8Nasıl olabilir ki? Size karşı üstünlük sağlarlarsa hakkınızda hiçbir yemin ve hiçbir ahid gözetmezler. Dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Kalpleri İse İsteksizdir. Onların çoğu fasık kimselerdir. Yüce Allah: "Nasıl olabilir ki? Size karşı üstünlük sağlarlarsa..." âyeti ile yaptıkları işlerin kötülükleriyle birlikte onların herhangi bir ahidlerinin olmasının hayret edilecek birşey olduğunu tekrar etmektedir. Yani, eğer onlar size üstün gelecek olurlarsa, sizin hakkınızda hiçbir yemin ve hiçbir ahdi gözetmedikleri halde, onların nasıl bir ahdi olabilir? "Üstünlük sağlama"yı anlatmak üzere; " Filan kimseye üstünlük sağladım," yani ona galip geldim, denilir. ise, evin üstüne çıktım, demektir. Yüce Allah'ın: "Artık onu aşmaya güç yetiremediler" (el-Kehf, 18/97) yani, üzerine çıkamadılar âyeti de buradan gelmektedir. "Hakkınızda hiçbir yemin ve hiçbir ahid gözetmezler" âyetindeki "Gözetmezler, korumazlar, riayet etmezler" demektir. (Aynı kökten gelen): Rakîb kelimesi koruyan demektir. Buna dair açıklamalar daha önceden (en-Nisâ, 4/1. âyet, 6. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. " Yemin", Mücâhid ve İbn Zeyd'e göre ahid demektir. Yine Mücahid'den bunun yüce Allah'ın isimlerinden birisi olduğu rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs ve Dahhâk ise bunu "yakınlık" diye açıklamış, el-Hasen himaye, Katade de bir antlaşma diye açıklamışlardır. ise, ahid demektir. Ebû Ubeyde bunu yemin diye açıklamıştır. Yine Ebû Ubeyde'den nakledildiğine göre; Ahid, "zimmet" ise himaye ve taahlıüd anlamındadır. el-Ezherî der ki: Bu, Allah'ın İbranice bir ismidir. Bunun aslı ise parıldamak anlamına gelen; 'dan gelmektedir. Arı ve saf olup parıldayan bir şey hakkında; "Rengi parıldadı, parıldar" denilir. Bunun aslı itibariyle keskinlik anlamından geldiği ve harbeyi anlatmak üzere kullanılan; de buradan geldiği de söylenmiştir. Keskin işiten hassas kulak anlamına gelen; da buradan gelmektedir. Nitekim şair Tarafe b. el-Abd, devesinin kulağının keskin ve hassas duymasını ve kulaklarını dikmesini anlatırken şöyle demektedir: "Havmel tepesinde tek başına, bulunan bir koyunun (burada maksat yaban öküzüdür) iki kulağı gibi; Keskin duyan, dikilen ve onlardan asaletini anladığım." Ahid, himaye ve akrabalığa "il" denilecek olursa, bunun anlamı şudur: İşte kulak o tarafa doğru yönlendirilir. Yani, kulak bunları iyice duymaya gayret eder. Ahde "il" denilmesinin sebebi ise, arılığı, temizliği ve üstünlüğünden dolayıdır. Cem-i kıllet'i şeklinde gelir. Çokluk çoğulu ise; diye yapılır. el-Cevherî ve başkaları derler ki: Esreli olarak "el-il" yüce Allah'ın adıdır. Yine, ahid ve yakınlık anlamına da gelir. Hassan der ki: "Yemin olsun ki senin Kureyş'e olan akrabalığın Dişi deve yavrusunun deve kuşu yavrusuna akrabalığı gibidir." Yüce Allah'ın; âyeti burada "ahid" anlamındadır. Bu ise, riayet edilmemesi halinde günahkar olmayı gerektiren, saygı duyulması gereken herbir şey demektir. İbn Abbâs, ed-Dahhâk ve İbn Zeyd: Zimmet, ahid demektir demişlerdir. "İl" kelimesini ahid diye anlamlandıranlara göre, buradaki lâfızların farklılığı dolayısıyla aynı anlam tekrarlanmış olur. Ebû Ubeyde ve Ma'mer, buradaki zimmet, zimmet altına girmek, ahid altına girmek demektir, derler. Ebû Ubeyd ise şöyle der: Zimmet, Hazret-i Peygamber'in: "Onların en aşağıdakileri de zimmetlerini yerine getirmeye çalışır" ifadesinde eman anlamındadır. Bu kelimenin (zimmet'in) çoğulu ise; şeklinde gelir. "Zel" harfi üstün olarak ise, suyu az kuyu demek olup, çoğulu, şeklinde gelir. Şair Zu'r-Rimme der ki: "Öyle Himyer'e mensub develer üzerinde ki, sanki onların gözleri (yorgunluk ve bitkinlikten dolayı) Suları oldukça fazla çekildiği için suları az kuyu gibidir." Zimmet ehli ise akid yapan ve kendileriyle akid yapılanlardır. "Dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar." Yani, zahiren razı eden şeyleri dilleriyle söylerler "Kalpleri ise İsteksizdir, onların çoğu fasık kimselerdir." Yani, ahdi bozan kimselerdir, Her kâfir fasıktır. Fakat burada özellikle, çirkin işleri açıktan açığa işleyen ve ahdi bozanlarını kastetmektedir. |
﴾ 8 ﴿