77

Derken, o dişi deveyi kesip öldürdüler. Rabblerinin emrine karşı büyüklenerek İsyan ettiler ve: "Ey Salih, eğer sen gönderilmiş peygamberlerden isen, bizi tehdit edip durduğunu getir" dediler.

Yüce Allah'ın:

"O dişi deveyi kesip öldürdüler" âyetinde geçen; "el-Akr" yaralamak demektir. Bunun, ölüm ile sonuçlanacak bir şekilde etki bırakan türden bir organı kesmek anlamına geldiği de söylenmiştir. Atın akr edilmesi, kılıçla ayaklarının vurulup kesilmesi demektir. Çoğul ismi; şeklinde gelir. ise, bineğin sırtında yara açılmasına sebep oldu demektir. Şair İmruu’l-Kays der ki:

"Devenin sırtındaki semer hep birlikte bizi yana doğru eğdiğinde

Bana dedi ki: Ey İmruu’l-Kays, devemi yaraladın haydi in."

Burada "akr" kelimesi yaralamak, sırtını yaralamak anlamındadır.

el-Kuşeyrî der ki: Akr, devenin arka ayaklarının diz kapakları bölümünün açılması demektir. Daha sonra devenin kesilmesine akr denilmiştir. Çünkü bu şekilde bir akr, çoğunlukla devenin kesilmesine sebep teşkil ediyordu. (Önce, arka ayaklarından birisinin dizi kesilerek kaçması önlenmeye çalışılıyordu.)

Bu dişi deveyi kimin kestiği hususunda farklı görüşler vardır. Bunların en sahihi, Müslim'in Sahihinde yer alan Abdullah Zem'a yoluyla gelen hadistir. Abdullah dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hutbe irad etti ve dişi deveyi söz konusu ederek onu keseni de zikredip: "O vakit, onların en badbaht olanları, kavmi arasında Ebû Zem'a gibi kimsenin zarar veremediği güçlü, bununla birlikte de oldukça şer birisi onu öldürmek için kalkıp gitti..." diyerek, hadisin geri kalan bölümünü zikretti. Buhârî, Tefsir 91. sûre 1; Müslim, Cennet 49; Tirmizî, Tefsir 91. sûre 1; Müsned, IV, 17.

Adının Kudar b. Salif olduğu söylenmiştir. Yine denildiğine göre, bunların hükümdarları Melkâ adındaki bir kadın idi. İnsanlar Hazret-i Salih'e meyledince, onu kıskandı ve iki aşık dostu bulunan iki kadına şöyle dedi: Aşıklarınızın isteğini yerine getirmeyin. Onlardan dişi deveyi kesmelerini isteyin. Bunun üzerine o kadınlar da onun isteğini yerine getirdiler. Bu sefer dostları olan iki adam, dışarı çıkıp dişi deveyi dar bir boğazdan geçmek zorunda bıraktılar. Aralarından birisi o dişi deveye bir ok attı ve o deveyi öldürdüler. Dişi devenin yavrusu annesinin içinden çıkmış olduğu kayaya doğru geldi. Üç defa böğürdükten sonra kaya açıldı ve içine girdi.

Denildiğine göre, ileride en-Neml Sûresi'nde (27/82. âyetin tefsirinde) geleceği üzere, âhir zamanda insanlara karşı (kıyâmet alâmeti olarak) çıkacak olan Dâbbe odur.

İbn İshak der ki: Devenin yavrusunun arkasından dişi deveyi kesmiş olanlardan dört kişi gitti. Bunlar, Misda', onun kardeşi Zuab, arkasından gittiler. (Kurtubî diğerlerinin isimlerini zikretmemektedir). Misda' ona bir ok attı, bu ok yavrunun kalbine saplandı. Sonra, ayağından onu sürükleyerek annesinin yanına getirdi ve yavruyu da annesi ile birlikte yediler. Ancak, birinci görüş daha sahihtir. Çünkü Hazret-i Salih onlara şöyle demişti: Ömrünüzden üç gün kaldı. Bundan dolayı deve yavrusu da üç defa böğürdü.

Şöyle de denilmiştir: Dişi deveyi kesen ile birlikte sekiz kişi daha vardı ki, bu sekiz kişi, yüce Allah'ın haklarında:

"Şehirde ıslah etmez fakat fesat çıkartan dokuz kişi vardı" (en-Neml, 27/48) dediği kimselerdir. İleride buna dair açıklamalar en-Neml Sûresi'nde (zikredilen âyetin tefsirinde) gelecektir.

Yüce Allah'ın:

"Bunun üzerine arkadaşlarını çağırdılar, O da alacağını aldı ve dişi deveyi ayaklarını biçip öldürdü" (el-Kamer, 54/29) âyetinin anlattığı da budur. Dişi deveyi öldürmeden önce İçki içiyorlardı. İçkilerine su katmak için suya ihtiyaçları oldu. O gün ise dişi devenin süt verme günüydü. Aralarından birisi kalkıp, etrafını da gözetleyerek, artık bundan yana insanları rahatlatacağım, deyip dişi deveyi öldürdü.

Yüce Allah'ın:

"Derken, o dişi deveyi kesip öldürdüler. Rabblerinin emrine karşı büyüklenerek isyan ettiler" âyetinde geçen "Buyû'klenerek İsyan ettiler" kelimesi, büyüklendiler anlamınadır. Ayrıca itaat etmeyen kişinin durumunu anlatmak üzere -aynı kökten gelen-; fiili kullanılır, Oldukça karanlık geceye de; denilir. Bu açıklamalar el-Halil'den nakledilmiştir.

"Ve: Ey Salih... bizi tehdit edip durduğunu" yani, bizi kendisiyle tehdit etmiş olduğun azâbı

"getir dediler."

77 ﴿