60Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, bununla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizlerin bilmeyip de Allah'ın bildiği diğerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size eksiksiz ödenir ve size asla zulmedilmez. Bu âyete dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız: 1. Düşmana Karşı Güç Hazırlamak: Yüce Allah'ın: "Sizde onlara karşı hazırlayın" âyeti ile mü’minlere takvaya öncelik tanımayı te'kid ettikten sonra, düşmanlara karşı güç hazırlamayı emretmektedir. Şüphesiz ki, yüce Allah dileseydi sözle, yüzlerine tükürmekle, bir avuç toprakla -Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yaptığı gibi- onları bozguna uğratırdı. Ancak O, ezelî ilmi ve geçerli olan hükmü gereğince, insanların kimisini kimisi ile sınamak istemiştir. Arkadaşın için hayır türünden, düşmanın için de şer türünden her neyi hazırlarsan, işte o senin hazırladığın şeyler arasında yer alır. İbn Abbâs der ki: Buradaki "güç"ten kasıt, silah ve yaylardır. Müslim'in Sahih'inde de Ukbe b. Âmir’den şöyle dediği nakledilmektedir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: "Onlara gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Şunu bilin ki kuvvet atmaktır, şunu bilin ki kuvvet atmaktır, şunu bilin ki kuvvet atmaktır." Müslim, İmâre 167; Ebû Dâvûd, Cihad 23; Tirmizî, Tefsir 8. sûre 5; İbn Afâee, Cihâd 19; Dârimî, Cihâd 14: Müsned, IV 157. İşte bu, Ebû Ali Sumâme b. Şufeyy el-Hemedâni’nin, Ukbe'den rivâyet ettiği açık bir nastır. Onun (Ebû Ali'nin) Sahih-i Müslim'de bundan başka bir rivâyeti yoktur. Atmaya dair yine Ukbe'den bir başka hadis de şöyledir: Ukbe dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Sizin tarafınızdan bir takım bölgelerin fethedilmesi (ni Allah size) müyesser kılınacaktır. Allah size (ihtiyaçlarınızın karşılanmasında) kâfi gelir. O bakımdan, sizden herhangi bir kimse okları ile oyalanmaktan acze düşürmesin." Müslim, İmâre 168; Tirmizî, Tefsir 8. sûre 5; Müsned, IV, 157. Yine Hazret-i Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Kişinin kendisi ile oyalandığı herbir şey batıldır. Yayıyla ok atması, atını eğitmesi ve hanımı ile oynaşması müstesna. Çünkü bunlar hak cümlesindendir." Ebû Dâvûd, Cihâd 23; Tirmizî, Feda İhı’l-Cihâd 11; Nem, Cihâd 8; İbn Mâce, Cihâd 19; Dârimî, Cihâd 14; Müsned, IV, 144, 148. Bunun anlamı doğrusunu en iyi Allah bilir ya- şöyledir: Kişinin dünyada olsun, âhiretinde olsun kendisine herhangi bir fayda sağlamayan kendisini oyalayan her birşey batıldır, böyle bir şeyden yüzçevirmek daha uygundur. Bu üç hususla, kişi hernekadar onlarla oyalanmak ve hoşça vakit geçirmek için uğraşırsa da bunların faydalı olabilecek şeylerle İlişkileri dolayısıyla bunlar haktır. Yayıyla ok atmak ve atını eğitmek, Savaşa yardımcı olan hususlardandır. Kişinin hanımı ile oynaşması ise Allah'ı tevhid edip Allah'a ibadet edecek bir çocuğun doğmasına sebep teşkil edebilir. İşte bundan dolayı bu üç husus hak şeyler arasında yer alır. Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî'nin Sünen'lerinde de Ukbe b. Âmir'den, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğu nakledilmektedir: "Şüphesiz ki yüce Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennetine koyar. Onu yaparken hayrı Allah'tan uman ok yapıcısına, onu atana ve atılan oku hedeften alıp getirene (ya da, atıcıya atmak üzere ok uzatana)." Ebû Dâvûd, Cihâd 23; Tirmizî, Fedâîlul-Cihad 11; Nesâî, Cihâd 8; İbn Mâce, Cihâd 19; Dârîmî, Cihâd 14; Müsned, IV, 144, 148. Ok atmanın fazileti büyük, müslümanlara faydası pek çoktur. Kâfirlere karşı zararı da oldukça ağırdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ey İsmailoğulları ok atınız. Çünkü şüphesiz atanız (İsmail -aleyhisselâm-) ok atıcısı idi." Buhârî, Cihâd 78, Enbiyâ 12, Menâkıb 4; İbn Mâce, Cihad 19; Müsned, I, 364, IV, 50. Atâ binmeyi ve silahlan kullanmayı öğrenmek farz-ı kifayedir, farz-ı ayn olabileceği zamanlar da olur. Yüce Allah'ın: "Bağlanıp beslenen atlar" âyetini, el-Hasen, Amr b. Dinar ve Ebû Havye "ve" ile "be" harflerini ötreli olarak; şeklinde; "Bağ" kelimesinin çoğulu olarak okumuşlardır. Ebû Hatim, İbn Zeyd'din naklen der ki: Bağlanıp beslenen at, beş ve daha fazlası hakkında kullanılır. Bunun çoğulu da; şeklinde gelir. Bağlanıp beslenen atlar demektir. Bundan fiil ve mastar şeklinde gelir. "İrtibat" da bu köktendir. İse, atların düşmana karşı gözetlemek üzere hazır bulundurulmasıdır. Şair der ki: "Yüce Allah Savaşta düşmanları için onların bağlanıp beslenmelerini emretti. Şüphesiz Allah en hayırlı başarılar ihsan edendir." Mekhûl b. Abdullah da der ki: "Sen, asil atları bağlayıp beslemek, onları tutmak sebebiyle kınıyorsun Halbuki Allah, bunu Peygamber Muhammed'e tavsiye etmiştir." At beslemenin fazileti büyük ve bu İşin şerefi de yüksektir. Urve el-Bârikînin cihad için hazırlanmış yetmiş tane atı vardı. Bunların dişilerini (kısraklarını) beslemek ise müstehaptır. Bunu İkrime ve bir topluluk ifade etmiştir. Doğrudur. Çünkü, kısrağın karnı hazine, sırtı da kuvvettir. Hazret-i Cebrâîl'in atı da dişi idi. Hadis İmâmları, Ebû Hüreyre'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet ederler: "At üç kişi içindir. Birisi için ecir, birisi için örtü ve birisi için de vebal yüküdür." Buhârî, Cihâd 48, Mûsakaat 12, Menâkıb 28, Tefsir 99. sûre 1, İ'tisâın 24; Müslim, Zekât 24, 25; Tirmizî, Cihâd 10; Nesâî, Hayl 1; İbn Mâce, Cihâd 14; Muvatta’'', Cihâd 3; Müsned, I, 295, II, 262, 283. Bu hadiste Hazret-i Peygamber özel olarak erkek ya da dişiden söz etmemektedir. Bu atların daha asil olanının ecri de daha büyük, faydası da daha çoktur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a da: (Azad edilmek istenen) kölelerin hangileri daha faziletlidir diye sorunca, Hazret-i Peygamber de: "Değerce daha pahalı, sahipleri nezdinde de daha nefis kabul edilenleridir" Buhârî, İtk 2; İbn Mâce, Itk 4; Muvatta’'', İtk 15; Müsned, II, 383, V, 150, 171, 265. diye buyurmuştur, Nesâî de Ebû Vehb el-Cüşemî'den ki sahabedendir şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Peygamberlerin isimlerini isim olarak alınız. Aziz ve celil olan Allah nezdinde isimlerin en sevileni ise Abdullah ile Abdurrahmandır. Atları bağlayıp besleyiniz, alınlarını ve sağrılarını sıvazlayınız. Onların boyunlarına (nazara karşı) yay asmayınız. Rengi siyaha çalan kırmızı, alnında beyazlık bulunan, ayakları da beyaz olan yahut da kırmızı, alnında beyazlık ve ayakları beyaz olan, ya da siyah, alnı beyaz ve ayakları beyaz at sahibi olmaya bakın." Ebû Dâvûd, Cihâd 45 (kısmen); Nesâî, Hayl 73; Müsned, IV, 345. Tirmizî’nin de Ebû Katade'den rivâyetine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Atların hayırlıları siyah renkli, alnında az bir beyazlık, burnunda ve üst dudağında da beyazlık bulunan, sonra alnında az beyazlık ve sağ ayağı müstesna diğer ayaklarında beyazlık bulunan attır. Eğer siyah at olmazsa, hiç olmazsa bu özellikte siyaha çalan kırmızı renkli at olsun." Tirmizî, Cihâd 20; İbn Mâce, Cihâd 14. Bunu Dârimî de Ebû Katade'den rivâyet etmektedir. Buna göre bir adam Ey Allah'ın Rasûlü diye sormuş. Ben bir at atmak istiyorum. Hangisini satın alayım. Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Siyah renkli, burnunda ve üst dudağında beyazlık bulunan, sağ ön ayağı beyaz olmayıp, diğerleri beyaz olanını al. Yahut da bu özellikte siyaha çalan kırmızı at al. Hem ganimet elde edersin, hem esenliğe kavuşursun." Dârimî, Cihâd 35. Hazret-i Peygamber, atın sağ arka ayağı ile sol ön ayağında, yahut da sağ ön ayağı ile sol arka ayağında beyazlığın bulunmasını mekruh görürdü. Bunu da Müslim Ebû Hüreyre'den rivâyet etmiştir. Müslim, İmâre 101, 102; Nesâî, Hay! 4; Müsned II, 250. Hazret-i Ali'nin oğlu Hazret-i Hüseyn'in -Allah ikisinden de razı olsun- üzerinde öldürüldüğü atın bu şekilde olduğu nakledilmektedir. Yüce Allah'ın: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet... hazırlayın" âyeti yeterli idi. Neden özellikle (hadiste Hazret-i Peygamber) atıcılıktan (Kur'ân'da yüce Allah) attan bahsetmiştir? denilecek olursa, şöyle cevap verilir: Çünkü at, Savaşların esası, perçemlerine hayrın düğümlenmiş olduğu en önemli silahıdır. Atlar en büyük güç, en sağlam hazırlık ve silahtır süvarilerin kaleleridir. Onlar sırtında Savaş alanında gidilip gelinir. Yüce Allah şerefine işaret etmek üzere özel olarak onu zikretmiş, onun değerini artırmak kastı ile de Savaş alanlarında çıkarttığı toza yemin ederek: "Harıl harıl koşan atlara" (el-Âdiyât, 100/1) diye buyurmuştur. Oklar da Savaş esnasında kullanılan en etkili araç, düşmana en ağır kayıplar verdiren ve canları en çok çıkartabilen silahlar olduğundan dolayı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)da özellikle ok atmaya dikkat çekmiş ve onların önemine işaret etmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Cebrâîle ve Mikaile..." (el-Bakara, 2/98) âyeti de (bu yönüyle) buna benzemektedir, bu kabilden âyetler pek çoktur. 4. At ve Silahların Vakfedilmesi; Mezhebimize mensub kimi İlim adamımız, bu âyet-i kerimeyi, at ve silahı vakfetmenin câiz oluşuna, düşmanlara karşı bir hazırlık olmak üzere bunlar için gerekli barınak ve görevlilerini edinmeye delil göstermişlerdir. İlim adamları, at ve deve gibi hayvanların vakfedilmesinin câiz olup olmadığı hususunda iki farklı görüşe sahiptir. Bir görüşe göre câiz değildir, Ebû Hanif'e bu görüştedir. Bir görüşe göre de sahihtir. Şâfiî de bu görüştedir. Bu âyet-i kerîme dolayısıyla daha sahih olan görüş budur. Yine İbn Ömer'in, Allah yolunda bindiği at ile Hazret-i Peygamber'in Halid'e dair söylediği: "Halid'e gelince; siz, Halid'e zulmediyorsunuz. Çünkü o, zırhlarını bütün Savaş araç, gereçlerini ve bineklerini Allah yolunda vakfetmiş bulunuyor" Buhârî, Cihâd 89, Zekât 49; Müslim, Zekât 11; Ebû Dâvûd, Zekât 22; Nesâî, Zekât 15; Müsned, II, 322. hadisi dolayısıyla bunun câiz olacağını kabul eden görüş daha doğrudur. Diğer taraftan bir kadının bir deveyi Allah yolunda vakfettiği, kocası da haccetmek isteyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a durumu sorunca, Hazret-i Peygamber'in: "O deveyi üzerinde haccetmek üzere ona ver. Çünkü hac da Allah yolunda yapılan işlerdendir" diye buyurması da Ebû Dâvûd, Menâsik 79. Ancak devesini vakfeden şahıs, Ebû Ma'kil'dir, hanımı değildir. Hanımı, kocası Ebû Ma'kil'den kendisini hacca götürmesini isteyince, imkânı olmadığını söylemiş. Devesini ona hatırlatınca, Ebû Ma'kil onu vakfettiğini söylemiş. bunu göstermektedir. Çünkü bunlar, Allah'a yakınlaştırıcı birer surette kendilerinden yararlanılan bir maldu. O bakımdan diğer taşınmazlar gibi bunların da vakfedilmeleri caizdir. Es Süheylî, bu âyet-i kerimeyi açıklarken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın atlarının ve Savaş araçlarının İsimlerim da zikretmektedir. Bunları öğrenmek isteyen onun; "İ’lâm Arapça baskıyı hazırlayanın notuna göre kitabın tam ismi: "et-Ta'rifve'l-İ'lâmfimâ Ubhime fî'l-Kur'âni mine'l-Esmail-A'lâm" olup Kahire kütüphanesinde "232 ve 439 Tefsir" de kayıtlı bir yazmadır. adlı eserinde bunları bulabilir. 5. Kalplerine Korku Salınacak Düşmanlar: "Bununla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı" yani, bu şekilde hazırlık yapmakla Allah'ın düşmanlarını, sizin de yahudilerden, Kureyşlilerden, Arap kâfirlerinden düşmanlarınızı "ve bunlardan başka" es-Süddî'nin açıklamasına göre Fars ve Bizanslılardan "diğerlerini korkutasınız." "Bunlardan başka" âyeti ile cinlerin kastedildiği de söylenmiştir. Taberî'nin tercihi budur. Bundan kastın, düşmanlıkları bilinmeyen herkes olduğu da söylenmiştir. es-Süheytî der ki: Bunların Kurayzalılar oldukları söylendiği gibi, bunlar, cinlerdendir de denilmiştir. Başka şeyler de söylenmiştir. Ancak, bunlar hakkında herhangi birşey söylemeye gerek yoktur. Çünkü yüce Allah: "Ve bunlardan başka sizlerin bilmeyîp de Allah'ın bildiği" diye buyurmaktadır. Nasıl herhangi bir kimse onları bildiğini iddia edebilir? Böyle bir iddia, ancak bu hususta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan gelmiş bir hadise dayanılarak yapılırsa doğru olur. Bu ayet hakkında, "bunlar cinlerdir" demek de işte böyle bir İddiadır. Diğer taraftan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz içinde asil bir atın bulunduğu bir evde, şeytan herhangi bir kimsenin aklını etkileyemez" diye buyurmuştur. İbn Kesîr, IV, 26'da bu hadisi kaydettikten sonra; "Bu hadis fflünkesîrdir, senedi de metni de sahih değildir" demektedir. Burada asîl at (atik) denilmesi, asıl Arap atının melez olmamasından dolayıdır. Bu Hadîs-i şerîfi el-Haris b. Ebi Usame, İbnu’l-Muleykî'den, o, babasından, o dedesinden, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan senediyle rivâyet etmiştir. Yine rivâyet olunduğuna göre cinler, içinde atın bulunduğu bir eve yaklaşamazlar ve atın kişnemesinden ürküp kaçarlar. 6. Allah Yolunda Harcamanın Mükâfatı: "Allah yolunda ne harcarsanız" sadaka olarak ne verirseniz; kendinize yahut atlarınıza ne harcarsanız diye de açıklanmıştır, "size eksiksiz ödenir" âhirette bir iyilik on misliyle ve yediyüz katına kadar ve daha pekçok kat fazlası ile mükâfat görecektir. "Ve size asla zulmedilmez." |
﴾ 60 ﴿