2 Bu kendisiyle uyarman, mü’minlere de öğüt almaları için sana İndirilen bir kitaptır. Sakın ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Yüce Allah'ın: "Elif, Lâm, Mîm, Sâd" şeklindeki Mukatta Harfler diye bilinen âyeti ile ilgili açıklamalar, daha önceden el-Bakara Sûresi'nin baş taraflarında (2/1-2. âyetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Mübtedâ olarak mahallen merfu’dur. "(Bu) ... bir kitaptır" âyeti de onun haberidir. Sanki: "Elif, Lâm, Mîm, Sâd. Sana indirilen bir kitabın" harfleridir buyrulmuş gibidir. el-Kisâî de şöyle demektedir: Yani, "bu... bir kitaptır" takdirindedir. Yüce Allah'ın: "Sakın ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın" âyeti ile İlgili açıklamalarımızı da iki başlık halinde sunacağız: 1. Tebliğden Sıkılmamak Gerekir: Yüce Allah'ın: "Sıkıntı", darlık anlamındadır. Yani, tebliğ dolayısıyla göğsün daralmasın. Çünkü, Hazret-i Peygamber'den şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Şüphesiz Allah bana Kureyş'i ateşe vermemi emretti. Rabbim dedim. O takdirde onlar başımı, ekmeği kırar gibi kırarlar." Bu ifadelerin yer aldığı hadisi Müslim rivâyet etmiştir, Müslim, Cennet 63; Müsned, IV, 162. el-Kiyâ der ki: Bu âyetin zahiri nehiy olmakla birlikte, ondan sıkıntının nefyedildiği anlamındadır. Yani, ona îman etmiyorlar diye göğsün daralmamalıdır. Çünkü, sana düşen tebliğden ibarettir. Sana onları uyarıp korkutmanın dışında îman etmelerinden yahut küfre sapmalarından ötürü bir şey düşmez. Yüce Allah'ın şu âyetten da bunu andırmaktadır: "Belki bu söze îman etmezler diye arkalarından üzülerek kendini helâk edeceksin" (el-Kehf, 18/6); "Îman etmiyorlar diye neredeyse kendini öldüreceksin." (eş-Şuara, 26/3) Mücahid ve Katade'nin görüşüne göre, burada "harec" şüphe anlamındadır. Bu şüphe küfür şüphesi değil, sadece kalbe gelen sıkıntının şüphesidir. Yüce Allah'ın şu âyeti de böyledir: "Yemin olsun ki, onların söylediklerinden göğsünün daraldığını da mutlaka bilip duruyoruz." (el-Hicr, 15/97) Hitab, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a olmakla bitlikte maksat onun ümmetidir, diye de açıklanmıştır. Ancak, bu şekilde olması uzak bir ihtimaldir. "Ondan"daki zamir, Kur'âna racidir. Uyarıp korkutmaya (inzâra) raci olduğu da söylenmiştir. Yani, Kitap sana, onunla uyarasın diye indirilmiştir. O bakımdan, göğsünde ondan dolayı her hangi bir stkıntı olmasın. Buna göre ifadede takdim ve tehir vardır. Buradaki zamirin, ifadenin gücünden anlaşılan yalanlamaya ıaci olduğu da söylenmiştir. Yani, onu yalanlayanların yalanlamasından ötürü göğsünde bir darlık olmasın. 2. Uyarı Kâfirlere, Öğüt de Mü’minleredir: Yüce Allah'ın: "Öğüt" kelimesinin, hem ref mahallinde, hem nasb, hem de cer mahallinde olması mümkündür. Ref mahallinde olması iki şekilde açıklanır. Basralılar der ki: Bu, bir mübteda takdirine göre merfu'dur. (Bu, mü’minlere bir öğüttür, anlamında olur). el-Kisâî der ki: "Kitab'a atfedilerek merfu'dur. (Yani, bu... bir kitaptır ve... mü’minlere bir öğüttür). Nasb mahallinde olması da iki şekilde açıklanır. Evvela mastar olabilir. Yani, "Sen onunla hatırlat" takdirinde olur. Basralılar da böyle açıklamışlardır. el-Kisâî de şöyle demektedir: Bu âyet "Onu indirdik"deki zamire atfedilmiştir. (Buna göre: ve mü’minlere öğüt olmak üzere indirilmiştir, anlamında olur). Mecrur olması da " Kendisiyle uyarman için" âyetinin mahalline atıfladır. (Yani: Kendisiyle uyarılan ve mü’minlere bir öğüt olması için..,) İnzâr (uyarıp korkutmak), kâfirler için sözkonusudur, öğüt (zikrâ) ise mü’minler için sözkonusudur. Çünkü ondan yararlananlar onlardır. |
﴾ 2 ﴿