110Allah, o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu Îsa! Senin üzerindeki ve ananın üzerindeki nimetimi hatırla. Hani Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikteyken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncili de öğretmiştim. Hani Benim iznimle çamurdan bir kuş suretine benzer bir şey yapıyordun, ona üfürüyordun da, iznimle bir kuş oluveriyordu. Anadan doğma körü, abraşı da yine Benim iznimle İyi ediyordun. Yine Benim iznimle ölüleri (diri olarak) çıkartıyordun. Ve hani, İsrail oğullarını kendilerine apaçık mucizelerle geldiğin zamanda senden çekmiştim de, içlerinden kâfir olanları: 'Bu, apaçık bir sihirden başka birşey değildir' demişlerdi." Yüce Allah'ın: "Allah o zaman şöyle diyeceki Ey Meryem oğlu Îsa, senin üzerindeki... nimetimi hatırla" âyetinde geçen bu durum, Kıyâmet gününün niteliklerindendir. Sen, Allah'ın peygamberleri toplayacağı ve Îsa'ya şunları şunları söyleyeceği günleri hatırla! diye buyurmuş gibidir, Bu açıklamayı, el-Mehdevî yapmıştır. "Îsa" kelimesinin ref mahallinde olması, "Meryem oğlu" da ikinci bir nida olması mümkün olduğu gibi, bunun da nasb mahallinde olması da mümkündür. Çünkü o, mansub bir nidadır. Şairin şu mısraında oluduğu gibi: Ey CarudTun oğlu, MünziiMn oğlu Hakemt " Eğer ikincisi muzaf ise -et- Tuval'ın Nahiv bilgini Muhammed b. Ahmed b. Abdullah et-Tuvâl (v. 243); el-Kisâî'nin yakın öğrencilerindendi. dışında hiçbir kimseye göre merfu' olması câiz değildir. Yüce Allah'ın: "Senin üzerindeki nimetimi hatırla" âyetine gelince, Hazret-i Îsa bunları hatırlayan bir kimse olmakla birlikte, Allah'ın kendi üzerindeki ve annesinin üzerindeki nimetini hatırlamasını emretmesi şu iki sebepten dolayıdır: 1- Sair ümmetlere, Allah'ın kendilerine özel olarak tahsis ettiği şan ve şerefi onlara ayrıcalıklı olarak vermiş olduğu yüksek mevkiini Kitab-ı Kerîminde okunması, 2- Bununla delilini pekiştirmesi ve onu inkâr edenlerin kanaatlerini reddetmesi. Daha sonra yüce Allah, nimetlerini saymaya geçerek şöyle buyurmaktadır: "Hani, Ben seni., desteklemiştim" yani, gücüne güç katmıştım. Te’yid (desteklemek), güç, kuvvet anlamına gelen; dan alınmıştır. Bu desteklemeye dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 2/87. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. "Ruhu'l-Kudüs" iki şekilde açıklanmıştır. Birincisi, daha önce geçen; "Ve kendinden bir ruh" (en-Nisa, 4/171. ayet, 3. başlıkta) âyetinde geçmiş olduğu gibi; Allah'ın kendisine has olarak vermiş olduğu tertemiz ruhtur. İkincisi ise, Cebrâîl aleyhisselamdır ki, daha sahih olan da budur Bu da daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/87. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. tuğun gibi, yetişkin iken de peygamber olarak onlarla konuşuyordun. Bu hususa dair açıklamalar, daha önce Âl-i İmrân sûresinde (3/45-46. ayetlerin tefsirinde) geçmiş olduğundan bunları tekrarlamanın bir anlamı yoktur. "İsrail oğullarını kendilerine apaçık mucizelerle" yani, bu âyeti kerimede sözü geçen apaçık belge ve mucizelerle "geldiğin zamanda" seni öldürmek istediklerinde "senden çekmiştim" yani onların zararlarını önlemiş ve engellemiştim "de, içlerinden kâfir olanları" yani, sana îman etmeyip peygamberliğini inkâr edenleri, "bu" mucizeler, "apaçık bir sihirden başka bir şey değildir demişlerdi." Âyet-i kerimedeki Sihir" kelimesini, Hamza ve el-Kisâî; Sihirbaz, büyücü diye okumuşlardır. Yani, bu adam ancak oldukça güçlü bir sihirbaz olabilir, anlamındadır. |
﴾ 110 ﴿