ise,

"Onların hainliklerini" âyetindeki

"onlar" zamirinden muttasıl bir istisnadır.

"Sen yine onları affet, aldırış etme." Âyetinin anlamı ile ilgili olarak iki görüş belirtilmiştir: Seninle onlar arasında bir antlaşma bulunup zimmet ehli oldukları sürece onları affet, onlara aldırış etme. Diğer görüşe göre, bu âyet kılıç âyeti ile nesh edilmiştir. Bunun, yüce Allah'ın:

"Eğer bir kavmin hainliğinden kesin endişe edersen..." (el-Enfal, 8/58) âyetiyle nesh olduğu da söylenmiştir.

13 ﴿