151

De ki: "Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya İyilik edin. Yoksulluk endişesinden dolayı çocuklarınızı öldürmeyin. Çünkü sizin de onların da rızkını Biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Hak ile olmadıkça Allah'ın haram kıldığı canı öldürmeyin. İşte, akıl edersiniz diye size bunları emretti."

Bu âyetlere dair açıklamalarımızı ondört başlık halinde sunacağız:

1. Bu Âyetteki "Gelin" Fiili İle İlgili Açıklamalar:

Yüce Allah'ın:

"Gelin size... okuyayım" âyetindeki; Yaklaşın ve Rabbimin bana kesin olarak vahyettiğini -zan yoluyla ve sizin iddia ettiğiniz gibi yalan olarak değil- okuyun, demektir.

Daha sonra yüce Allah, neler okunacağını beyan etmek üzere; "Ona hiç bir şeyi ortak koşmayın" diye beyan etmektedir. Buradaki fiilin çekimi, erkek için; "Yaklaş, öne doğru gel," şeklinde, dişi için; erkek ve dişi tesniye için; erkek çoğul için; dişi çoğul için denilir. Yüce Allah da aynı fiili dişi çoğul için kullanarak şöyle buyurmaktadır:

"Gelin size meta vereyim." (el-Ahzab, 33/28)

Araplar "tekaddüm: öne geçme"yi bir çeşit yükselme (teali) ve yukarı doğru çıkma (irtifa) diye kabul etmişlerdir. Çünkü, bu fiilin ilk olarak kullanılışı halinde tekaddüm etmesi (öne geçmesi) emrolunan kişi sanki oturuyormuş da ona; Yüksel, gel; yani, ayağa kalkmak suretiyle kendini yukarı doğru kaldır ve öne doğru ilerle; denilmiş gibidir. Daha sonra bu kelimeyi duran ve yürüyen için de kullanacak hale gelinceye kadar anlamını genişletip durdular. Bu açıklamayı İbn eş-Şecerî yapmıştır.

2. 151. Âyet-i Kerîmeyle İlgili Bazı Nahiv Açıklamaları:

Yüce Allah'ın:

"Neleri haram kıldığını" âyetinde yer alan; ile ilgili uygun açıklama, Okuyayım" âyeti ile nasb mahallinde ve haberiyye olmasıdır. Yani: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığını okuyayım," demektir.

Eğer; Size" kelimesinin; "Haram kıldığını" fiiline taalluk ettiğini kabul edersek, uygun açıklama budur. (Anlamı: ...size neleri haram kıldığını okuyayım, şeklinde olur). Çünkü, daha yakın olan fiil budur. Basralıların tercihi de budur.

Eğer bunun; Okuyayım" fiiline taalluk ettiği kabul edilirse, bu da güzeldir, çünkü önce geçen Fiil budur. (Bunun da anlamı: ...neleri haram kıldiğını size okuyayım, şeklindedir). Kûfelilerin tercihi de budur. Bu görüşe göre ifadenin takdiri de: Rabbinizin haram kıldığı şeyi size okuyayım," şeklindedir.

"ortak koşmayın" lâfzı geçen ilk fiilin aynı kökünden gelen bir fiil takdiri ile nasb mahallindedir. Yani, size şirk koşmamanızı okuyayım demektir. Bu da size şirk koşmanın haram kılındığını okuyayım anlamındadır. Bununla birlikte; Size" kelimesindeki iğra anlamı dolayısıyla nasbedilmiş olma ihtimali de vardır. O takdirde Size" kelimesi, kendisinden önceki ifadelerde, munkatı' olur. Yani, size düşen, şirk koşmayı terketmektir ve yine size düşen, anne babaya iyilik etmektir, çocuklarınızı öldürmemektir, kötülüklere yaklaşmamaktır. Nitekim birisine İşine bak," demek de böyledir. Yüce Allah'ın:

"Siz, kendinize bakın" (el-Mâide, 5/105) âyeti de böyledir. Bütün bu açıklamaları İbn eş-Şecerî yapmıştır.

en-Nehhâs da şöyle demektedir: ... mama"dakİ...ma" kelimesinin, Neler"den bedel olarak nasb mahallinde olması da mümkündür. Yani ben, size şirk koşmanın haram kılındığını okuyayım.

el-Ferrâ' da 'nın nehiy için olması görüşünü tercih etmiştir. Çünkü, ondan sonra diye bir daha nehiy gelmektedir. (Meâl, buna göre yapılmıştır).

3. Allah'ın Hükümlerini Açıklama Görevi:

Bu âyet-i kerîme, yüce Allah tarafından Peygamberine, bütün insanları Allah'ın haram kıldığı şeylere dair okuyacağı âyeti dinlemeye davet etmesi için bir emirdir. Ondan sonra gelecek olan ilim adamlarının da aynı şekilde insanlara tebliğde bulunmaları ve onlara, Allah'ın neyi haram, neyi helâl kıldığını açıklamaları gerekmektedir. Nitekim yüce Allah:

"Onu, muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız... diye teminat almıştı" (Âl-i İmrân, 3/187) diye buyurmaktadır.

İbnü'l-Mübarek de şunu nakletmektedir: Bize, Îsa b. Ömer'in, Amr b. Murre'den haber verdiğine göre Amr, kendilerine şunu nakletmiş: Rabi' b. Haysem (Huseym de denilmiştir), kendisiyle oturan birisine şöyle demiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan henüz mührü çözülmemiş bir sabitenin sana getirilip verilmesi seni memnun eder mi? O, elbette deyince: Ona, şu âyet-i kerimeyi oku:

"De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım..." diyerek, üç âyetin yani, 153. âyetini sonuna kadar okudu.

Kâ'b el-Ahbar der ki: Bu âyet-i kerîme, Tevrat'ın başlangıcıdır: "Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla. De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım..."

İbn Abbâs da der ki: Bu âyet-i kerimeler, yüce Allah'ın Âl-i İmrân Sûresi'nde sözünü ettiği muhkem âyetlerdir. Bütün insanlara gönderitmiş şeriatler, sözbirliği halinde bunları kabul etmiş ve hiçbir dinde bunlar asla nesh edilmemiştir,

Mûsa (aleyhisselâm)'a indirilmiş on kelime (emir)nin (bunlar), oldukları da söylenmiştir.

Bu âyetlerdeki ilgili on âyet şunlardır:

1. Allah'a ortak koşmayın

2. Ana-babaya iyilik yapın

3. Açlık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin

4. Gizlisiyle açığıyla hayasızlıklara yaklaşmayın.

5. -Hak olması hali dışında- Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın.

6. Ergenlik yaşına gelinceye kadar, -en güzel yol ile olması hali dışında- yetimin malına -kötü maksatla- ilişmeyin.

7 Ölçü ve tartıyı tastamam ve adaletle yapın.

8. Söz söylediğinizde -yakın akraba dahi olsa- adalette söz söyleyin.

9. Allah adına verdiğiniz sözü eksiksiz yerine getirin.

10. Benim bu dosdoğru yoluma uyun. Sizi bu yolumdan ayırıp birliğinizi dağıtacak başka yollara sapmayın.

4. Anne Baba'ya İyilik:

Yüce Allah'ın;

"Anaya babaya iyilik edin" âyetinde geçen ana-babaya iyilik (ihsanda bulunmak), onlara iyi davranmak, onları korumak, onlara gereken ihtİmâmı göstermek, emirlerini yerine getirmek, köle iseler kölelikten kurtarmak, onlara karşı zorbalık taslamayı terketmekle olur.

"iyilik etmek," mastar olarak nasbedîlmiştir. Onu nasbeden ise, lâfzından gizli bir fiil olup takdiri; Ana babaya güzelce iyilik edin," şeklindedir.

5. Fakirlik Korkusuyla Çocukları Öldürmek:

Yüce Allah'ın:

"Yoksulluk endişesinden dolayı çocuklarınızı öldürmeyin" âyetinde geçen

"imlâk: yoksulluk", fakirlik demektir. Yani, fakir düşmek korkusuyla çocuklarınızı diri diri gömmeyin. Size de onlara da rızık veren şüphesiz ki Benim.

Araplar arasında âyetin zahirinden de anlaşıldığı gibi, fakirlik korkusuyla kız çocukları da erkek çocukları da Öldürenler vardı.

Fakir düştü anlamına geldiği gibi, O'nu fakir düşürdü, şeklinde de kullandır. Buna göre fiil hem lazım, hem müteaddidir (geçişsiz ve geçişlidir).

en-Nakkâş'ın, Muerrec'den naklettiğine göre şöyle demiş: İmlâk, Lahımlıların şivesinde açlık demektir. Münzir b. Said ise bunun, infak (yani harcamak) anlamına geldiğini zikretmektedir. "Malını infak etti, harcadı," demektir. Nakledildiğine göre, Ali (radıyallahü anh), hanımına şöyle demiş: "Malından istediğin kadarını harca."

"Kalbinde olmadık şeyleri diliyle söyleyen" demektir. Buna göre (imlâk'ın kökünü teşkil eden) melâk, müşterek bir lâfızdır. Yeri gelince buna dair açıklamalar gelecektir.

6. Azl'in Hükmü:

Azli câiz kabul etmeyen kimseler bu âyet-i kerimeyi delil gösterebilirler. Çünkü, çocukları diri diri gömmek diye bilinen "ve'd", mevcut olanı ve nesli ortadan kaldırır. Azl ise neslin esasını engellemektir. O bakımdan, bunlar birbirine benzerdir. Şu kadar var ki, canı öldürmek günah bakımından daha büyük, fiil olarak da daha çirkindir. Bundan dolayı bazı ilim adamımız şöyle demiştir: Hazret-i Peygamberin, azl ile ilgili olarak: "O gizliden gizliye ve'd'dir" Müslim, Nikâh 141; İbn Mâce, Nikâh 61; Müsned, VI, 361. i_ âyetinden haramlık değil de mekruh olduğu anlaşılmaktadır.

Ashâb-ı kiramdan ve diğerlerinden bir topluluk bu görüşü kabul etmişlerdir. Yine ashâb-ı kiramdan, tabiinden ve fukahadan bir diğer topluluk da mubah olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bunu yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur, çünkü kader neyse o olur." İbn Mâce, Nikâh 30 Yani, sizin böyle bir işi yapmamanızda sizin için bir günah sözkonusu olmaz. Öyle ki el-Hasen ve Muhammed b. el-Müsennâ, bu nehiyden azl'in yasaklanması ve bu işten vazgeçildiğinin istenmesi anlamını çıkarmışlardır. Ancak birinci te'vil daha uygundur. Çünkü Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah bir şeyi yaratmak istedi mi, ona hiçbir şey engel olamaz." Müsned, III, 49, 59

Mâlik ve Şâfiî derler ki: Hür kadından izinsiz azil yapmak, câiz değildir. Bu görüşleriyle inzalin, kadının lezzet almasının tamamlanması olduğunu ve çocukla kadının hak sahibi olduğunu kabul etmiş gibidirler. Ancak, cariye olarak kendisiyle ilişki kurulan kadından izin almak görüşünü kabul etmemişlerdir. Buna göre erkek, cariyenin izni olmaksızın da azil yapabilir. Zira, cariyenin sözü geçen hususlardan her hangi birisinde hak sahibi olduğu söylenemez.

7, Kötülüklerin Her Türlüsünden Uzak Durmak:

Yüce Allah'ın:

"Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın" âyetinin bir diğer benzeri de:

"Günahın açık olanını da gizlisini de bırakın" (el-En'âm, 6/120) âyetidir. Yüce Allah "açığına" âyeti ile, bütün kötülük ve hayasızlık çeşitlerini yani masiyetleri yasaklamıştır. "Gizlisine de"

âyeti ile de kalbin ilâhî emre muhalefeti kararlaştırdığı şeyleri yapmayı yasaklamakladır. Açık ve gizli tabiri, hakkında kullanıldığı şeylerin bütün kısımlarını kapsamına almaktadırlar.

"Açık olan" ifadesi, " Kötülükler"den bedel olarak nasbedilmiştir. "Gizli olan" da ona atfeditmiştir.

8. Haksız Yere Canı Öldürmek Ve Öldürülmeyi Haklı Kılan Sebepler:

Yüce Allah'ın:

"Hak ile olmadıkça Allah'ın haram kıldığı canı öldürmeyin" âyetinde yer alan; (.......): Can" kelimesinin başındaki elif ve lâm, cinsi marife yapmak içindir. Arapların; "(.......): însanları (yani insan türünü) dirhem ve dinar sevgisi helâk etti," demeleri gibi. Yüce Allah'ın: "(..........): Gerçekten insan, mal toplamaya düşkün, fakat vermekte cimri olarak yaratılmıştır" (el-Mearic, 70/19) âyeti de bunun gibidir, Nitekim ondan sonra gelen:

"Ancak, namaz kılanlar böyle değil" (el-Mearic, 70/22) diye buyurmaktadır. Yüce Allah'ın:

"Asra yemin olsun, muhakkak insan (türü) ziyan içindedir" (el-Asr, 103/1-2) âyeti de böyledir. Çünkü, daha sonra:

"îman edenler... müstesna" (el-Asr, 103/3) diye buyurmuştur.

Bu âyet-i kerîme hayatı koruma altında bulunan nefsin -öldürülmeşini gerektiren haklı bir gerekçeyle olmadıkça- ister mü’min olsun, ister antlaşma-h (muâhid veya zımmi) olsun, öldürülmesini yasaklamaktadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da şöyle buyurmuştur: "Ben, insanlarla, Allah'tan başka ilâh yoktur deyinceye kadar Savaşmakla emrolundum. Her kim Allah'tan başka ilâh yoktur diyecek olursa, malını ve canını korumuş olur. Hakkıyla olması hali müstesna. Hesaplarını görmek ise Allah'a aittir." Buhârî, Zekat 1, Cihad 102, İ'tisam 2; İ....-Murteddin 3; Müslim, Îman 32-33; Ebû Dâvûd, Zekât 1; Tirmizî, Îman 1; Nesâî, Zekat 3, Cihad 1, Tahrimu'd-Dem 1.

Bu hak ise, bir kaç türlüdür. Bunlardan birisi zekât vermemek ve namazı terketmektir. Ebû Bekir es-Sıddîk, zekâtı vermeyenlere karşı Savaşmıştır. Kur'ân-ı Kerîm’de de şöyle buyrulmaktadır:

"Eğer tevbe edip namaz kılarlar ve zekât verirlerse, yollarını serbest bırakın." (et-Tevbe, 9/5) Bu husus da gayet açıktır.

Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmaktadır: "Müslüman bir kişinin kanı ancak üç şeyden birisiyle helâl olur: Zina eden evli, cana karşılık can ve dinini terk edip İslâm cemaatinden ayrılan." Buhârî, Diyat 6; Müslim, Kasame 25, 26; Ebû. Dâvûd, Hudûd 1; Tirmizî Hudûd 15, Diyat 10; Nesâî, Kasâme 6,14, Tahrimu'd-Dem 5, 11, 14; İbn Mâce, Hudûd 1; Dârimî, Siyer 11, Müsned, I, 61, 63, 65..., VI, İSİ, 214.

Yine Hazret-i Peygamber şöyle buyurmaktadır: "İki halifeye bey'at edildiği takdirde, onlardan sonrakini öldürün." Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir. Müslim, İmare öl.

Ebû Dâvûd da İbn Abbâs'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kimi Lût kavminin işim' yaparken bulacak olursanız, faili de mef'ûlü de öldürünüz." Ebû Dâvûd. Hudûd 28; Tirmizî, Hudûd 24; İbn Mâce, Hudûd 12. İleride buna dair açıklamalar el-A'raf Sûresi'nde (7/80. âyet, 3. başlıkta) gelecektir.

Yine Kur'ân-ı Kerîm'de (hak ile öldürülmenin bir başka sebebi) şöylece açıklanmaktadır:

"Allah'a ve Rasulüne karşı Savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası ancak öldürülmeleri... dir." (el-Mâide, 5/33) Yine bir başka yerde;

"Eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle çarpışırlarsa..." (el-Hucurat, 49/9) diye buyurmaktadır.

Müslümanların (meşru halife etrafında birlik teşkil etmişken) birliğini bozmak isteyen, cemaat halinde etrafında toplandıkları İmâma muhalefet eden ve birliğini dağıtmaya çalışarak insanları ve malları talan etmek suretiyle devlet başkanına karşı ayaklanmak (bâğî) ve itaati kabul etmemek suretiyle yer yüzünde fesat çıkarmaya çalışanların da hükmü, öldürülmeleridir. İşte yüce Allah'ın:

"Hak ile olmadıkça" âyetinin anlamı budur.

Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Mü’minlerin kanları birbirlerine denktir. Onların en aşağıları dahi, onların sorumluluklarını yerine getirmeye çalışır. Kâfire karşılık da bir müslüman öldürülmez. Ahdi içerisinde bulunan bir ahid sahibi de öldürülmez. Ebû Dâvûd, Diyar 11, Cihad 147; aynen bk. Buhârî, Diyât 24, 31, İlm 39; Nesâî, Kasâme 10, 13; İbn Mâce, Diyat 31; Müsned, I, 119, 122, II, 180, 192, 210, 211. Farklı iki din mensubu bir birine mirasçı olmaz." Ebû Dâvûd, Ferdiz 10; Tirmizî, Feraiz 16; İbn Mâce, Ferâiz 6: Dârimî, Feraiz 29; Müsned, II, 195.

Ebû Dâvûd ve Nesâî de Ebû Bekre'den şöyle dediğini rivâyet ederler: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Her kim ahidli bir kimseyi hakka uygun olmayan bir sebeple öldürecek olursa, Allah ona cennete girmeyi haram eder." Ebû Dâvûd, Cihad 153; Nesâî, Kasame 14; Dârimî, Siyer 61; Müsned, V, 36, 38.

Ebû Dâvûd'un kaydettiği bir başka rivâyette de şöyle demektedir: "Kim zimmet ehlinden birisini öldürecek olursa, cennet kokusunu almayacaktır. Şüphesiz cennetin kokusu yetmiş yıllık bir mesafeden alınır." Nesâî, Kasame 14; İbn Mâce, Diyat 32.

Buhârî'de hadisin ifadesi şöyledir: "...şüphesiz cennetin kokusu kırk yıllık bir mesafeden alınır." Buhârî ise bu hadisi Abdullah b. Amr b. el-Âs'dan diye rivâyet etmektedir. Buhârî, Diyat 30, Cizye 5; Nesâî, Kasame 14; İbn Mâce, Diyât 32.

9. Allah'ın Emirleri:

Yüce Allah'ın:

"İşte bunlar" âyeti ile haram kılınan bu şeylere işaret edilmektedir. "Kef" ile "mim" harfleri hitap içindir. Bu iki harfin i'rabta mahalleri yoktur.

"Size bunları emretti" âyetinde geçen (ve mealde: emr diye karşılanan) vasiyet, güç yetirilen ve pekiştirilmiş emir demektir. Buradaki "keP ile "mim" harfleri ise nasb mahallindedir. Çünkü bu zamir, muhatap için kullanılan bir zamirdir. Yine: "Tavsiye etti, emretti" fiilinde de yüce Allah'a ait bir fail zamiri vardır.

Matar el-Verrak, Nafi'den, o, İbn Ömer'den rivâyetine göre Osman b. Affan (radıyallahü anh) evinde muhasara edildiği sırada, kendisini muhasara edenlerin önüne çıkarak şöyle dedi: Beni ne diye öldüreceksiniz? Şüphesiz ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Müslüman bir kimsenin kanı ancak şu üç şeyden birisi dolayısıyla helâl olabilir: Muhsan olduktan sonra zina eden bir adamın recm ile öldürülmesi gerekir. Yahut kasten birisini öldüren kimseye kısas uygulamak gerekir. Yahut, müslüman olduktan sonra irtidat eden kimsenin de öldürülmesi gerekir." Allah'a yemin ederim, cahiliye döneminde olsun, müslüman olduktan sonra olsun asla zina etmedim. Kimseyi de öldürmüş değilim ki, onun yerine öldürülmek suretiyle bana kısas uygulansın. İslâm'a girdiğimden beri de asla irtidat etmedim. Şüphesiz ki ben, 'Allah'tan başka İlah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve Rasulü olduğuna şahidlik ederim. İşte size sözünü ettiğim bu hususlar size -akıl erdiresiniz diye- (Allah'ın) tavsiye ettikleridir. Tirmizî, Fiten 1; Nesâî, Tahrimud-Dem 5.

151 ﴿