10

Allah bunu, ancak bir müjde olsun ve o sayede kalpleriniz tümüyle rahatlasın diye yapmıştı. Yardım, yalnız Allah katındandır. Şüphe yok ki, Allah mutlak galiptir, Hakimdir.

Yüce Allah'ın:

"Hani siz, Rabbinizden yardım istiyordunuz..." âyetindeki yardım İsteme anlamını veren "istiğâse" yardım ve imdada yetişme isteğinde bulunmak demektir. "Adam imdat istedi" tabiri; " İmdat diye bağırdı" demektir. İsmi, şeklinde gelir. İmdat istemek, yardım talep etmek ise,"Benden yardım diledi," şeklinde kullanılır. Bunun da ismi; şeklinde gelir. Bu açıklamalar el-Cevherî'den nakledilmiştir.

Müslim, Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh)'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Bedir günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), müşriklere baktı. Bin kişi olduklarını gördü. Ashâbı ise üçyüzonyedi kişi idiler. Bunun üzerine Allah'ın Peygamberi (Allah'ın salat ve selamı üzerine olsun) kıbleye yöneldi, sonra ellerini uzattı. Rabbine şöylece niyaz etmeye koyuldu:

"Allah'ım, bana va'dini gerçekleştir! Allah'ım bana va'dettiğini ver. Allah'ım, eğer sen İslâm ehlinden bu topluluğu helâk edecek olursan, yeryüzünde sana ibadet olunmayacaktır." O, kıbleye yönelmiş, ellerini uzatmış halde, Rabbine, -ridası omuzlarından düşünceye kadar- niyaza devam etti. Sonra Ebû Bekir yanına gitti, ridasını altp omuzlarına bıraktı. Arkasına durup şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi, Rabbine bu kadar seslenişin yeter. Şüphesiz ki O, sana verdiği sözünü gerçekleştirecektir. Bunun üzerine yüce Allah:

"Hani siz, Rabbinizden imdat İstiyordunuz da: Muhakkak Ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım ediyorum diye duanıza karşılık vermişti" âyetini indirdi ve Allah, melekleri yardımına gönderdi, diyerek hadisin geri kalan bölümlerini zikretti. Müslim, Cihâd 58; Tirmizî, Tefsir 8. süre 3; Müsned, I, 30, 32.

"Birbiri ardınca" anlamındaki kelimesini Nâfî' "dâl" harfini üstün olarak; diye okumuştur. Diğerleri ise "dal" harfini esreli olarak ism-i fail şeklinde okumuşlardır. Yani, birbiri ardınca, arka arkaya gelen guruplar demektir. Böylesi ise gözlere daha bir heybet ve korku verir.

"Dâl" harfinin üstün okunuşu İse, faili meçhul (ism-i mef'ûl) sîgasıdır. Yani, ardınızdan gönderilen melekler anlamındadır. Çünkü Bedir günü Savaşanların ardından bin tane melek gönderilmişti. Yani, bu bin melek, kâfirlere karşı onlara yardım etmek üzere indirilmişti. Bu kıraate göre bu kelime "bin"İn sıfatı olur. Bunun,

"Size... yardım ediyorum" âyetindeki mansub zamirden hal olduğu da söylenmiştir. Yani siz, birbirinizin ardınca Savaş halindeyken, size bin melek ile yardım edeceğim. Mücahidin kabul ettiği görüş budur.

Ebû Ubeyde'nin naklettiğine göre ile aynı anlamdadır. (İkisi de; arkamdan geldi, peşimden geldi anlamında). Ancak Ebû Ubeyd bunların aynı anlama gelmesini kabul etmemektedir. (Yani, birincisi arkamdan geldi, ikincisi ve hemze ziyadesi ile olanı ise, arkamdan gönderdi manasınadır). Çünkü yüce Allah:

"Arkasından onu râdife (ikinci üfürüş) izleyecek" (en-Naziât, 79/7) diye buyurmakta, buna karşılık; diye buyurmamaktadır. Buyû'rmadığını söylediği şekil ise hemze zîyacieli olan fiilden ism-i faildir. Bununla, heınzeli kullanılış ile hemzesiz kullanılış arasında anlam farklılığına işaret etmektedir.

en-Nehhâs, Mekkî ve başkaları derler ki: Burada "dal" harfinin esreli okunuşu daha uygundur. Çünkü te'vil bilginleri bu kıraate göre tefsir yapmaktadırlar. Yani melekler birbiri ardınca gelmişlerdir. Diğer taraftan bunda -Ebû Ubeyde'nin naklettiğine göre- "dal" harfinin üstün okunuşu manası da vardır. Bir başka sebep ise, kurra'nın çoğunlukla "dal" harfini esreli olarak okumuş olmalarıdır.

Sîbeveyh der ki: Kimi kıraat âlimi; şeklinde "radıyallahü anh" harfi üstün, "dal" harfini de şeddeli olarak okumuşken, kimileri de; şeklinde "radıyallahü anh" harfini esreli okumuşlardır. Başkaları da "radıyallahü anh" harfini ötreli olarak; diye okumuşlardır. Her üç kıraatte de "dal" harfi hem esreli, hem de şeddelidir.

Sîbeveyh'in bu açıklamasında belirttiği birinci kıraatin takdirine göre, kelimenin aslı; şeklinde olup, "te" harfi "dal" harfine idğam edilmiş, ondan sonra "dal" harfinin harekesi -iki sakin yanyana gelmesin diye- "radıyallahü anh" harfine verilmiştir. İkinci kıraatte ise "radıyallahü anh" harfi iki sakin yanyana geldiğinden dolayı esreli okunmuştur. Üçüncü kıraatte ise "radıyallahü anh" harfinin ötreli okunuşu, "mim" harfinin ötreli okunuşuna İttiba dolayısıyladır. "Ey filan geri çevir," demek gibi.

Cafer b. Muhammed ile Âsım el-Cahderî de "bin" anlamındaki kelimeyi şeklinde; binlerce anlamında;

"bin" anlamındaki; 'in çoğulu olarak okumuştur. Tıpkı; Fels kelimesinin çoğulunun; diye kullanılması gibi. Yine Cafer ile Âsım'dan bu kelimeyi; diye okudukları da rivâyet edilmiştir.

Âl-i İmrân Sûresi'nde meleklerin inişinden, onların alâmetlerinden ve Savaşlarından söz edilmişti (bk. 3/123-125. âyetler, 3- başlık ve devamında). Yine Âl-i İmrân Sûresi'nde yüce Allah'ın:

"Allah bunu ancak bir müjde olsun..." âyetinin anlamı da geçmiş bulunmaktadır. (Bk. 3/126. âyetin tefsiri). Maksat, gönderilen yardımdır. Bununla ard arda gönderilen meleklerin kastedilmesi de mümkündür.

"Yardım yalnız Allah katındandır." Şanı yüce Allah bununla zafer ve yardımın meleklerden değil, kendi katından geldiğine dikkat çekmektedir. Yani, eğer O'nun yardımı olmasaydı, meleklerin sayılarının çokluğunun faydası görülmezdi. Allah'tan gelen yardım ise, kılıçla değil hüccet ile olur.

10 ﴿