92

Bir de sana kendilerine binek temin etmen için gelip de: "Size bir binek bulamıyorum" dediğin zaman, harcayacak birşey bulamadıklarından üzülerek gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de (bir vebal yoktur).

4. Kendilerine Binek Bulunamadığı ve Cihâdın Masraflarını Karşılayamadığı için Cihâda Çıkamayanlar:

Yüce Allah'ın:

"Bir de sana kendilerine binek temin etmen için gelip de..." âyeti, rivâyet edildiğine göre İrbâd b. Sâriye hakkında İnmiştir. Âiz b. Amr hakkında indiği söylendiği gibi, Mukarrin'in oğulları hakkında indiği de söylenmiştir. Müfessirlerin çoğunluğu da bu görüştedir. Mukarrin'in yedi oğlu vardı. Hepsi de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashâbından idiler. Ashâb arasında onların dışında yedi kardeş kimse yoktur. Bunlar ise en-Nu'man, Ma'kil, Akil, Suveyd ve Sinan ve isimleri belirtilmeyen bir yedinci kişi daha. Bunlar, Mukarrin'in oğulları olup Müzeyneli yedi kardeştirler. Hepsi de hicret etmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sohbetinde bulunmuşlardır. İbn Abdi’l-Berr ve bir topluluğun naklettiğine göre, bu şerefli özelliği onlarla birlikte paylaşan başka bir kimse yoktur. Hepsinin Hendek gazvesinde bulundukları da söylenmiştir.

Bir diğer görüşe göre, bu ayet-i kerîme çeşitli kabile kollarına mensup yedi kişi hakkında inmiştir. Bunlar,"el Bekkâun (ağlayanlar, ağlayıcılar)" diye bilinen kişilerdir. Tebûk gazvesinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a kendilerine binek temin etsin diye gelmişlerdi de, Hazret-i Peygamber onları taşıyacak binek temin edememişti. Bunun üzerine onlar da

"harcayacak birşey bulamadıklarından üzülerek, gözleri yaş döke döke" geri dönmüşlerdi. O bakımdan onlara "ağlayıcılar" ismi verilmişti. Bunlar ise Amr b. Avfoğullarından Salim b. Umeyr, Hariseoğullarından Ulbe b. Zeyd, Mazin b. en-Neccaroğullarından Ebû Leyla Abdurrahman b. Kâ'b, Selemeoğullarından Amr b. el-Humam, Müzeynelilerden Abdullah b. el-Muğaffel -bunun Abdullah b. Amr el-Müzenî olduğu da söylenmiştir- Vakifoğullarından Herami b. Abdullah, Fezarelilerden İrbâd b. Sâriye'dirler.

Ebû Ömer (b. Abdî’l-Berr) "ed-Dürer" adlı eserinde isimlerini böyle vermektedir. Bununla birlikte isimleri hususunda farklı görüşler vardır, el-Kuşeyrî der ki; Bunlar, Makil b. Yesar, Sahr b. Hansa, Ensardan Abdullah b. Kâ'b, Salim b. Umeyr, Sa'lebe b. Ganeme ve Abdullah b. Muğaffel ile bir diğer kişiden ibarettir. Bunlar gelip: Ey Allah'ın Peygamberi demişlerdi. Bizi, seninle birlikte gazaya çıkmak üzere çağırdın. O bakımdan sen bizi develerin üzerinde ve atların sırtında taşı, biz de seninle birlikte gaza edelim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: "Size bir binek bulamıyorum" deyince, ağlayarak geri dönmüşlerdi.

İbn Abbâs ise der ki: Hazret-i Peygamberden kendilerine binek temin etmesini istediler. Yolun uzaklığı dolayısıyla her bir kişinin, birisine binmek, diğeri üzerinde de su ve azığım taşımak maksadıyla iki deveye İhtiyacı vardı.

el-Hasen der ki: Âyet-i kerîme, Ebû Mûsa ve arkadaşları hakkında inmiştir. Bunlar kendilerine binek temin etmek üzere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiler. Bu gelişleri Hazret-i Peygamberin kızgın olduğu bir zamana rastlamıştı. O: "Allah'a yemin olsun ki, ne sizi taşıyacak binek veririm, ne de sizi taşıyacak binek bulabilirim" bunun üzerine ağlayarak geri döndüler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları geri çağırdı ve kendilerine üç ile on yaş arasında bir deve verdi. Ebû Mûsa: Ey Allah'ın Rasûlü, sen yemin etmedin mi deyince, Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki ben Allah'ın izniyle herhangi bir hususa yemin eder de, ondan başkasının o yemin ettiğim şeyden hayırlı olduğunu görürsem mutlaka hayırlı olanı yaparım ve yeminimin keffaretini yerine getiririm." Buhârî, Ey mân 1, Keffârât 9; Müslim, Eyman 7, 10; Ebû Dâvûd, Eyman 14; Nesâî, Eymân 15, İbn Mâce, Keffârâı 7; Müsned, IV, 398. Derim ki: Bu, sahih bir hadis olup, Buhârî de, Müslim de bu hadisi hem lâfzıyla, hem manasıyla rivâyet etmişlerdir. Müslim'de şöyle de denilmektedir: Peygamber bizi çağırttı ve bize hörgüçleri beyaz beş tane üç ile on yaş arasında deve verilmesini emr etti. Hadisin sonunda da: "Haydi gidiniz, Allah size binek buldu" diye buyurduğu belirtilmektedir. Müslim, Eymân 8, 9.

Yine el-Hasen ile Bekr b. Abdullah şöyle derler: âyet-i kerîme Müzeyneli Abdullah b. Muğaffel hakkında inmiştir. Abdullah, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip, kendisinden binek istedi.

el-Cürcanî der ki: Bir de sana kendilerine binek temin etmen için gelip; size bir binek bulamıyorum, dediğin kimseler aleyhine bir yol yoktur, takdirindedir. Buna göre bu, mübtedâ olup, "vav"sız olarak makabline atfedilmiş, cevabı ise: "Gözleri yaş döke döke geri döndüler" takdirindedir.

"Gözleri yaş döke döke" cümlesi ise, hal olarak nasb mahallindedir. "Üzülerek" anlamındaki ise, mastardır. "Bulamadıkları" lâfzı, tüt,) ile nasb edilmiştir. en-Nehhâs der ki: el-Ferrâ' dedi ki: Bunun; "Bulamamaları" şeklinde olması da mümkündür. Bu durumda o, edatını anlamında (olumsuz, nefiy edatı) olarak kabul etmektedir. Basralılara göre ise;" Onlar bulamıyorlar diye" anlamındadır.

5. Cihâd Masrafı Bulamayan Kimsenin Durumu:

İlim adamlarının çoğunluğu, çıkacağı gazada harcamalarını karşılayacak mal bulamayan kimsenin gazaya çıkmasının vacib olmadığı görüşündedir.

(Mezhebimize mensup) İlim adamlarımız da derler ki: Eğer böyle bir kimsenin dilenmek adeti varsa, onun hacca gitmesi mükellefiyeti vardır. Ve adeti üzere yola çıkar. Çünkü onun halinde, eğer bir değişiklik olmayacaksa, bu farz hüküm masrafını karşılayabilecek durumda olana nasıl yönelikse, ona da öylece yöneliktir.

6. Hal Karinesi:

Yüce Allah'ın:

"Üzülerek gözleri yaş döke döke..." âyetinde halin karinesine delil olabilecek bir taraf vardır. Diğer taraftan kimi hal karinesi kesin bir bilgi ifade eder, kimisi ise muhtemel ve tereddüt doğurur. Birincisine örnek: Bir kimse yüksek sesle feryad getirilen, yüzlerin tırmalanıp yırtıldığı, saçların tıraş edildiği, aşırı derecede seslerin yükseltildiği, yakaların yırtıldığı bir evin yanından geçip de ev sahibinin öldüğüne dair ifadeler kullanıldığını da işitirse, bu durumda o evin sahibinin öldüğü bilinir.

İkincisine örnek ise, yöneticilerin kapılarında yetimlerin göz yaşı dökmeleridir. Şanı yüce Allah, Yusuf (aleyhisselâm)ın kardeşlerinin durumunu haber verirken:

"Akşam ağlaya ağlaya babalarına geldiler" (Yusuf, 12/16.) diye buyurmakta ve durumlarım haber vermektedir. Halbuki onlar yalancı idiler. Yine yüce Allah onların durumlarını:

"Üstüne yalancıktan kanlı gömleğini getirdiler" (Yusuf, 12/18) diye haber vermektedir. Bununla birlikte bütün bunlar çoğunlukla delil olarak kullanılabilen karinelerdir. Hallerin zahirlerine ve çoğunlukla delâletlerine binaen şahidlikler de bu karinelere binaen kabul veya red edilir. Şair de der ki:

"Gözyaşları yanakların üzerinde birbirine karıştı mı,

Gerçekten ağlayan ile ağlar gibi yapan açıkça belli olur."

Bu hususa dair açıklamalar, yüce Allah'ın izniyle Yusuf Sûresi'nde yeterince gelecektir.

92 ﴿